MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin, DEM’e yönelik “Teröre cephe alın, Türkiye partisi olun” ve terör örgütü PKK’nın kurucusu Öcalan’a yönelik “Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykır” çağrısıyla başlattığı süreç, artık ete kemiğe bürünme noktasına gelmiştir.
Peki, bu çağrıların hayata geçmesinden kim rahatsız olur?
Elbette, Türkiye’nin bölünmesini amaçlayan ve yıllardır terör örgütü PKK’yı içeriden ve dışarıdan besleyerek bu hedefe ulaşmaya çalışan odaklar...
Ve yine, “Terörsüz Türkiye” idealine yönelik atılan her adımdan rahatsız olan, Cumhur İttifakı’nın başarısız olması için sürekli iftira atan ve algı oluşturmaya çalışan siyaset bezirgânları...
Bu süreçte ne yalanlar söylendi, ne iftiralar atıldı.
Oysa “Terörsüz Türkiye” hedefi doğrultusunda adım atanlar; terörle mücadele tarihinde en etkili silahlı operasyonları gerçekleştirmiş, Türkiye’nin dağlarında terörist unsurları temizlemiş, Irak ve Suriye’de PKK’ya ağır darbeler vurmuş olan Cumhur İttifakı’dır. Bu mücadeleyi yapan Cumhur ittifakına bu konuda akıl vermek ya da suçlamak, kimsenin haddi değildir.
Hele ki, şehitlerimizin annelerinin, babalarının ve çocuklarının fotoğraflarını kullanarak “Bu bakışlardan utanın” gibi istismara dayalı söylemler geliştirenlerin; dün terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıyla ittifak yapmış ve onların hedeflerine hizmet etmiş olanların, bu mücadeleye söz söylemeye hiçbir hakkı yoktur.
Cumhur İttifakı, hiçbir şehit yakınının kalbini kıracak bir adım atmaz. En temel amacı; vatan evlatlarının şehit olmasını önlemek ve geride gözyaşlarına boğulmuş aileler bırakmamaktır. Terörle mücadelenin en başarılı silahlı safhasını kararlılıkla sürdürürken, Suriye’deki gelişmeleri ve ABD ile İsrail’in terör örgütü PKK’yı bölgede maşa gibi kullanma planlarını da göz önünde bulundurarak yeni stratejiler geliştirmiştir.
DEM, kendisine yapılan “Teröre cephe alın, Türkiye partisi olun” çağrısını hayata geçirirse, kazanan güçlü bir iç cepheye sahip Türkiye olacaktır. Yapılan anketlerde DEM seçmeninin %83’ünün “Terörsüz Türkiye” çağrılarına destek vermesi, bu yöndeki umutları güçlendiren önemli bir göstergedir.
Bu çağrılar karşısında, teröristbaşı Öcalan’ın da açıklamaları sürecin doğru zeminde ve ciddiyetle ilerlediğini göstermektedir. Öcalan, “PKK’nin anlam yoksunluğuna ve aşırı tekrara yol açmıştır. Dolayısıyla ömrünü benzerleri gibi tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.” sözleriyle, örgütün misyonunu tamamladığını ifade etmiştir. Ayrıca, “Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” diyerek, bölücü modellerin geçerliliğini reddetmiştir.
Bu kapsamda, kendi kurduğu terör örgütüne yönelik olarak, “Devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir,” çağrısını yapmıştır. Öcalan’ın örgütüne doğrudan fesih çağrısında bulunması ve bölücü taleplerin toplumsal bir karşılığı olmadığını ilk kez bu kadar açık bir şekilde dile getirmesi, tarihi bir dönüm noktası niteliği taşımaktadır. Türk devleti, toplumsal şuurla bu fırsatı köklü bir çözüme dönüştürmelidir.
“Pazarlıksız” gelinen bu nokta, finalini yaşarsa kazanan Türkiye olacaktır. Terör örgütüne harcadığımız bütçe, kaynaklar ve hepsinden önemlisi kaybettiğimiz canların önüne geçilmiş olacaktır.
Düne kadar terör örgütü PKK’nın siyasi partileriyle, “Teröre cephe alın, Türkiye partisi olun,” demeden iş birliği ve ittifak yapanların kirli algılarına kimse aldanmamalıdır. Cumhur İttifakı, bu konuda siyasal kazanç peşinde değil; iç cephesi güçlendirilmiş, Türk-Kürt kardeşliği çelikleşmiş ve ülkenin 46 yıllık terör meselesini çözme peşindedir. Cumhur ittifakının olduğu yerde Türk milletine yanlış olmaz.