31 Mart’ta verilecek kararla yerel yöneticilerimizi belirlemenin yanında, geleceğimiz şekillenecektir. Ülkenin selameti açısından bir tarihi viraja gelmiş bulunuyoruz. Bu virajın selametle dönülmesi gerekmektedir.

Yerel seçim süreci tamamen adaylara kilitlenmiş durumda. Her partide yoğun bir faaliyet var. Medya Ankara, İstanbul ve İzmir’e yoğunlaşmış olsa da, en küçük ilçeden, bütün büyük şehirlere kadar her yerde titiz bir çalışma yürütülüyor. Bütün partiler, en doğru ismi bulmak, en iyi adayı çıkarmak ve mutlaka sonuç almak peşindeler.

ZİLLET HER YOLU MUBAH SAYIYOR

Siyasetin tabiatına son derece uygun bu gelişmelere kimsenin bir itirazı olamaz. İtiraz, ittifak görünümlü kirli işbirliği arayışlarınadır. Birkaç oy fazla alabilmek için terör örgütlerinin uzantısı olan partilere yeşil ışık yakmak, şaibeli adaylar üzerinden siyaset yürütmek ne aklın, ne hukukun, ne de vicdanın kabul edebileceği bir şeydir. Ne yazık ki, özellikle zillet ittifakının sonuç alabilmek için her yolu mubah saydığını ibretle izliyoruz. PKK uzantısı HDP ile her türlü teması kuruyor ve işbirliği zemini arıyorlar. Belli bir aşamaya geldikleri anlaşılıyor. Buradan bir siyaset çıkmaz, çıkan sonucun da kimseye bir hayrı dokunmaz.

AL-VER PAZARLIĞI

Adalet ve Kalkınma Partisi Ankara ve İzmir için adaylarını açıklamıştır. Takdir artık milletindir. İstanbul için bazı düzenlemelerden sonra sayın Binali Yıldırım’ın aday gösterileceği anlaşılmaktadır. Bunun karşısında zillet ittifakı tam bir al-ver pazarlığı yapıyor. Buldukları aday başka havada, partiler başka telden çalıyor. CHP, İP’e “Ankara’yı bize ver, Balıkesir senin olsun” teklifinde bulunuyor, İP Antalya’yı isteyip, Ankara’ya rezerv koyuyor. Bu pazarlığın tam ortasında PKK uzantısı HDP’de yer alıyor. Türkiye’nin her yeri için bu terör uzantısı parti yedekte tutuluyor, ama özellikle İstanbul hesapları tamamen HDP ile birlikte yapılıyor. Sadece bu kadarı bir zillet değil de nedir? Millet bu hesabın neresindedir? Ne seçmen iradesine saygı var, ne kendi teşkilatları umurlarında. Bunları dinlerseniz zannedersiniz ki, vatandaşın oyu ceplerinde dolaşıyorlar. Onlar ne derse, ne isterse, millet onu yapacak, o yönde oy kullanacak! Bu her şeyden önce seçmeni yok saymaktır ve mutlaka bedelini ödeyeceklerdir.

MİLLİ DİRENÇ

Yerel seçim tablosu artık netleşmektedir. Cumhur ittifakının işbirliği Türk milletinde büyük bir ilgi ve karşılık bulmuştur. Başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere büyük şehir belediyelerinin zilletin eline geçmemesi için gerekli tedbirler alınmıştır. Adana, Manisa, Osmaniye, Bartın, Karabük, Isparta gibi illerimizin gösterdiği milli direncin 31 Mart’da artarak devam etmesinin önünde hiçbir engel bulunmuyor. Bu direnç, belediyelerimizin başarılı, verimli ve devamlı hizmetleriyle daha da anlamlı hale gelmiştir. Mersin için çok değerli, çok tecrübeli ve büyük teveccüh gören bir aday sahadadır.  Elbette son sözü millet söyleyecektir, ama seçmen çaresiz bırakılmamış ve önüne çok önemli ve mutlaka dikkate alınması gereken bir seçenek konulmuştur. Bütün il ve ilçelerde aynı şekilde seçenek sunulacağı ve zillete alan bırakılmayacağı görülmektedir.

KAYYUMA DEVREDİLEN BELEDİYELER

Cumhur ittifakının yerel seçimler için yaptığı işbirliğinin, kayyuma devredilen belediyelerin tekrar terör uzantılarının eline geçmemesi açısından da hayati bir öneme sahip olduğu muhakkaktır. Zillet ittifakının en önemli hedeflerinden birisi de bu belediyeleri yeniden kontrollerine alabilmektir. Bunun demokrasi ve hukuk ölçüleri içerisinde mutlaka önünün kesilmesi gerekmektedir. Aksi halde, bu belediyeler yine terör yuvalarına dönüşecek, millete hizmet için tahsis edilen kaynaklar, yine Kandilli katillerin emrine sunulacaktır. Biz, normalleşmesinin sağlanması, devletin bütün unsurlarıyla varlığını hissettirmesi, doğru ve verimli hizmet götürülmesine bağlı olarak, bölgedeki vatandaşlarımızın da HDP ve bu parti üzerinden PKK baskısından kurtulmak için siyasi tercihlerinde çok daha dikkatle davranacakları kanaatindeyiz. Özellikle kayyumlar eliyle çok büyük hizmetler verilmiştir ve vatandaşlarımız bunun devam etmesi için gereğini yapacaklardır.

SADECE BİR SEÇİM DEĞİL

Neresinden bakılırsa bakılsın, 31 Mart sadece bir seçim değildir. Verilecek kararla yerel yöneticilerimizi belirlemenin yanında, geleceğimiz şekillenecektir. Ülkenin selameti açısından bir tarihi viraja gelmiş bulunuyoruz. Bu virajın selametle dönülmesi gerekmektedir. Zillete geçit verilmesinin nelere yol açacağı, kendi beyanlarıyla ortadadır. Ülkenin yeni bir maceraya ne zamanı, ne takati var. Milletimizin de bu durumu dikkate alarak seçimini yapacağından eminiz.