Türkgün Bilim Teknoloji Fransa reddetti, Türkiye kendisi üretti! Ölümcül ikili geliyor

Fransa reddetti, Türkiye kendisi üretti! Ölümcül ikili geliyor

Yerli/milli savunma sanayiinden gelen müjdelere eklenen oyunculardan biri de ANKA-3 oldu.

Türkiye, 2000'lerin başında Fransa liderliğinde yürütülen benzer bir projeye başvurmuş ve 'İş paylaşımı yapıldı. Yer yok.' cevabını almıştı. Gelinen noktada kendi uçan kanat tasarımlı insansız hava aracını yapan Ankara, bu alanda 'en iyilere' meydan okuyor. ANKA-3 ve MMU'nun aynı çatı altından çıkıyor olması birbirleriyle ‘Loyal Wingman' konseptinde uçabilmelerinin de önünü açıyor. Haliyle MMU-ANKA-3 ikilisi Türk Silahlı Kuvvetleri için ‘son derece ölümcül bir ikili' tanımlamasını fazlasıyla hak ediyor.

İhtiyacımız olan platform, silah ya da sisteme istediğimiz anda ulaşamamamız Türk savunma sanayiinde sıkça konuşulan meselelerden biri olmuştur. Parasını verip dahi alamadıklarımız, parasıyla aldığımız ancak bir türlü istediğimiz faydayı sağlayamadıklarımız, parasını ödememize rağmen teslim alamadığımız savunma sanayii örnekleri pek de az sayılmaz.

Bu noktada en çok bilinenlerden biri de hiç şüphesiz yerli/milli insansız hava araçları. Bayraktar TB2 ve ANKA platformlarının geldiği başarılı noktada ABD ve İsrail'in o dönemde bize bir türlü vermek istemediği S/İHA'ların etkisi oldukça fazla.

2-209
[ Fransa liderliğinde yürütülen Neuron UCAV Programı kapsamında üretilen platform.]

TÜRKİYE 2000'Lİ YILLARDA BAŞVURDU
Uçan kanat tasarımıyla bugüne kadar sahip olduğumuz insansız hava araçlarından çok farklı görünen ve ilk kez geçtiğimiz günlerde görücüye çıkan ANKA-3'ün de benzer bir hikayesi var.

ANKA-3'ün Türk savunma sanayii için ne anlama geldiğine geçmeden önce bu süreçten kısaca bahsetmek gerek. Aslında Ankara, 2000'li yılların başından itibaren geleceğin hava araçlarına yönelik adımlar atmak istedi. Bu kapsamda kapısı çalınan ilk projelerden biri NEURON İnsansız Hava Muharebe Aracı (UCAV) Programı oldu.

Bu proje temel olarak, uluslararası işbirliği ile geliştirilen deneysel bir insansız savaş hava aracının üretimini kapsıyordu. Projeye dahil olan ülkeler arasında Fransa, Yunanistan, İtalya, İspanya, İsveç ve İsviçre vardı. Amaç orta-yüksek tehdit savaş bölgelerinde çalışabilen görünürlüğü çok düşük otonom bir S/İHA oluşturmaktı.

O dönemde projeye katılmak isteyen Ankara'nın 2005 yılındaki resmi başvurusu Fransa tarafından reddedilmişti. Gerekçe olarak, sanayi ekibinin oluşturulduğu, sanayi ortakları arasında iş paylaşımının yapıldığı ve yeni bir ortağın ancak NEURON UCAV'nın ilk test uçuşunun yapılması sonrası alınabileceği belirtildi.

Masadaki takvime göre ilk uçuş 2011'de yapılacaktı ve bu da Türkiye'nin bu alanda hiçbir şey yapmadan 6 yıl beklemesi anlamına geliyordu.

Yaşananları yakından takip eden isimlere göre Fransa'nın bu kararında Yunanistan etkili olmuştu ve Atina yönetimi Türkiye'nin söz konusu projeye dahil edilmemesi konusunda ciddi bir lobi faaliyetinde bulunmuştu.

KÖTÜ KOMŞU ANKA-3 SAHİBİ YAPTI
Tüm bu sürecin ardından Türkiye bu alanda da çalışmalara başladı. Her ne kadar ANKA-3 biraz sürpriz sayılsa da aslında süreci bilenler için durum pek de öyle değil. Konuya hakim bir kaynakla ANKA-3'ü konuşmak için bir araya geldiğimizde bizi Aralık 2015'e götürüyor... O tarihte paylaşılan bir slaytta zaten ANKA-3'ün mevcut haline çok yakın bir görselin kullanıldığını öğreniyoruz.

ANKA-3'ün en dikkat çekici özelliği tabi ki 'uçan kanat' olarak adlandırılan bir formda olması. Uçan kanat; kuyruksuz, sabit kanatlı motorlu hava araçlarına verilen genel bir isim. Aslında çok ciddi avantajları beraberinde getirse de bu tasarımda bir hava aracı üretebilmeniz için ciddi meydan okumaları da aşmanız gerekiyor.

Burada bir parantez açalım ve Türkiye'nin 'uçan kanat' tasarımını ilk ve son kez 1948 yılında Yavuz Kansu imzalı THK-13 isimli uçakta denediği bilgisini paylaşalım. O zaman Türkiye'nin elindeki imkan ve kabiliyetler kısıtlı olduğu için bu proje rafa kalkmış.

Çünkü uçan kanatlar için en büyük zorluk platformun kontrol edilebilmesi. Herhangi bir dikey eksenli aksam ya da dikey yüzey olmaması nedeniyle bu uçaklar 'kararsız ve kontrol edilebilmesi çok güç' olarak kabul ediliyor. Uçan kanat bir platformda görev icra edebilmek için gelişmiş teknoloji ve algoritmalara ihtiyaç var. Aslında Türkiye söz konusu projeyle bir nevi küresel rakiplerine de sahip olduğu teknolojilerle ilgili meydan okuyor.

FRANSA REDDETTİ TÜRKİYE KENDİSİ ÜRETTİ! ÖLÜMCÜL İKİLİ GELİYOR

Savunma sanayii sektörünü yakından takip eden uzmanların üzerinde hemfikir olduğu konuların başında ANKA-3'ün mühendislik ve işçilik açısından son derece iyi göründüğü gerçeği var. Tabi burada Türkiye'nin hem F-35 uçaklarının üretim sürecinden hem de Milli Muharip Uçak projesinin gelişim aşamalarından elde ettiği birikimler öne çıkıyor.

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir'in ANKA-3 ile Hürjet'in uçuş tarihleri için Nisan 2023'ü işaret ettiğini hatırlatalım ve devam edelim. Eğer ANKA-3'ün ilk uçuşu ve testleri başarıyla tamamlanırsa Türkiye son derece önemli bir güç çarpanı kazanmış olacak. ANKA-3 jet motoru ve hızıyla, yüksek yük taşıma kapasitesi, radarda neredeyse görünmeyen kuyruksuz yapısıyla İHA alanında yeni bir sayfa açacak.

Konuya hakim kaynağın üzerinde durduğu bir diğer önemli konuysa 'Loyal Wingman' oluyor. Türkçeye 'sadık kanat adamı ya da sadık yoldaş' olarak çevriliyor. Bu konseptte; insanlı ve insansız savaş uçakları aynı kolda birlikte uçuyor. Eğer çok yüksek riskli bir görev varsa pilot kendiyle birlikte uçan insansız hava uçaklarını o hedefe yönlendiriyor. Aynı zamanda insanlı bir uçak olmadan da insansız savaş uçakları kendileri bir kol halinde görev icra edebiliyor.

ANKA-3 ve MMU'nun aynı çatı altından çıkıyor olması birbirleriyle 'Loyal Wingman' konseptinde uçabilmelerinin de önünü açıyor. Haliyle MMU-ANKA-3 ikilisi Türk Silahlı Kuvvetleri için 'son derece ölümcül bir ikili' tanımlamasını fazlasıyla hak ediyor.

1-248

[Türkiye'de üretilen en güçlü motor olan TEI TF-6000 için çalışmalar tüm hızıyla sürüyor.]

ÇOK GENİŞ BİR YELPAZEDE MÜHİMMAT KULLANABİLECEK
ANKA-3, Türkiye'nin bugüne kadar ürettiği en stratejik platformlardan biri. Teknik özelliklerinin bir kısmı açıklansa da en çok merak edilen sorulara yanıt bulabilmek için biraz daha beklemek gerekiyor.

Eldeki verilerle söz konusu platformun azami kalkış ağırlığının 6,5 ton, faydalı yük kapasitesinin 1.200 kilogram olduğunu belirtelim. Servis irtifasının 40 bin feet olması beklenen ANKA-3'ün yaklaşık 10 saat havada kalabilmesi planlanıyor.

Seyir hızının 250, azami hızınınsa 425 knot olduğu gibi detayları da paylaşalım.

Bilindiği üzere yerli platformlarla ilgili tartışmaların en çok döndüğü yerlerden biri de motorlar. ANKA-3'ün nisandaki ilk uçuşunu hangi motorla yapacağı bilgisi net değil. Ancak konuştuğumuz bir kaynak, eldeki verilerden yola çıkarak ANKA-3'ün üzerinde Ukrayna motoru olma ihtimalinin son derece yüksek olduğuna işaret ediyor.

Peki ya yerli motor? TEI tarafından geliştirme/prototip üretim çalışmaları devam eden TF-6000 Turbofan motorunun önümüzdeki yıllarda göreve hazır hale gelmesi ve 2030 yılına kadar ANKA-3 üzerinde hizmete girmesi bekleniyor.

ANKA-3'ün faydalı yük kapasitesi 1.200 kilogram. Bu da onun çok farklı yerli/milli mühimmatları gövdesinde taşıyabileceğine işaret ediyor. Haliyle geniş bir yelpazede hava/yer, hava/hava mühimmatlarını ANKA-3'ün üzerinde görmek bizi şaşırtmayacak. Projeye hakim kaynağın aktardığına göre gelecek dönemlerde ANKA-3 gövde altındaki iç silah istasyonlarında da mühimmat taşıyabilecek ve bu onu daha da 'ölümcül' hale getirecek.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Sağlık İnsülin direncini %36 düşürüyor: Günde 2 bardak...

İnsülin direncini %36 düşürüyor: Günde 2 bardak...

Sabahları vazgeçemediğiniz o içecek, sandığınızdan çok daha fazlası olabilir. Kore'de yapılan yeni bir araştırma, günlük sadece iki fincan tüketiminin, vücudu tip 2 diyabetin en önemli habercilerinden biri olan insülin direncine karşı %23 oranında koruyabileceğini ortaya koydu. Üstelik sade haliyle tüketildiğinde bu etki daha da artıyor. Hangi türü içtiğiniz ise tüm farkı yaratıyor! Detaylar şaşırtıcı…

MUHABİR: Beybin Usanmaz

Yorgunluğa birebir derken, meğer diyabeti de engelliyormuş! İnsülin direncini %36 düşürüyor: Günde 2 bardak...
Yeni bir Kore çalışmasına göre, düzenli kahve tüketimi insülin direnci riskini önemli ölçüde azaltabiliyor. Günde iki fincan kahve içen bireylerde insülin direnci gelişme riskinin %23 oranında azaldığı belirlendi.

İnsülin direnci, tip 2 diyabetin en önemli öncülerinden biri olarak bilinirken, kalp hastalıkları, metabolik sendrom ve kilo artışı gibi birçok sağlık sorununa da zemin hazırlayabiliyor.

KAHVE TÜKETİMİ VE İNSÜLİN DİRENCİ ARASINDAKİ İLİŞKİ

The Nutrients dergisinde yayımlanan geniş çaplı araştırma, Kore'de 19 ila 64 yaş aralığındaki 7.000'den fazla bireyi kapsıyor. Çalışmanın odak noktası, kahve tüketiminin miktarı ve türü ile insülin direnci riski arasındaki bağlantıydı. Sonuçlar, kahve tüketiminin yalnızca keyifli bir alışkanlık olmadığını, aynı zamanda önemli sağlık yararları da sunduğunu gösterdi.

Araştırmaya göre, günlük iki fincan kahve tüketimi insülin direnci riskini %23 oranında düşürüyor. Ancak ikiden fazla fincan tüketimin, risk azaltımı açısından ek bir fayda sağlamadığı gözlemlendi.

SİYAH KAHVE DAHA ETKİLİ

Kahve türleri arasındaki fark da dikkat çekici. Şeker ve krema eklenmiş kahvelere kıyasla, sade siyah kahvenin daha koruyucu etkiler sunduğu belirlendi. Günde bir ya da daha fazla fincan sade kahve tüketen bireylerde insülin direnci riski %26 oranında daha düşüktü.

Özellikle kadınlar için bu fayda daha da belirgin hale geliyor. Kadınlarda günde üç veya daha fazla fincan siyah kahve tüketiminin insülin direnci riskini %34 oranında azalttığı gözlemlendi. İki ya da daha fazla fincan tüketen kadınlarda ise bu oran %36'ya kadar çıktı.

KAHVENİN ETKİSİ NEREDEN GELİYOR?

Kahvenin insülin duyarlılığı üzerindeki etkisi henüz tam olarak açıklanamasa da, uzmanlar bu durumun kahvede bulunan kafein, antioksidanlar ve anti-enflamatuar bileşenlerle ilgili olabileceğini düşünüyor. Bu maddelerin glukozun kana karışmasını yavaşlattığı ve hücrelerin insüline verdiği tepkiyi iyileştirdiği tahmin ediliyor.

SİYAH KAHVE İÇENLER KİMLERDEN OLUŞUYOR?

Araştırmada kahveyi yoğun şekilde tüketen bireylerin demografik özellikleri de incelendi. Günde üç fincandan fazla kahve içenler genellikle daha yaşlı, evli, yüksek gelirli erkeklerden oluşuyor. Bu bireylerin alkol tüketimi daha yüksek, tansiyon teşhisi alma oranı daha fazla ve genellikle daha az uyuyorlar. Ayrıca bu grupta vücut kitle indeksi (BMI) daha yüksek ve fiziksel aktivite seviyeleri daha düşük.

Araştırmanın sunduğu veriler umut verici olsa da, uzmanlar bu bulguların daha geniş ve uzun vadeli çalışmalarla desteklenmesi gerektiğini vurguluyor. Özellikle farklı kahve türlerinin, tatlandırıcı ve süt katkılarının sağlık üzerindeki etkileri daha ayrıntılı incelenmeli.

Yine de sade kahve tüketimini artırmak, sağlıklı yaşam alışkanlıkları arasında yer alabilir. Elbette, kahvenin faydalı etkilerinden yararlanmak için şekersiz, kremasız ve katkısız tüketmeye özen göstermek gerekiyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *