Türkgün Dünya Esad Suriye'den nasıl kaçtığını anlattı

Esad Suriye'den nasıl kaçtığını anlattı

Suriye'nin devrik lideri Beşar Esad, rejimin düşmesinin ardından ilk kez konuştu. Kaçışının planlı olmadığını söyleyen Esad, yaşanan süreci anlattı.

KAYNAK: Haber Merkezi

Suriye'de rejimin devrilmesinin ardından Rusya'ya kaçan eski Devlet Başkanı Beşar Esad, Şam’dan ayrılış süreciyle ilgili ilk kez konuştu. Esad, ülkeyi terk etme kararını son anda aldığını söyledi.

“KAÇIŞIM PLANLANMIŞ DEĞİLDİ”

Kaçışının planlı olduğu iddialarını reddeden Esad, "8 Aralık'a kadar Şam'da kaldım. Sabah saatlerinde ülkeyi terk ettim. Suriye'de yaşanan olaylara karşın istifa etmeyi ya da kaçmayı düşünmedim. Suriye'den ayrılmam planlanmış değildi." dedi.

HMEYMİM ÜSSÜNDEN TAHLİYE EDİLDİ

Esad, Rusya’nın Hmeymim hava üssünden tahliye edildiğini ve buranın insansız hava araçlarının saldırısına maruz kaldığını belirtti. Çatışmalar sırasında üste sığındığını ifade eden Esad, Moskova’dan gelen talimatla buradan tahliye edildiğini dile getirdi.

DİPLOMATLAR NE DEDİ?

Bölgede görev yapan iki diplomat, Esad’ın 8 Aralık sabahı, uçağının vericisini kapatarak Şam’dan ayrıldığını, Hmeymim hava üssüne ulaştığını ve buradan Rusya’ya geçtiğini aktarmıştı.

“HALKIN YANINDA KALAN BİR LİDERİM”

Esad, kendisini halkının yanında kalan bir lider olarak tanımladı. “Hiçbir zaman kişisel çıkar için makam peşinde olmadım.” diyen Esad, açıklamasını, "Suriye'nin yeniden özgür ve bağımsız olacağına inanıyorum." sözleriyle tamamladı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Ekonomi BM Daimi Temsilcisi Yıldız’dan deniz hukuku açıklaması

BM Daimi Temsilcisi Yıldız’dan deniz hukuku açıklaması

Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Ahmet Yıldız, denizlerin barışçıl kullanımını savunarak deniz güvenliğine yönelik tehditlere dikkat çekti. Karadeniz’in istikrarının küresel gıda güvenliği için kritik olduğunu vurguladı ve hidrokarbon kaynaklarının adil kullanımının önemini belirtti.

Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Ahmet Yıldız, denizlerle çevrili bir ülke olarak Türkiye’nin denizlerde hukukun üstünlüğünü ve seyrüsefer özgürlüğünü savunduğunu, denizlerin ve okyanusların barışçıl kullanımını korumaya öncelik verdiğini belirtti.

Yıldız, BM Güvenlik Konseyi’nde deniz güvenliği üzerine düzenlenen oturumda konuştu.

Türkiye’nin deniz güvenliği ve denizde hukukun üstünlüğünü güçlü şekilde savunduğunu söyleyen Yıldız, "Denizlerle çevrili bir ülke olarak, seyrüsefer özgürlüğünü ve denizlerin ve okyanusların barışçıl kullanımını korumaya öncelik veriyoruz." ifadelerini kullandı.

Yıldız, deniz güvenliğinin küresel ticaret, ekonomik refah ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin başarılmasıyla bağlantılı olduğuna dikkati çekerek, öte yandan, deniz güvenliğine yönelik tehditlerin çeşitlendiğini ve geliştiğini vurguladı.

Türkiye’nin bu bağlamda, uluslararası topluluk tarafından yürütülen deniz korsanlığı, silahlı soygun ve denizde terörizme karşı ortak operasyonlara aktif olarak katıldığının altını çizen Yıldız, Somali, Aden Körfezi, Arap Denizi, Afrika Boynuzu gibi bölgelerdeki operasyonlarda yer aldıklarını hatırlattı.

Yıldız, terörizm, organize suç, kaçakçılık ve deniz yollarını kullanan insan ticaretiyle kesin bir şekilde mücadele edilmesi gerektiğine işaret ederek, Türkiye'nin bu tehditlere karşı stratejisinin uluslararası işbirliğine dayandığının altını çizdi.

Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ndeki gerginliklerin, Gazze'deki İsrail saldırganlığının bölgesel taşma riski taşıdığı ve deniz seferlerini tehdit ettiği yönünde uzun süredir devam eden uyarıları doğruladığını da vurgulayan Yıldız, bu konuda ABD ile Yemen'deki Husiler arasındaki ateşkesi memnuniyetle karşıladıklarını ve bunun bölgedeki deniz güvenliğini arttırmasını umduklarını kaydetti.

"Karadeniz'in istikrarı, küresel gıda pazarının tırmanmasını önlemek için kritik öneme sahip"

Büyükelçi Yıldız, Karadeniz’in güvenliğinin de Avro-Atlantik bölgesinde her zaman benzersiz bir yere sahip olduğunu dile getirerek, 80 yılı aşkın bir süredir 1936 Montrö Sözleşmesi'nin oluşturduğu hassas denge ve Türkiye'nin hükümlerini titizlikle uygulaması nedeniyle Karadeniz bölgesinin deniz alanında hiçbir zaman askeri çatışma yaşanmadığının altını çizdi.

Son üç yıldır Ukrayna'da devam eden savaşa rağmen, Karadeniz'de stratejik dengenin büyük ölçüde korunduğunu kaydeden Yıldız, "BM ve ülkem tarafından aracılık edilen Karadeniz Tahıl Girişimi, yalnızca küresel bir gıda krizini önlemede kritik bir diplomatik başarı değil, aynı zamanda bölgedeki deniz güvenliğini iyileştirmede de önemliydi." dedi.

Yıldız, "Karadeniz'in istikrarı, küresel gıda pazarının tırmanmasını ve bozulmasını önlemek için kritik öneme sahip olmaya devam ediyor." diye konuştu.

Türkiye’nin BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (UNCLOS) taraf olmamakla birlikte, bu sözleşmenin önemini kabul ettiğini belirten Yıldız, Türkiye’nin sözleşmeye taraf olmama kararının, özellikle kapalı ve yarı kapalı denizlerdeki özel koşulları yeterince dikkate almayan hükümlerden kaynaklandığını, bu tutumun Türkiye’nin deniz hukukuna saygı duymadığı anlamına gelmediğini anlattı.

Yıldız, bununla birlikte UNCLOS’un ne evrensel ne de kapsayıcı bir düzenleme olduğunu, dolayısıyla sözleşmeye taraf olmayan bir ülke olarak, UNCLOS’un "deniz güvenliğine ilişkin yegane hukuki çerçeve" olarak tanımlanmasına katılmadıklarını ifade etti.

"Hidrokarbon kaynaklarının kullanımı, tüm ilgili halkların ve tarafların meşru ve doğal haklarını dikkate almalıdır"

Adil deniz sınırlandırmasının uluslararası hukuka uygun olarak sağlanmasının önemine de dikkati çeken Yıldız, hakkaniyet ilkesinin ve uluslararası mahkemelerin içtihadının bu konuda yol gösterici olması gerektiğini vurguladı.

Yıldız, şunları kaydetti:

"Hidrokarbon kaynaklarının kullanımı, tüm ilgili halkların ve tarafların meşru ve doğal haklarını dikkate almalıdır. Bu bağlamda, tek taraflı eylemlerden ve maksimalist yaklaşımlardan kaçınmak, istikrar ve işbirliğini teşvik etmek için çok önemlidir. Bölgemizi, deniz yetki alanlarının uluslararası hukuk temelinde adil ve barışçıl bir şekilde tamamen sınırlandırıldığı ve hidrokarbon kaynaklarının adil bir şekilde paylaşıldığı bir istikrar ve refah alanı olarak görmek istiyoruz."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *