Yıldıray Çiçek / TÜRKGÜN
Türkiye son yıllarda bağımsız ve öz güveni yüksek milli politikalara imza atıyor. Bu durum elbette emperyalizm unsurlarını ve içimizde onların sensörleriyle harekete geçenleri rahatsız ediyor.
ABD’nin tonlarca silah yardımı yaptığı terör örgütü YPG’ye yönelik yapılan sınır ötesi operasyonlar, Mavi Vatan projesi, Ayasofya’nın tüm emperyalizm diklenmelere rağmen ibadete açılması, Karabağ’ın 28 yıl sonra Ermeni işgalinden kurtarılması, Kıbrıs üzerinde geliştirilen milli politika ve bu hedef için Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde desteklenmesi, Türk dünyasını oluşturan kardeş devletler arasında iş birliğinin somut projelerle planlanması bu milli politikaların özetidir. Milli savunma teknolojisinde ortaya konan üretimler ve bunların kullanım alanındaki müspet göstergeleri de emperyalizmin ruhuna ızdırap vermektedir.
Son yıllardaki terörle mücadele boyutuna bakın, bu teknolojinin değerli katkısını göreceksiniz. Selçuk Bayraktar, bu teknoloji üretiminde vizyonunu Türk devleti adına ortaya koyan, dünyanın konuştuğu Türk mühendisi olmuştur. Tüm bu gelişmeler ışığında Türkiye’nin son yıllardaki politikasını “Bağımsız, üretken ve milli vizyon sahibi” bir ülke olarak özetlemek mümkün.
ABD’li siyaset bilimci Luke Coffey’in geçtiğimiz günlerdeki “Son beş ya da altı yıl bize bir şey öğrettiyse o da Orta Asya, Kafkaslar ve Afganistan’da Türk etkisinin yükselişte olması ve Türkiye’nin bu bölgede daha etkili bir aktör hâline gelmesidir” tespiti, Türkiye’nin özenle takip edildiğini gösteriyor.
BAĞIMSIZ DURUŞ
ABD Başkanı Joe Biden’ın seçimlerden önce verdiği bir röportajda “Bölgedeki müttefiklerimizle bir araya gelerek, onun (Erdoğan) bölgedeki faaliyetlerini nasıl izole edeceğimizle ilgilenmeliyiz” mesajını vermesi, ABD’de kurulan Turkish Democracy Project (Türk Demokrasi Projesi) isimli vakfın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın komşularını tehdit ettiği ve Türkiye’nin artık Orta Doğu bölgesinde tehdit unsuru olduğunu ifade eden raporu aslında Türkiye’nin bağımsız duruşunun yansımalarını göstermektedir. Türkiye, içimizdeki emperyalizm merkezlerinin sensörleriyle harekete geçen gölgeleyici, karalayıcı, kirli algı ve kara propaganda muhalefet anlayışından sıyrılırsa hem kendi gücünü daha da etkin kılacak hem de düşmanın bu güçten duyduğu rahatsızlığı çok net görecektir.