Türkgün Dünya Kremlin: ABD merkezli dünya sona eriyor

Kremlin: ABD merkezli dünya sona eriyor

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, 'Amerika merkezli dünya sona eriyor ve uluslararası ekonomik ilişkiler de dahil olmak üzere bir çeşitlilik dönemi başlıyor. ABD en büyük ekonomi ama tek ekonomi değil ve dünya ekonomisi ABD ekonomisiyle sınırlı değil. ABD'nin hemen ardında Çin ekonomisi var.' diye konuştu.

MUHABİR: Beybin Usanmaz

Peskov, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarını durduran "insani ara" uzlaşısının sona ermesinin ardından İsrail'in saldırılarına yeniden başlamasına ilişkin gazetecilerin sorusunu yanıtladı.

Gazze'de insani felaket yaşandığına dikkati çeken Peskov, "Elbette bu insani aranın uzatılmasına yönelik haberleri görmeyi tercih ederdik. Şu anda Gazze'de yaşanan insani felaketin boyutu ve rehinelerin serbest bırakılması sürecinin tamamlanmamış olması dikkate alındığında, bunun daha uygun olacağını düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.

Peskov, bu süreçte Rusya'nın kendi vatandaşlarının serbest bırakılması için taraflarla temas kurmaya devam edeceğini de söyledi.

"ABD MERKEZLİ DÜNYA SONA ERİYOR"

ABD Dışişleri Bakanlığından bir yetkilinin, Washington'ın, Rusya'nın petrol ve gaz gelirlerini 10 yılın sonunda yarıya indirilmesini sağlamak için her şeyi yapacağına ilişkin bir gazeteye açıklamasını değerlendiren Peskov, böyle bir açıklama yapılmadan da ABD'nin Rusya karşıtı yaptırımlara uzun süre devam edeceğini bildiklerini kaydetti.

Washington'ın Rusya'ya baskısı devam ederken tüm uluslararası ticaret ve ekonomik ilişkiler sistemine de baskı uygulayacağını dile getiren Peskov, buna göre tedbirlerini aldıklarını belirtti.

Peskov, "Amerika merkezli dünya sona eriyor ve uluslararası ekonomik ilişkiler de dahil olmak üzere bir çeşitlilik dönemi başlıyor. ABD en büyük ekonomi ama tek ekonomi değil ve dünya ekonomisi ABD ekonomisiyle sınırlı değil. ABD'nin hemen ardında Çin ekonomisi var." diye konuştu.

Rusya'nın 1 Ocak'tan itibaren Brezilya'nın da ortaklığa katılması dahil olmak üzere, OPEC+ formatında çalışmaya devam etmek istediğini bildiren Peskov, organizasyonun "enerji piyasalarının istikrara kavuşturulmasına, sürdürülmesine, ana enerji kaynakları fiyatlarının dengeli bir seviyede tutulması için koşulların yaratılmasına" katkıda bulunduğunu söyledi.

İSRAİL'İN GAZZE'Yİ İŞGALİNDE SON DURUM

Hamas'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, 7 Ekim sabahı, İsrail'in "Filistinlilere ve başta Mescid-i Aksa olmak üzere kutsal değerlerine yönelik sürekli ihlallerine karşılık verme" gerekçesiyle kapsamlı saldırı düzenlerken İsrail ordusu da Gazze Şeridi'ne yoğun hava bombardımanı başlattı.

İsrail'de 7 Ekim'deki saldırılarda 310'dan fazlası asker olmak üzere 1200 İsraillinin öldüğü, 5 bin 132 kişinin yaralandığı duyuruldu. İsrail ordusuna göre, 7 Ekim'den bu yana Gazze'deki çatışmalarda 70, Lübnan sınırında da 6 İsrail askeri öldürüldü.

Gazze'deki hükümete göre, 7 Ekim'den bu yana Gazze Şeridi'nde İsrail saldırılarında öldürülen Filistinlilerin sayısı 6 bin 150'den fazlası çocuk ve 4 binden fazlası kadın olmak üzere 15 bini aştı.

İşgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs'te de 7 Ekim'den bu yana İsrail güçleri ve Yahudi yerleşimcilerin saldırılarında 248 Filistinli hayatını kaybetti.

İsrail ordusu, Gazze'de on binlerce yaralı ile sivilin sığındığı onlarca hastaneyi zorla tahliye ettirmek için yerleşkelerini ya da ana binalarını vurdu. İşgal sırasında bazı hastaneleri bastı. Saldırılarda yüzlerce kişi öldü ve yaralandı.

İsrail ordusu ile Hizbullah arasında 8 Ekim'den bu yana sınırda yaşanan çatışmalarda 85 Hizbullah mensubu öldü.

HAMAS İLE İSRAİL ARASINDAKİ ESİR TAKASI MUTABAKATI

İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalara 4 gün "insani ara" verilmesine ilişkin uzlaşma, 24 Kasım Cuma günü saat 07.00'de (TSİ 08.00) uygulamaya girmiş ve daha sonra 3 gün daha uzatılmıştı.

İsrail ile Hamas arasında varılan esir takası mutabakatı çerçevesinde Gazze Şeridi'nden 81 İsrailli esir, İsrail hapishanelerinden de 240 Filistinli esir serbest bırakıldı.

İsrail ordusu bu sabah "insani ara"nın sona ermesinin hemen ardından Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarını yeniden başlattı.

Kaynak: AA

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Gündem BM Daimi Temsilcisi Yıldız’dan deniz hukuku açıklaması

BM Daimi Temsilcisi Yıldız’dan deniz hukuku açıklaması

Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Ahmet Yıldız, denizlerin barışçıl kullanımını savunarak deniz güvenliğine yönelik tehditlere dikkat çekti. Karadeniz’in istikrarının küresel gıda güvenliği için kritik olduğunu vurguladı ve hidrokarbon kaynaklarının adil kullanımının önemini belirtti.

Türkiye’nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Ahmet Yıldız, denizlerle çevrili bir ülke olarak Türkiye’nin denizlerde hukukun üstünlüğünü ve seyrüsefer özgürlüğünü savunduğunu, denizlerin ve okyanusların barışçıl kullanımını korumaya öncelik verdiğini belirtti.

Yıldız, BM Güvenlik Konseyi’nde deniz güvenliği üzerine düzenlenen oturumda konuştu.

Türkiye’nin deniz güvenliği ve denizde hukukun üstünlüğünü güçlü şekilde savunduğunu söyleyen Yıldız, "Denizlerle çevrili bir ülke olarak, seyrüsefer özgürlüğünü ve denizlerin ve okyanusların barışçıl kullanımını korumaya öncelik veriyoruz." ifadelerini kullandı.

Yıldız, deniz güvenliğinin küresel ticaret, ekonomik refah ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin başarılmasıyla bağlantılı olduğuna dikkati çekerek, öte yandan, deniz güvenliğine yönelik tehditlerin çeşitlendiğini ve geliştiğini vurguladı.

Türkiye’nin bu bağlamda, uluslararası topluluk tarafından yürütülen deniz korsanlığı, silahlı soygun ve denizde terörizme karşı ortak operasyonlara aktif olarak katıldığının altını çizen Yıldız, Somali, Aden Körfezi, Arap Denizi, Afrika Boynuzu gibi bölgelerdeki operasyonlarda yer aldıklarını hatırlattı.

Yıldız, terörizm, organize suç, kaçakçılık ve deniz yollarını kullanan insan ticaretiyle kesin bir şekilde mücadele edilmesi gerektiğine işaret ederek, Türkiye'nin bu tehditlere karşı stratejisinin uluslararası işbirliğine dayandığının altını çizdi.

Kızıldeniz ve Aden Körfezi'ndeki gerginliklerin, Gazze'deki İsrail saldırganlığının bölgesel taşma riski taşıdığı ve deniz seferlerini tehdit ettiği yönünde uzun süredir devam eden uyarıları doğruladığını da vurgulayan Yıldız, bu konuda ABD ile Yemen'deki Husiler arasındaki ateşkesi memnuniyetle karşıladıklarını ve bunun bölgedeki deniz güvenliğini arttırmasını umduklarını kaydetti.

"Karadeniz'in istikrarı, küresel gıda pazarının tırmanmasını önlemek için kritik öneme sahip"

Büyükelçi Yıldız, Karadeniz’in güvenliğinin de Avro-Atlantik bölgesinde her zaman benzersiz bir yere sahip olduğunu dile getirerek, 80 yılı aşkın bir süredir 1936 Montrö Sözleşmesi'nin oluşturduğu hassas denge ve Türkiye'nin hükümlerini titizlikle uygulaması nedeniyle Karadeniz bölgesinin deniz alanında hiçbir zaman askeri çatışma yaşanmadığının altını çizdi.

Son üç yıldır Ukrayna'da devam eden savaşa rağmen, Karadeniz'de stratejik dengenin büyük ölçüde korunduğunu kaydeden Yıldız, "BM ve ülkem tarafından aracılık edilen Karadeniz Tahıl Girişimi, yalnızca küresel bir gıda krizini önlemede kritik bir diplomatik başarı değil, aynı zamanda bölgedeki deniz güvenliğini iyileştirmede de önemliydi." dedi.

Yıldız, "Karadeniz'in istikrarı, küresel gıda pazarının tırmanmasını ve bozulmasını önlemek için kritik öneme sahip olmaya devam ediyor." diye konuştu.

Türkiye’nin BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (UNCLOS) taraf olmamakla birlikte, bu sözleşmenin önemini kabul ettiğini belirten Yıldız, Türkiye’nin sözleşmeye taraf olmama kararının, özellikle kapalı ve yarı kapalı denizlerdeki özel koşulları yeterince dikkate almayan hükümlerden kaynaklandığını, bu tutumun Türkiye’nin deniz hukukuna saygı duymadığı anlamına gelmediğini anlattı.

Yıldız, bununla birlikte UNCLOS’un ne evrensel ne de kapsayıcı bir düzenleme olduğunu, dolayısıyla sözleşmeye taraf olmayan bir ülke olarak, UNCLOS’un "deniz güvenliğine ilişkin yegane hukuki çerçeve" olarak tanımlanmasına katılmadıklarını ifade etti.

"Hidrokarbon kaynaklarının kullanımı, tüm ilgili halkların ve tarafların meşru ve doğal haklarını dikkate almalıdır"

Adil deniz sınırlandırmasının uluslararası hukuka uygun olarak sağlanmasının önemine de dikkati çeken Yıldız, hakkaniyet ilkesinin ve uluslararası mahkemelerin içtihadının bu konuda yol gösterici olması gerektiğini vurguladı.

Yıldız, şunları kaydetti:

"Hidrokarbon kaynaklarının kullanımı, tüm ilgili halkların ve tarafların meşru ve doğal haklarını dikkate almalıdır. Bu bağlamda, tek taraflı eylemlerden ve maksimalist yaklaşımlardan kaçınmak, istikrar ve işbirliğini teşvik etmek için çok önemlidir. Bölgemizi, deniz yetki alanlarının uluslararası hukuk temelinde adil ve barışçıl bir şekilde tamamen sınırlandırıldığı ve hidrokarbon kaynaklarının adil bir şekilde paylaşıldığı bir istikrar ve refah alanı olarak görmek istiyoruz."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *