Türkiye’nin varlığına ve güvenliğine yönelik terör tehdidini her nerede olursa ve kimden gelirse gelsin, yok etme kararlılığının en küçük bir taviz vermeden sürdürülmesi gerektiği, son gelişmelerle bir defa daha teyit edilmiştir. ABD, Türkiye’nin bu kararlılığını kırmak ve bölgedeki kirli oyunlarını devam ettirebilmek için yeni oyunlar devreye sokmuştur. Suriye’den çekilme açıklaması bunlardan biridir. Çekilme kararını, hiç de beklenmeyen bir şekilde açıklayan Trump’dır. Zaten sorun burada. Trump seçildiği günden itibaren önce kendi ülkesinde, sonra da dünyada çelişkileriyle, inkarlarıyla, akıl ve izan dışı açıklamalarıyla ve bütün bunlara bağlı olarak güvenilmezliği ile bilinen, tanınan ve ona göre muamele gören bir konumdadır. Bildiği ve yaptığı tek şey, karıştırmak, kışkırtmak ve bozmaktır. İsrail’in varlığı ve güvenliği ve kendi menfaatleri için yapamayacağı hiçbir şey, söyleyemeyeceği hiçbir yalan yoktur. Dolayısı ile söylediklerini ciddiye, almak, itibar etmek doğru değildir.

UĞURSUZ GÜRUH

Çekilme açıklamasına daha ilk dakikadan itibaren ihtiyatla yaklaşmış, biz kimin ne dediğine bakmadan kendi işimize bakmamız gerektiğini söylemiştik. Çok geçmeden bizi doğruladı. Bütün dünyanın gözleri önünde bütün söylediklerini tersine çevirdi. Daha da vahim olanı, ABD’den hem Trump’ın söylediklerini tamamen boşa çıkaran, hem de Türkiye’yi hedefe koyan, son derece tehlikeli, küstah ve rezil açıklamalar geldi. Yapılmak istenen gayet açıktır. Kirli ve kanlı oyunlarını hiç kesintiye uğratmadan sürdürüyorlar. Teröristlerle kurdukları kanlı ortaklığı aynen devam ettiriyor, bunu gizleyebilmek için de Türkiye’ye iftiralar atıyor, kafaları karıştıracak açıklamalar yapıyorlar. Trump dahil, bu uğursuz güruhun ne söylediğinin bizim için artık hiçbir önemi ve anlamı kalmamıştır.

SANA MI SORACAKTIK?

Sayın Devlet Bahçeli’de grup konuşmasında Trump’ın çelişkilerine, ABD’den gelen birbirini tutmayan açıklamalara, ayrıntılar vererek dikkat çekti. Bu kan emicilere, “Bolton musun, Dalton musun bilmem, ama şunu açıkça sorarım; Türkiye bağımsız ve egemen bir devlet olarak neyi nasıl yapacağını sana ve patronlarına mı soracaktı? Bu ne küstahlıktır? Nasıl bir terbiyesizliktir?” diyerek, hadlerini bildirdi. Kürt kökenli kardeşlerimize Trump ve Evanjelist kadrosunun muhabbetinin riyadan ileri gitmediğini bütün dünyaya ilan etti.

STRATEJİK OYALAMA

Bu çekilme oyununun sonunda, bizi yeni bataklıklara sokma arayışının olduğu anlaşılmaktadır. Sayın Bahçeli’nin, “ABD, acaba Türkiye ile Suriye’nin sıcak çatışmaya girmesi için PKK/YPG ile bir kumpas mı hazırlamaktadır? Venezuela’daki çalkantının, Maduro’nun başına gelenlerin arkasındaki güç olan ABD, Türkiye için de karanlık ve kahredici yeni senaryolar mı hazırlamaktadır? Sözde çekilmenin üzeri örtülen bir amacı da bunlar mıdır? Esad-PKK/ YPG-ABD arasında bilmediğimiz hangi uzlaşma söz konusudur?” soruları, mutlaka dikkate alınmalıdır. Nitekim, bu sorulara bağlı olarak bir de uyarıda bulunmuş ve “ABD’nin Suriye’den çekilme kararı oyundur, stratejik oyalamadır. Zira her şey meydandadır. Dikkatinizi çekmek isterim ki, öngörü hataları, aşırı iyimserlik, kontrolsüz rehavet beka düzeyinde kayıp ve tehlikelere neden olabilecektir.” Demiştir.

SURİYE’Yİ PAYLAŞIYORLAR

Çok dikkatli olmak, doğru kararlar almak ve kimin ne dediğine bakmadan, varlığımızın ve güvenliğimizin gereklerini yerine getirmek zorundayız. Bizim rehavetimiz, en küçük bir gecikmemiz, yanlış ve yetersiz hareketimiz, bize çok pahalıya mal olacaktır. Suriye bir paylaşım alanına dönüşmüştür. ABD ve Rusya zaten bütün ağırlıklarıyla oradalar. Esad kendini kurtarma derdindedir. İsrail için en ideal durum, kan ve kargaşanın devam etmesidir. İran bir ileri iki geri giderek, varlığını pekiştirmektedir. Fransa’dan sonra Almanya’nın da pay kapmak için bölgeye yerleştiğini dehşetle izliyoruz. Terör örgütleri bu ülkelerin tamamı için bir maşadır ve her şekilde kullanılmaktadır. Durumu farklı olan, bütün bu kargaşada bedel ödemek zorunda kalan, her gelişmeden doğrudan etkilenen ve terör örgütlerinin hedefi durumundaki tek ülke Türkiye’dir. Türkiye’nin kararlı tutumu, tavizsiz duruşu, askeri gücünün yanı sıra siyaset ve diplomasideki başarısı, başta ABD olmak üzere, herkesin hesaplarını yeni baştan gözden geçirmesini gerektirmektedir. Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı Harekatlarına bağlı olarak bunu çok net gördük.

BİR GECE ANSIZIN

Elbette kurulan her masanın başında, alınan her kararın içinde olmalıyız. Herkesle görüşecek, herkesi dinleyeceğiz. Ama bizim adımıza başkalarının karar vermesini ne bekleyebiliriz, ne de böyle bir şeye izin verebiliriz. Bir gece ansızın gelebileceğimizi söyledik ve bunun gereğini yapmak için daha fazla geç kalamayız. Sayın Devlet Bahçeli’nin açıklamaları ülkeyi idare etme sorumluluğu taşıyanlar için bir rehberdir: “ABD ne yaparsa yapsın, kim ne derse desin Türkiye Fırat’ın doğusuna hak için, adalet için, hukuk için, beka için, mazlumların güvenliği için girmeli, gereğini yapmalıdır. Başkalarının ne diyeceğiyle ilgilenemeyiz. PKK/ YPG’nin kökünün kazınması için altın fırsat önümüzdedir. Menbiç zulümden kurtarılmalıdır. Bölge insanı teröristlerden kurtulmalıdır. Şanlıurfa ve Şırnak sınırları arasında kalan Fırat’ın doğusu kandan, gözyaşından, cinayetten, hıyanetten arındırılmalıdır. Bu mücadelemiz haklıdır, hukukidir, meşrudur.”