YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
Suriye’deki son gelişmeler, haftalardır Türkiye’deki iç cepheyi güçlendirme ve Türk-Kürt kardeşliğini korumaya yönelik çağrılar yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin haklılığını yine tescillemiştir.
Bölgedeki gelişmelere bakarak, Türk-Kürt kardeşliğine dair yapılan çağrıları en iyi anlaması gerekenler Kürt kökenli vatandaşlarımızdır. Özellikle Türkiye, Irak, İran ve Suriye üzerinde yaşayan Kürtlerin muhasebe yapması gereken bir dönemdeyiz. Aslında özeleştiri yapacakları çok tarihsel dönemler yaşadılar. Batı’dan desteğini ve motivasyonunu alan isyanlar, Kürtlerin sırtına kene gibi yapışan terör örgütleri, “Bize devlet kursun” diye ABD ve İsrail’e teslimiyet; düşünmeleri gereken bu tarihsel dönemlerin başlıklarıdır. Irak’ta Barzani-Talabani- PKK birlikteliği, İran’da terör örgütü PKK’nın uzantıları, Suriye’de PKK’nın uzantısı YPG, Türkiye’de PKK ve onun siyasi uzantısı DEM… Hepsinin ortak noktası ABD ve İsrail’e iradelerini teslim etmeleri ve bunu da Kürtler adına yaptıklarını söylemeleridir. Elbette bir terör örgütü olan PKK’nın, Kürtleri temsil etme hakkı yoktur. Kürtler ve PKK’yı yan yana anmak büyük bir garabettir. Büyük bir oranı Müslüman olan Kürtlerin, Marksist-Leninist-Ateist temelde kurulmuş daha sonra Yahudi-Hristiyan ittifakı olan ABD ve İsrail’e teslim olmuş terör örgütüyle beraber anılması bile sosyolojik açıdan çok büyük çelişkidir. Sorgulanması gereken bu durumdur.
Türk-Kürt kardeşliğinin en büyük sigortası olan MHP Lideri Devlet Bahçeli yıllardır bu uyarıyı yapıyor. Terör örgütlerinin Kürtleri temsil edemeyeceğini, Barzani ve Talabani’nin menfaatleri için kendini kullandırdığını, ABD ve İsrail’in Kürtlere yönelik yaklaşımının sebebini sadece maşa olarak kullanmaya dayalı olduğunu sık sık vurgulamıştır. 2011 yılında Diyarbakır’da düzenlediği mitingte “Şuna da kesinlikle inanın:
Vashingtondakiler sizi benden daha fazla sevemez.
Brükseldekiler sizi benden daha çok anlayamaz.
Erbildeki peşmerge sizi benden daha çok sahiplenemez.” diyerek mevcut bir gerçeği haykırmıştı. Sizce de gerçek bu değil mi?
Milyonlarca insanı öldürmüş ABD ve İsrail ikilisinin Kürtlere saf bir sevgiyle bakması mümkün mü? Elbette değil… ABD ve İsrail hep kendi için ölecek-öldürecek Kürtleri elinde bulundurma niyetindedir. Kürt etiketini kullanarak Barzani-Talabani- PKK(YPG), bu niyet için kullanılmaktadır. Hep kullanılan ve satılan da daima bunlar olmuştur.
Hiç unutmam. Barzani 2017 yılında korsan bağımsızlık referandumu yapmaya kalktığında ortada bırakılmış, Barzani yandaşı bir kadın kameralara “Gavat Amerika bizi sattın” diye bağırmıştı.
Suriye’de de terör örgütü PKK(YPG) darbe yediğini, ABD’den aldıkları silahları bırakarak arkasına bile bakmadan Halep, Tel Rıfat ve Münbiç’ten kaçtığını gördükçe Peşmerge kadının geçmişteki bu haykırışı aklıma geldi. Terör örgütü YPG bunları yaşarken, üzerine bir de Trump’ın “Suriye darmadağın ve bizim dostumuz değil. ABD'nin hiç bulaşmaması gerekir. Suriye bizim sorunumuz değil. Akışına bırakın ve dahil olmayın." yorumu da bu işin tuzu-biberi oldu.
Türkiye’de terör örgütü PKK’nın tuzağına düşenler, düşmeye fırsat arayanlar için bunların hepsi ibretlik bir ders niteliğindedir. Bölücü terör örgütü PKK’nın, Talabani ve Barzani’nin, ABD ve İsrail’in oyununa hiçbir Kürt düşmemelidir. Bu yüzden Irak, İran, Suriye ve Türkiye’deki Kürtler her gelişmeyi enine-boyuna değerlendirmelidir.
ABD-İsrail kendi yolunda ölecek Kürtleri aramakta; PKK, Barzani ve Talabani de buna taşeronluk yapmaktadır. Türk milleti ise Türk-Kürt kardeşliğini en içten ve samimi yaşatandır. Bunun için Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli’nin mesajlarını doğru algılamak, huzurlu, güvenli ve istikrarlı günler için büyük fayda sağlayacaktır.