YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu’nda yapacağı konuşma, İsrail’in yaklaşık bir yıldır sivillere yönelik vahşetini sürdüğü bir atmosferde “Ne duruş sergileyeceği” açısından çok önem taşıyordu. Yaptığı konuşmanın tamamı, dünyaya anlamlı bir mesaj olduğu gibi İslam ülkelerine özgüven getirmiş, diğer hassasiyeti olan dünya ülkelerine de adalet, vicdan, hukuk noktasında dayanışma çağrısı olmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasının geniş bir bölümünü, İsrail’in bölgede uyguladığı terör eylemlerine, hukuksuzluklarına ve mazlumlar üzerinde gerçekleştirdiği vahşetlere ayırdı.
Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu’nda dünya devletleri içinde İsrail’in vahşetleri konusunda en net duruşu Türkiye adına Cumhurbaşkanı Erdoğan göstermiştir. İsrail vahşetini detaylıca en ince ayrıntılarını ifade ederek dünya devletlerinin insanlık, hukuk ve istikrar noktasında birlik içinde davranmasını istemiştir. Birleşmiş Milletlerin terör devleti İsrail’in vahşetleri karşısındaki pasifliğini de “Ancak üzülerek görüyoruz ki son yıllarda Birleşmiş Milletler kuruluş misyonunu ifa etmekte yetersiz kalıyor. Giderek işlevsiz, hantal ve atıl bir yapıya dönüşüyor.” şeklinde değerlendirmesi dünya devletlerine bir nevi “Şapkanı önüne koy öyle düşün” çağrısı olmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ey İsrail'e kayıtsız şartsız destek verenler, bu katliamı seyretmenin, bu vahşete ortak olmanın utancını daha ne kadar taşıyacaksınız?" şeklindeki sorusu, bakalım muhatap kaç dünya devletinin yüzünü kızartacaktır?
“Bundan 70 sene önce nasıl Hitler, insanlığın ittifakıyla durdurulmuşsa, Netanyahu ve cinayet şebekesi de insanlığın ittifakıyla durdurulmalıdır.” sözleri de Batı’ya hatırlatılmış tarih dersi olmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail ve Filistin hakkında yaptığı tüm tespitlere, yorumlara, çağrılara; vicdan ve merhamet sahibi, hukuka inancı ve saygısı olan, bölgenin huzuru ve istikrarını isteyen herkes kulak vermelidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’nin içinde bulunduğu durum hakkında, Irak’la yapılan terörle mücadele anlaşması, imarı, kalkınması ve bölgedeki istikrarı konularındaki diyaloglarla alakalı ve İran'la Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nı canlandırma yolundaki adımlara vurgular yapmış ve bu vurgular komşuluk hukuku açısından da önemli olmuştur. Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunmasına ve barışa yönelik adımlar atılmasına; Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki ilişkinin de barış temeline oturtulmasına yönelik temennileri de bölge istikrarı açısından önemliydi. Keza Libya, Sudan, Afrika, Latin Amerika ve Karayipler'deki ülkelerle ilgili yaklaşımı da vizyonun genişliğini göstermiştir.
Birleşmiş Milletler’de KKTC hakkında kurduğu “Kıbrıs Türklerinin müktesep hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüleri yeniden tescil edilmeli, tecrit artık son bulmalıdır. Bugün uluslararası toplumu bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum." cümlesi ile Uygur Türklerinin geleceği hakkında kurduğu “güçlü tarihî, kültürel ve beşeri bağlarımızın bulunduğu Uygur Türklerinin temel hak ve özgürlüklerinin korunması için Çin ile yakın diyalog hâlindeyiz.” cümlesine ek olarak Türk Devletleri Teşkilatının giderek bir cazibe merkezine dönüştüğünü ifade etmesi Türk dünyasını vurgulamak açısından önemli mesajlar olmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının tüm bölümleri, her Türk milliyetçisinin şuurunda yüksek değerde itibar bulacak, destek görecek ifadelerden oluşuyordu. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması biter bitmez onu arayıp, tebrik etmesi de bunun bir tezahürüdür.