İBB’ye yönelik “yolsuzluk, rüşvet ve terör” odaklı operasyonun ardından CHP’nin her savunması, inkârı ve karşı atağı bana hep Nasreddin Hoca’nın şu fıkrasını hatırlatıyor:

Nasreddin Hoca’nın yanında yüksek sesle yellenen biri, kabahatini örtbas etmek için ayağını tahtaya sürmeye başlamış. Hoca gülümseyerek demiş ki:
— Haydi, sesini uydurdun diyelim. Peki, kokusunu ne yapacaksın?

Özellikle Ekrem İmamoğlu’nun bir otele giriş ve çıkış anına ait görüntüler sonrası yaşanan tartışmalar da bu fıkrayla birebir örtüşüyor.
İmamoğlu, otele iki büyük bavulla girip çıkarken, güvenlik görevlileri ise girişten önce otelin kameralarını bantlıyordu. Bu görüntüler pek çok soru işaretini de beraberinde getirdi.

CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, görüntülere ilişkin yaptığı “Bu valizlerin içinde sinyal kesici cihazlar bulunuyor. Bu cihazlar güvenlik ekipleri tarafından toplantılarda kullanılıyor. Neden valizle taşınıyor? Çünkü cihazlar 20-25 kilo ağırlığında ve elde taşımak zor. Bu yüzden valiz kullanılıyor.”  Şeklindeki açıklamasıyla tam bir sıvama işine girdi. Yazar ve yorumcuları da aynı onun gibi sıvıyor.

Valizlerdeki sinyal kesici cihazların terör tehdidine karşı kullanıldığını savunuyorlar. (Bu arada, PKK, FETÖ, DHKP-C ve YPG’nin tüm seçimlerde Ekrem İmamoğlu’na destek verdiği de unutulmamalı.)

Hadi bu savunmayı bir an için doğru kabul edelim.
Peki, terör tehdidinin bulunduğu bir ortamda güvenlik kameraları bantlanır mı? Aksine hep kameralar önünde olmak istersin.
Yaptıkları her savunma, diğerini çürütüyor.

Öte yandan, Ekrem İmamoğlu’nun talimatıyla kameraların kapatıldığı Le Meridien Etiler Oteli, “Otelde bahsi geçen tarihte jammer (sinyal kesici) kullanılmadı.” açıklamasıyla CHP’nin savunmasını çökertti.

Zaten bir otelde jammer kullanılması demek, otelin tüm iletişim altyapısının felç olması ve müşterilerin temel özgürlüklerinin kısıtlanması anlamına gelir ki, böyle bir uygulama ancak olağanüstü hallerde mümkündür. Ayrıca bu tür uygulamalarda mutlaka devletin yetkili kurumlarının bilgisi ve izni gereklidir.

Bu "solcu zeka"ya, kendi sanatçılarının sözleriyle seslenelim:
“Nereden baksan tutarsızlık,
Nereden baksan ahmakça.”

CHP, “yolsuzluk, rüşvet ve terör” odaklı operasyon sonrası akıl ve mantık zemininden tamamen kopmuştur.
Bugün CHP’nin eylem ve söylemlerine baktığımızda, her yerinden tutarsızlık fışkırmaktadır.
Yaşananlarla birlikte CHP, sadece yönetim anlayışını değil, destekçi kitlesinin zeka seviyesini ve ahlaki duruşunu da tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştur.
Saplantılı, takıntılı ve bağnaz kitlesine bu tutarsızlıkları rahatlıkla kabul ettirebilmesi ise durumun vahametini gözler önüne sermektedir.

Bu kitlenin körüne körüne yaptığı iktidar karşıtlığı ve CHP’nin her türlü kokuşmuş suçunu savunması, kalitesizliklerinin tescillenmesine yol açmaktadır.
Adeta bir propaganda ajansının elinde oyuncak hamuru gibi oynatıldıkları o kadar açık ki, şartlandıkları için beyinlerini kullanamıyorlar.

Ankara’daki eylemlerde polise hakaret eden bir kişi gözaltına alınırken “Bir bayanın onuruyla oynanıyor” diye ortalığı ayağa kaldırdılar. Halbuki o kişi geçmişte cinsel suçlar işlemiş ve yasa dışı birçok eyleme karışmış, sütyen takan bir erkek çıktı. Bu şartlanmış kitlenin yaşadığı travmaya bakar mısınız?
Ama ne olursa olsun, bu kişiler akıl ve zeka açısından ajansların oyuncak hamuru olmaya devam edeceklerdir

CHP’nin istismarlarını merhum Abdurrahim Karakoç yıllar önce bir şiirinde şöyle dile getirmişti:
“Yüz yaşında bir ümmî kadının cesedini
Bulsa bizim solcular, seyredin manzarayı.
‘Devrimci şehidimiz, katil iktidar’ diye,
Tabut omuzda semt semt gezerler Ankara’yı.”

Bakalım CHP’nin dibini gören akıl ve zekası daha ne kadar ayaklar altına düşecek?