Türkiye’nin en önemli sorunlarının başında 46 yıldır süregelen terör meselesi ve özellikle pandemi döneminde derinleşen ekonomik problemler gelmektedir. Cumhur İttifakı, bir yandan terörle mücadelesini kararlılıkla sürdürüp stratejik hamlelerle bu sorunu kökten çözmeye çalışırken, diğer yandan ekonomik sıkıntılara kalıcı çözümler üretmek için de adımlar atmaktadır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz gün partisinin bir programında yaptığı konuşmada ekonomiye dair şu ifadeleri kullandı:
“Ekonomide bir süredir yaşanan sıkıntılara kalıcı çözümler getirecek bir programı başarıyla uyguluyoruz. Bu yılı da disiplinli bir şekilde geçirdikten sonra, önümüzdeki seneden itibaren bilhassa sabit ve dar gelirli vatandaşlarımızın yaşadığı refah kaybını telafi edecek ciddi adımlar atmaya başlayacağız.”
Bu açıklama, ekonomik sıkıntı çeken vatandaşlar için bir umut kaynağıdır.
Türkiye’de ekonomik zorlukların geniş kesimleri etkilediği tartışmasız bir gerçektir. Hayat pahalılığı, enflasyon ve fahiş fiyatlar, halkın belini bükmekte ve geçim sıkıntısını her geçen gün daha da artırmaktadır. En düşük emekli maaşının 14 bin 469 TL olduğu bir ortamda, sadece ev kiralarının 10 ila 20 bin TL arasında değişmesi, refah kaybının ne derece derinleştiğini gözler önüne sermektedir.
Türkiye’nin ekonomik problemler içinde olduğu; yerel seçimden sonra ortaya çıkan siyasi tablo ile çoğunluk tarafından ortaya konmuş bariz bir gerçektir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sabit ve dar gelirli vatandaşlarımızın yaşadığı refah kaybı” ifadesi, Türk milletinin yaşadığı ekonomik sıkıntıların en üst makam tarafından da tescillenmesi anlamına gelmektedir.
Ekonomik sıkıntılar, toplumun birçok dinamiğini doğrudan etkileyen bir faktördür. Tarih boyunca birçok kez görüldüğü gibi, ekonomik sıkıntılar siyasi iktidarları değiştirebilir, aile yapısını zedeleyebilir, asayiş olaylarını artırabilir, bireylerin ruh sağlığını olumsuz etkileyebilir ve hatta emperyalist güçlerin ülkede daha fazla nüfuz sahibi olmasına zemin hazırlayabilir. Kısacası ekonomik problemler, sosyal ve toplumsal birçok olayın tetikleyicisidir.
Türkiye, ekonomik problemler girdabından çıktığında, her alanda daha istikrarlı ve olumlu bir sürece girecektir. Aynı zamanda, muhalefetin kalitesiz siyasetiyle duygu ve düşünceleri istismar edilen halk için de bir nevi kurtuluş olacaktır.
11. yüzyılda Kutadgu Bilig, fakirliğin yok edilmesini devletin en önemli görevlerinden biri sayarak şu öğüdü verir:
“Halk tok olmalı, memur ve işçilere ‘aç mısın, tok musun?’ diye sorulmalı. Elini açık tut. Bir hükümdar, kuldan fakir adını kaldırmazsa, nasıl hükümdar olur?”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “sabit ve dar gelirli vatandaşlarımızın yaşadığı refah kaybı” vurgusu, aslında 11. yüzyılda verilmiş bu öğüdün ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermektedir. Ancak bu farkındalığın sadece sözde kalmayıp uygulamaya geçirilmesi ve Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri hâline gelen ekonomik sıkıntılardan kurtarılması gerekmektedir. Başarı, ancak bu meseleler aşıldığında mümkün olacaktır.
Türkiye’nin en büyük problemlerinden ikisi olan terörün tamamen ortadan kaldırılması ve ekonomik problemlerin sona ermesi, ülke insanının refahını artıracaktır. Temennimiz, bu iki büyük meselenin artık ülke gündeminden çıkarılmasıdır.