YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN
1 Kasım 2015 seçimleri sonrası MHP üzerinde FETÖ merkezli “ele geçirme” operasyonları başladığında, tuz-ekmek hakkı, vefa ve taşıdığı sorumluluk adına MHP’ye sahip çıkması beklenirdi ama o da birçoğu gibi hançeri saplamayı tercih etti. Cumhuriyet gibi solcu gazetelere “Süreç böyle gitmez. En başından kurultay yapılmalıydı. MHP diye bir parti kalmadı. Parti çok yıprandı ve yıpranmaya da devam ediyor. O yüzden testi kırıldı, geri dönüş yok.” gibi cümlelerle vefasızlığın yaygarasını yaparak manşet oluyordu.
O günlerde “MHP diye bir parti kalmadı.” diyordu da MHP’nin vatana bir ihaneti mi olmuştu?
MHP’nin karıştığı bir yolsuzluk mu vardı?
MHP’nin emperyalist devletlerle bir ilişkisi mi ispatlanmıştı?
Hiçbiri olmamıştı. Olamazdı. Çünkü hem vatanı hem MHP’yi namus gibi, şeref gibi koruyan Devlet Bahçeli gibi bir lider vardı.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası, AK Parti ile koalisyon kurmak için 4 kırmızı çizgi şartı ortaya koyarak hassasiyetlerini yansıtması mı yoksa Kılıçdaroğlu’nun HD(P)KK destekli CHP-MHP koalisyonunu kurmak için “Gel başbakan ol. Bu fedakârlığa varım.” daveti karşısında ona haddini bildirmesi mi sende “MHP diye bir parti kalmadı.” düşüncesini doğurmuştu?
MHP’nin ilkelerini, ülkülerini anlamayan, başka odaklardan beslenenler için mesele sadece oy artışı-azalışı, milletvekili sayısında artma- azalma olarak görülebilir ama MHP’nin kurucusu, Başbuğ Alparslan Türkeş’in “Sandıktan bize bir tek oy dahi çıkmasa da, İslam’dan, insaniyetçilikten, Türkçülükten asla vazgeçmeyiz. Biz politikacı değil, bir davanın takipçileriyiz” sözü her samimi Ülkücünün dava çizgisidir. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin yaşattığı ve takipçisi olduğu da böyle bir davadır.
O dönemlerde ortaya atılan “MHP diye bir parti kalmadı.” fitnesi sadece MHP’yi ele geçirmeye çalışanlara yol açma zemini oluşturmak için üretilmişti. Ama görüldüğü gibi MHP hâlâ dimdik ayakta ve Türk siyasetindeki özgül ağırlığı yine devam ediyor.
“MHP diye bir parti kalmadı.” diyenler ise bugün terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı HDP’nin referandumda, yerel seçimde ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ortağı olan partiye katılarak ve divanında yer alarak kendi maskelerini tamamen düşürmüş oldu. 1 Kasım 2015 seçimleri sonrasındaki süreçte, MHP’nin tökezlemesini bekleyip, hep hayal kırıklığına uğrayanlar, önceden çocuklarını gönderdiği partiye sonradan kendileri de katılarak bizleri bir kez daha haklı çıkarmıştır. MHP içinde şahsi ve kişisel menfaatleri için maskeli duran, çeşitli hesaplar yapan şebeke tipler geçmişte de oldu, şimdi de var ve bundan sonra da olacaktır. Ama tarih onların hep rezil olduğunu ve maskelerinin düştüğünü dün de-bugün de dosta-düşmana hep göstermiştir.
“MHP diye bir parti kalmadı.” diyenlerin bugün kendilerini ihanetin kucağına attığına şahit miyiz? Evet şahidiz… MHP’nin ilkelerini zafiyet olarak sunanlar, katıldıkları partinin zafiyetlerini ve ihanetlerini ilke olarak benimsemiştir.
FETÖ, MHP’ye operasyon yaparken, kumpaslar kurarken yaptıkları çağrılarla MHP’nin ona bırakılmasını istemişti. Teröristbaşı Fethullah Gülen taziye ilanında MHP’den sadece ona teşekkür etmişti. Neden acaba? “MHP imamı” da o muydu yoksa?
1 Kasım 2015 sonrası yaptığı MHP açıklamalarına baktığımızda ve “1980 öncesi Sayın Fethullah Gülen'in dinlerarası diyalog gibi modeli uygulansaydı sağdan ve soldan ölümler olmazdı” diyenin yanına gittiğini görünce her şey daha net anlaşılmıştır. Anlamak için bunları yaşamak gerekiyormuş!