19 Eylül 2024
weather
23°
Twitter
Facebook
Instagram
Türkçe Düşün
İstanbul
HAFİF YAĞMUR
23°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Türkgün Başyazı Cumhuriyet, mazluma sahip çıkamaz mı?

Cumhuriyet, mazluma sahip çıkamaz mı?

3 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
Cumhuriyet, mazluma sahip çıkamaz mı?

YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100.yılını coşkuyla kutladık ve halen Türkiye genelinde kutlanmaya devam ediyor. Havada, karada, denizde birçok Cumhuriyet gösterisi düzenlendi. Kim “Cumhuriyet coşkuyla kutlanmadı” diyorsa bilin ki iftira atıyor, bilin ki Cumhuriyet coşkusunu gölgelemeye çalışıyor. Peki iftira atanlar, gölgelemeye çalışanlar “Coşkulu kutlama” sözünden ne anlıyor? Rakı-meze ahengi mi?

Türkiye genelinde askeri geçiş törenleri, bando gösterileri gerçekleştirildi, 100. yıla özel marşlar, klipler hazırlandı. 100. yıla özel Türk lirası basıldı. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve Cumhuriyet'in 100. yıl dönümü nedeniyle İstanbul Boğazı'ndan, başta TCG Anadolu olmak üzere 100 geminin geçiş töreni gerçekleştirmesi ile gemilere eşlik eden Türk Yıldızları ve Solotürk’ün ise gökyüzünden Cumhuriyet'i selamlaması başlı başına Cumhuriyete yakışan bir manzara olmuştur. Türkiye'nin ilk yerli otomobili olan TOGG’un sahiplerinin, Cumhuriyet'in 100. yılı kutlamalarına Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden konvoy halinde, ellerinde Türk bayraklarıyla katılması da Cumhuriyetin kazanımlarına katkı adına güzel bir manzara idi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 100.yılı, İsrail’in mazlumlara yönelik katliamlarının yaşandığı günlere denk geldi. Türkiye’nin bu vahşetlere, katliamlara duyarlı olmasıyla beraber aynı zamanda Türkiye’de fitne odaklarını da harekete geçirmiştir.

Neymiş efendim: Türkiye Cumhuriyeti’nin 100.yılında Filistin mitingi mi yapılır mıymış?

Niye Cumhuriyet gaddar, vicdansız, merhametsiz bir düzen mi?

3 bine yakın çocuk toplamda 8 bin mazlum insan öldürülmüşken duyarlılık göstermenin özel bir vakti mi var?

Düzenlenen “Büyük Filistin Mitingi’nde” Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışmayan hangi manzara ve konuşma vardı?

Atatürk’ün, Ortadoğu Bölgesindeki ülkeleri “mazlumlar dünyası”, Batı’nın onlara dayattığı emperyalizmi “Zulüm dünyası” diye tarif etmesinden bihabersiniz herhalde? Cumhurbaşkanı Erdoğan miting konuşmasında mazlumlara sahip çıktığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti üzerinde oynanan oyunları da ifade etmedi mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, "PKK, YPG ve FETÖ'nün arkasında kimler var?" sorusuna karşılık katılımcıların "Amerika" demesi üzerine "İsrail de var. Paraysa para, silahsa silah. Bunları veriyorlar. Bunları biz biliriz ama benim milletim de bunları gayet iyi bilmeli. Biz Avrupa ve Amerika yönetimlerinin kulislerinde ülkemiz aleyhinde çevrilen dolapları gayet iyi biliyoruz.” sözleri Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmak değil mi?

Bir kere zekâ düzeyiniz ve karakteriniz, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak için terör eylemleri yapan PKK, YPG, DHKP-C gibi terör örgütleriyle aynı noktada durup bir de üzerine Cumhuriyet nutukları atmamanız gerektiğini size öğretmiyor mu? Sizin zekâ düzeyiniz ve karakteriniz bu şekilde gayet doğal olsa da ya sizin peşinize takılıp Atatürk, Cumhuriyet nutukları atanlara ne demeli?

Bebek katili terör örgütleriyle iş tutanlar mazluma, masuma sahip çıkmanın ne demek olduğunu elbette anlamaz ama bu vicdansız, merhametsiz tutumlarını da Cumhuriyet nutuklarıyla kapatmaya çalışmasınlar.

Atatürk’ün “Aynı emperyalist devletler aynı derecede şiddetle Türk'ün de Arap'ın da Irak'ın da Anadolu'nun da Suriye'nin de düşmanlarıdır…” (Hâkimiyeti Milliye, 23 Temmuz 1920) sözlerini ve yine Mustafa Kemal Atatürk’ün 9 Mayıs 1920 tarihinde TBMM’ye yayınlattığı “Bütün İslam Alemine Beyannamesi” içindeki “Birer birer yâdellerin kahır ve cebri altma giren aziz kardeş yurdlarına ağlarken nihayet Kıblegâhı İslâmı, Ravzai Nebeviyi taşıyan Hicaz ve Yemen hıttaları, Filistin ve Irak, Hindistan müntahalarına kadar Asyada İngiliz saltanatının engin, nihayetsiz bir şehrahı oldu. Kurunu vusta muharebelerinde vahşi ve hain bir idrak ile içinden tehlike gelebilecek komşu memleketleri boşluk haline çevirmek siyaseti şimdi aynı maksadla Anadoluya karşı tatbik ediliyor.” sözlerini idrak edecek zekâ ve karakter sahibi olmadığınız için zaten ikiyüzlülük içindesiniz. Atatürk’ün bu sözleriyle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın miting konuşmasını karşılaştırın bakalım zerre fark var mı? Ama asıl derdiniz ne Cumhuriyeti korumak ne de Atatürk’ü anlamak!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
"İsrail, Türk Kızılayın depolarını vurdu" iddiasınıa yalanlama

"İsrail, Türk Kızılayın depolarını vurdu" iddiasınıa yalanlama