Libyalı uzmanlar, ülkede çatışmaların en şiddetli olduğu kritik bir dönemde, Ankara ile Trablus arasında 27 Kasım 2019'da imzalanan mutabakat muhtırasının, Türkiye'nin yardıma gelmesiyle Libya'nın kaderini değiştirdiğini belirtti.
SİYASİ ÇÖZÜME GELİNDİ
Libyalı askeri ve siyasi yetkililer, Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırası'nın birinci yıldönümünde, iki ülke arasındaki stratejik iş birliğinde gelinen noktayı ve muhtıranın Libya'nın siyasi, güvenlik konjonktürü ile sahadaki etkisini Anadolu Ajansı'na değerlendirdi.
Libya ordusuna bağlı Sirte ve Cufra Operasyon Dairesi Sözcüsü Abdulhadi Dırah, mutabakat muhtırasının "masa altından değil masada alenen yapılan meşru bir anlaşma olduğunu ve şüphe barındırmadığını" belirterek, bunun BM nezdinde de kayıtlı bir anlaşma olduğuna dikkati çekti.
BATI SEYİRCİ KALDI
Libya Hükümeti ABD İşleri Danışmanı Muhammed Ali Abdullah, "Libya'nın geleceği bir devlet olarak tehdit altındaydı. Libya, 7 aydır bir saldırı altındaydı. Hükümet olarak uluslararası topluma, BM'ye, ABD'ye, Avrupa'ya ve komşu ülkelere kriz zamanında bize yardım etmeleri için seslendik. Masum siviller, kadınlar ve çocukların öldürüldüğünü görürken, ülkemizin kaderi tehlikedeyken, ülkemiz gözümüzün önünde çökerken, bizler yardım talebiyle elimizi uzattık. Bize askeri anlamda yardıma gelen Türkiye'ydi" diye konuştu.
'DAHA BÜYÜK ROL BİÇTİK'
Türkiye ile Libya arasındaki iş birliğinin geleceğini çok parlak gördüğünü dile getiren Abdullah, "ekonomi, sağlık, eğitim, finansal reform, ekonomik canlanma gibi alanlara bakıldığında diğer ülkeler arasında Türkiye'nin tarihi ilişkileri, Libya sahasına aşinalığıyla Türkiye'ye Libya'da daha büyük bir rol biçtiklerini" aktardı.
Libyalı siyasi analist ve aktivist Ahmed Sevehli ise "İnsanlar öldürülürken, hastaneler bombalanırken AB ülkeleri izliyordu. Türkiye'nin Trablus'a yönelik saldırıları durdurmak için başlattığı müdahalesi olmasaydı Hafter Trablus'u alacaktı ve kendini diktatör ilan edecekti" dedi.