Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi ve ASES Kongre Organizasyon’un işbirliği ile düzenlenen Uluslararası Gelenekten Geleceğe Bilimsel Çalışmalar Kongresi’nde davetli konuşmacı olarak geçen hafta Azerbaycan’da bulundum. Kongre kapsamımda ASES Kongre Organizasyon heyeti olarak üniversite yönetimi, milletvekilleri, kanaat önderleri, basın mensupları ve edebiyatçılarla bir araya geldik. Azerbaycan Devlet Pedagoji Üniversitesi dışında başka üniversitelerden de davet aldım. Ders saatinde sınıflara girerek öğrencilerle meslek alanımızla ilgili bilgi paylaşımları gerçekleştirdim. Çarşıda, pazarda, kaldığımız otelde, yemek yediğimiz lokantalarda, bindiğimiz taksilerde, alışveriş yaptığımız yerlerde Azerbaycan Türkü kardeşlerimizle sohbet etmeye, Türkiye Azerbaycan ilişkileri hakkında görüşlerini almaya çalıştım. 

Azerbaycan’a 8 yıl önce de gitmiştim. Beş gün kalmıştım. Yine benzer gözlemler yapmıştım. Azerbaycan’da Türkiye’den gelmenin ve Türk olmanın ayrıcalığını hep hissetmiştim. Azerbaycanlı kardeşlerimiz “Biz iki devlet bir milletiz” özdeyişini dillerinden düşürmüyorlardı. Ancak bu gidişimizde bize ilgileri, alakaları, sevgileri ve saygıları “İki devlet bir millet” felsefesinin ötesine geçmiş. Akademisyeninden sokaktaki vatandaşına kadar Türk Devletleri Teşkilatı’nın önemini vurguluyorlar. “Türk Devletler Birliği kurulacak, Türk’ün ayak bastığı ve şehit kanlarıyla vatan kıldığı topraklarda tüm Türkler birlikte yaşayacak, dünyaya nizam verecek” diyorlar.  Katıldığımız tüm programlarda yediden yetmiş yediye Azerbaycan Türkü kardeşlerimizin aynı duyarlılıkta olması gözlerimizin dolduğu bir mutluluğun ötesinde bir duygu yaşamamıza neden oldu. 

Azerbaycanlı kardeşlerimizin bu milli duyarlılığının daha da artmasında Ermenistan işgali altında bulunan vatan toprağı Karabağ ve çevresindeki illerin 44 gün içerisinde kurtarılmasının da çok önemli olduğunu gözlemledik. Savaşın ilk anlarından itibaren başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ve diğer Türk devlet yetkililerinin şartlar ne olursa olsun Azerbaycan'ın yanında olduklarını açıklamaları, Türkiye’nin üçüncü ülkeleri Azerbaycan'ın hak savaşına müdahale etmemesi konusunda uyarmaları ve Azerbaycan ordusuna tam destek vermelerinin Azerbaycan halkı üzerinde büyük moral sağladığını gözlemledik. Cumhurbaşkanı ve Ali Baş Komandan İlham Aliyev’in, Karabağ Savaşı ile ilgili her konuşmasında “Türkiye'nin desteklerini hiçbir zaman unutmayacağız” söylemi de var olan kardeşliğin daha da pekişmesinde çok etkili olmuş.

Çarşıda, pazarda, lokantada, otelde, takside, havaalanında, akademik bir ortamda “sizde” diye bir cümleye başladığımızda “Sizdə deyil, bizdə, siz yox, biz varıq. (Sizde değil bizde, siz yok biz varız)” uyarılarına hep şahit olduk.

Azerbaycan gözlemlerimde Türk siyasi ve sosyal hayatına etki etmiş Hüseyin Nihal Atsız’ın şu ifadeleri kafamda canlandı: “Bir ülkünün çevresinde toplanmak ne güzel şeydir! Dinî inancı da içine almış olan millî ülkü, Türk ülküsüdür. Tehlikeler nereden gelirse gelsin, ne kadar büyük olursa olsun, tek çare ve tek ilacı Türk ülküsü'dür.” Türk sosyolojisinin kurucusu ve Türk milliyetçiliğinin en önemli düşünürlerinden biri olan Ziya Gökalp, “Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir, Turan!” diyerek somut bir vatan coğrafyası yerine soyut bir Turan'dan söz eder. Türklerin yurdu ve Turan coğrafyasını sadece Türklerin yaşadığı topraklar olarak değil, bir cihan hakimiyetine kadar uzanacak idealdir.

Bir Türk Milliyetçisi olarak Ziya Gökalp’in fikirlerinden etkilenen Azerbaycan’ın millî duruşlu bir fikir adamı ve şairi Ahmed Cevad’ın Türk birliği düşüncesini vurguladığı şu şiiri Azerbaycan halkının hislerini yansıtıyor.

“Türk sazı ağladarak tellerini,

Adak-adak gezmek ister göylüm Turan ellerini,

Ben bir Turan yolcusuyam elimde bir sönük meşâl,

Aman şiirim himmet eyle aman tab’ım bir kanad çal.

Açın kalbim tomarını, bakın nedir başyazısı;

Evvel Allah gönderendir, sonra Türkün bayatısı.

Turan öyle bir mukaddes Kabe’dir ki her bir daşı,

Gölgesinde düşer yere Türkün eğilmeyen başı!”

Gözlemlerimizin ortak noktası, Türk Birliği inancı o kadar içselleştirilmiş ki, Azerbaycan halkının ülküsü olmuş. Bunu hep işittiğimiz şu ifadelerde görebiliyoruz. “Qardaş, kökümüz bir, özümüz birdir. Ortaq keçmişdən gəlir, ortaq gələcəyə gedirik. Siz yox, biz varıq. (Kardeş, kökümüz bir, özümüz birdir. Ortak geçmişten gelir ortak geleceğe gideriz. Siz yok biz varız).”

Görünen odur ki, yirmi birinci yüzyıl Türkün yüzyılı olacaktır. Var olsun Türk Dünyasının kardeşliği.