Avrupa Birliği aslında büyük ölçekte bir Almanya-Fransa düopolüdür.

Düopol, ekonomik bir tabir gibi görülse de diplomatik alanda da kullanılır; kısaca ikili ülke demektir.

Brexit’le birlikte Avrupa yeniden bu düopola dönmüştür.

Bu ikili kuvvetten biri, Fransa zor durumda.

Paris’te başlayan "Sarı Yelekliler" eylemi Fransa’nın sınırı olan ülkelere yayılıyor.

Garip bir eylem biçimi.

Bir kere niye sarı yelek?

Galiba şu sebeplerle: Sarı yelek dünyanın her yerinde dikkati çağrıştırıyor; trafikte hayati önem taşıyor ve eylemin sebebini hatırlayalım, benzin zammı!

Ne bir sendika, ne bir kurum bu hareketin öncülüğünü üstleniyor.

Bu yüzden Fransız makamları eylemleri durdurmak noktasında bir muhatap bulamıyor. Sarı Yeleklilerin lideri yok. Üstelik eylemcilerin sosyal profili bilinenin dışında.

Göçmenler, eylemlere mesafeli.

Aksine, Fransız beyaz yakalıları ön planda.

Bu eylemler Batı'nın ikiye bölünmüş olduğunu gözler önüne serdi.

Kara Avrupa'sı ve Anglosakson Avrupa'sı.

Anglosakson Batı, İngilizcenin konuşulduğu siyasi yapı, ekonomik anlayış ve hayatı ele alış yönünden apayrı bir blok; bu bloğu da bir düopol yönetiyor: Amerika, İngiltere!

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un, "Avrupa ordusu kurulmalı" sözünü Amerika'nın hegemonik varlığına tehdit olarak gören Donald Trump, "Sarı Yelekliler" eylemlerine ilişkin attığı tweetlerle ortalığı kızıştırmayı ihmal etmiyor.

Trump’ın şu ifadelerine bakar mısınız ?!!

"Avrupa Ordusu fikri, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nda işe yaramadı. Fakat, Amerika sizin için oradaydı. Her zaman yanınızda olacak.."

"Paris Anlaşması, Paris için pek de işe yaramıyor. Fransa’nın her yerinde protesto ve kargaşa var. Trump’ı istiyoruz, naraları atıyorlar. Fransa’yı seviyorum..”

Amerika, politikalarını hayata geçirmek için askeri, mali, diplomatik bütün kozları sahaya sürmekten kaçınmıyor. Tam saha pres halinde emperyal vizyonunu gerçekleştiriyor. Özellikle mali alanda adeta sıkı bir denetim kurmuş durumda. Öyle ki bir yandan Deutchebank gibi bir dünya devine operasyonlar yapılmasını sağlarken, diğer yandan Çin’in teknoloji devi Huawei’nin sahibinin mali işler direktörü kızı, İran yaptırımlarını deldiği gerekçesiyle Kanada’da da gözaltına alınıyor.

Rusya da giderek kara Avrupa’sının iklimine doğru ilerliyor. Rusya’nın gireceği bir konsepte Şangay beşlisi ve Astana Zirvesi uzak durabilir mi? Amerika, Avrupa ile Asya’nın orta vadede Avrasya’ya dönüşmesinden endişe etmiyor değil. Nitekim James Jefrey’in, "Astana’nın fişinin çekilmesi vakti geldi" sözü biraz da bu endişenin dışa vurumudur.

Dünya hala ikiyüz yıllık geleneksel siyaset etrafında dönüyor. Buradan bakıldığında Amerika’nın, İngiltere’den devraldığı Anglosakson siyasetle, İngiltere’yi Avrupa’da bir kaldıraç gibi kullandığını görüyoruz. Bu siyaset Ortadoğu’da İsrail’i, Suudi Arabistan’ı, Türkiye sınırında PYD-YPG’yi lokomotifinin ardına takarak ilerliyor.

Bunun karşısında Almanya-Fransa düopolü, Rusya ve Çin marifetiyle eline bir muşta takmak istiyor.

Yaşanılan hiçbir şey tesadüf değil.

Bize on yıllardır tek bir Batı var dediler.

Oysa Batı'ya karşı bir Batı daha var.

Anglosaksonizm ve Kara Avrupa'sı çelişkisi gün gibi ortada!