Avrupa Ligi’nden beklenmedik bir şekilde elenen, Türkiye Kupası’nda cezası nedeniyle olmayan Beşiktaş’ın elinde yalnızca lig kaldı. O nedenle, son üç haftanın kazananı olarak ağırladığı Trabzonspor’u yenmesi gerekiyordu.

Trabzonspor, deplasmanda oynadığı maçtan galibiyetle ayrıldığı takdirde, belki de sezon başında hiç düşünmediği şampiyonluk potasına gireceğini biliyordu. Üstelik, bu maçın kazanılması durumunda Ünal Karaman, ustası Şenol Güneş’in üç büyük yenme rekorunu da kıracaktı. Bordo-Mavililer’de herkesin görevi ve yeri belliydi. Takımın gençleri oyunun sahibi konumundaydı. Yusuf Yazıcı, orta alanda kaptan Sosa ile oyunun yönlendiricisiydi. Diğer genç Abdülkadir, Barcelonalı Messi kıvamında, istediğini yapmakta özgür, rakip kaleye dikine gitme hakkına sahip oyuncuydu. Yalnızca, biraz kafasını kaldırsa…

Abdülkadir’e çabuk önlem alan Beşiktaş, deneyimli oyuncuları Lens ve Quaresma’nın kanatlardan taşıdığı toplarla, genç Güven Yalçın’ı buluşturmayı hedefledi. Bir artı olarak, Adem Ljajic’in uzak şutlarını gol taktiğine ekledi. Keyifli giden oyun, ilk yarının uzatma ve ikinci yarının hemen başında Trabzonspor adına kazanılan iki golle farklı tarafa evrildi. Beşiktaş tempoyu ve baskıyı arttırdı. Trabzonspor savunmayı ve ani atakları denemeye devam etti. Oyun her geçen dakika daha heyecanlı, daha futbola benzedi. Sonuçta ortaya konan oyun önceki akşam zirve mücadelesi yapan takımların futbollarından çok daha keyifliydi. İki takımı da deneyimli oyuncuları çok olsa da, gençlere verdiği önem ve şans için, kutlamak gerek. Futbolu keyifli ve geleceği umutlu hale getirdiler. Bu maç anlattı ki, borç batağından çıkmanın yolu, ‘deneyimli gençlere’ sahip olmak.