Türkgün Dünya Solunum cihazları durdu! Gazze'de sözün bittiği yer

Solunum cihazları durdu! Gazze'de sözün bittiği yer

İsrail ordusuyla Hamas arasındaki çatışmalar, yakıt sorunlarıyla boğuşan ve hizmet vermekte zorlanan hastanelerin çevresine kadar geldi. Pek çok uluslararası kuruluş hastaneler konusunda uyarılarda bulunurken bebekler tehlikede...

MUHABİR: Beybin Usanmaz

İsrail ile Hamas arasında 7 Ekim’den bu yana devam eden çatışmalar, çok tehlikeli bir noktaya geldi. Nitekim dün ve önceki gün çatışma haberleri, yoğunlukla Gazze’de bulunan ve yaralıların yanı sıra evsiz kalanların da sığındığı önemli hastanelerin çevresinden gelmeye başladı. Uluslararası kuruluşlar bunun tehlikelerine dikkat çekerken, Hamas ile İsrail arasında devam ettiği belirtilen tutsaklara ilişkin görüşmelerin de, bu nedenle durduğu haber veriliyor.

Gazze’de bulunan hastanelerin büyük bölümü, İsrail’in akaryakıt sevkiyatını engellemesi nedeniyle hizmet veremez duruma gelirken, bu hastanelerde bulunan prematüre bebekler için çifte tehlike söz konusu olmaya başladı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Gazze’deki 36 hastanenin 20’sinin çalışamaz halde olduğunu belirtirken, bölgenin en büyük hastanesi Şifa’da yetersizlikler nedeniyle bebekler de dahil can kayıpları meydana geldiği haber veriliyor.

DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, Şifa Hastanesi için “Ne yazık ki artık bir hastane olarak işlev görmüyor” ifadelerini kullandı.

BEBEKLER TEHLİKEDE

Şifa hastanesi çevresinde çatışmaların şiddetlendiği, hastanenin yoğun bakım servisinde kalan 4 kişinin tıbbi cihazlara enerji sağlanamadığı için hayatını kaybettiğini, 36 bebeğin yaşamının da risk altında olduğuna dikkat çekiliyor. 

SOLUNUM CİHAZLARI DURDU

Elektrik ve su olmayan hastanede solunum cihazları durdu. Sağlık çalışanları yoğun bakımdaki bazı hastalara saatler boyunca suni teneffüs yapmak zorunda kaldı.

BEBEKLER KUVÖZDEN ÇIKARILDI

İki bebeğin hastanede kuvözlere elektrik sağlayarak sıcaklığın artmasını ve sürekli oksijen akışını sağlayan yakıt eksikliği nedeniyle öldüğünü açıklandı.

DSÖ, hastanede kalan herkes için derin endişe duyduğunu açıklarken, hastane yetkilileri de, Kızılhaç’la bağlantıya geçtiklerini, su, oksijen, yakıt, kısacası her şeyin bittiğini aktardıklarını söylüyor. Yetkililer, yeni doğan bebeklerin, yoğun bakımdaki hastaların ve yaralıların elektrik olmadan yaşayamayacağına dikkat çekerken, yaralıların Gazze’den daha güvenli bir yere tahliye edilmesine karşı olmadıklarını ifade ediyor. 

Birleşmiş Milletler (BM) Yardım ve İnsani İlişkiler Şefi Martin Griffiths de, sosyal medyadan paylaştığı mesajında, “korkunç saldırı raporları” aldıklarını, “sağlık tesislerinde elektrik, yiyecek ve su olmadan bırakılan hastalara ve sivillere ateş açılması şeklindeki savaş eylemlerinin haklı gösterilemeyeceğini” kaydetti. Griffiths, “Bu mantıksız, kınanacak bir şey ve durdurulması gerekiyor... Hastaneler çok daha güvenli yerler olmalıdır ve onlara ihtiyaç duyanlar, buraların savaş yeri değil barınma yeri olduğuna güvenmeliler” ifadelerini kullandı.

‘MORGA DÖNÜŞECEK!’

İsrail, Gazze’de bulunan erken doğmuş bebeklerin Şifa Hastanesi’nden başka güvenli bir yere nakledileceğini hatta bunun için bir koridor açılacağını söylerken, bu konuda kesinleşmiş karar veya aksiyon hakkında bir bilgi gelmiş değil. Bebeklerin nereye nakledileceği de henüz bilinmiyor. İnsan Hakları İçin Çalışan Doktorlar örgütü, bu hastanede 37 bebek ölüm riski ile karşı karşıya.

Sınır Tanımayan Doktorlar da yaptığı açıklamada, “Bu katliamı ateşkes ile anında ya da en azından hastaların tıbbi tahliyesi için durdurmazsak bu hastaneler birer morga dönüşecek” dedi. Sınır Tanımayan Doktorlar’dan olan ve Şifa Hastanesi’nde cerrah olarak çalışan Muhammed Obeid, hastanedeki 600 kadar ameliyat geçirmiş hasta, 40 kadar bebek ve yoğun bakımdaki 17 hasta için su, elektrik, yiyecek veya internet bağlantısı bulunmadığını ifade etti. Obeid, keskin nişancıların çatışmalar sırasında hastane içindeki 4 hastayı vurduğunu öne sürdü.

İSRAİL ÇATIŞMALARI KABUL ETTİ

İsrail Ordusu Sözcüsü Libby Weiss, İsrail Savunma Birlikleri’nin Gazze’de sivilleri hedef aldığı yönündeki ifadeleri reddederken, Hamas’ın hastane gibi yerlerden faaliyet yürüttüğünü öne sürdü. BBC’ye konuşan Weiss, “Kesinlikle biliyoruz ki Hamas sivil lokasyonları kullanıyor. Bunu kesinlikle biliyoruz. Bununla ilgili önemli bilgiler paylaştık” dedi. Hamas’ın yönetimindeki Gazze’de Sağlık Bakanlığı, İsrail ordusunu Şifa Hastanesi’ni abluka altına almakla suçlamıştı. Weiss, ordunun Şifa Hastanesi’ni hedef almadığını kaydederken, “Biz, Hamas’ın hastanenin yanından açtığı ateşe karşılık veriyoruz” cevabını vererek hastane çevresinde çatıştıklarını ise doğrulamış oldu. Filistinli yetkililer, Şifa’nın yanı sıra Kudüs ve Rantisi Hastanesi’nin de tanklar tarafından kuşatıldığını bildirmişti. Endonezya Hastanesi’nde elektrik ve oksijen kalmadığı belirtiliyor.

ABD HASTANELER KONUSUNDA UYARDI

Washington, Gazze’de hastane çevrelerinde süren çatışmalardan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Nitekim Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, ABD’nin, Gazze’deki hastanelerde yaşanan silahlı çatışmaları görmek istemediğini söyledi.

Hamas ise, İsrail basınında yer alan ve rehinelerin serbest bırakılmasına dair sürdürüldüğü belirtilen görüşmeleri askıya aldığını duyurdu. Hamas, bu kararı, Gazze’de Şifa Hastanesi’ndeki durum ve çatışmalar nedeniyle aldığını kaydetti. Görüşmelerde 50 ile 100 kadın, çocuk ve yaşlının serbest bırakılması yönünde bir ilerleme kaydedildiği öne sürülmüştü.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de, Hamas’ın saldırılarının toplu cezalandırmayı haklı çıkarmadığını söyledi.

AB tarafından yapılan yazılı açıklamada da insani yardımların Gazze’ye güvenli bir şekilde ulaştırılabilmesi için çatışmalara derhal ara verilmesi çağrısında bulunuldu.

İSRAİL İLE HİZBULLAH ARASINDA ÇATIŞMALAR ŞİDDETLENDİ

Lübnan Hizbullahı ile İsrail arasındaki çatışmalar da devam ediyor. Hizbullah, dün İsrail mevzilerine eş zamanlı olarak saldırı düzenlediğini ve saldırılarda yeni güçlü bir füzeyi de kullandığını duyururken İsrail de, savaş uçaklarıyla Lübnan’daki Hizbullah hedeflerini vurduğunu açıkladı. İsrail Ordusu, “iki terör hücresini” vurduğunu, ayrıca Lübnan’dan yapılmak istenen saldırıyı engellediğini, Hizbullah’a ait bir gözlem noktasını da tahrip ettiğini bildirdi. Lübnan’dan ülkenin kuzeyine top atışları yapıldığını ve buna karşılık verildiğini belirten İsrail, ölen ya da yaralanan olmadığını kaydetti. Hizbullah ise sınır boyunca 5 hedefe saldırı düzenlediğini vurguladı. Güvenlik kaynakları, karşılıklı saldırıların, 7 Ekim’den bu yana gerçekleştirilenlerin en ağırı olduğuna dikkat çekti.

İSRAİLLİ BAKANDAN ‘NAKBA’ BENZETMESİ

İsrail kabinesinden Gazze’ye yönelik saldırılarla ilgili skandal niteliğinde açıklamalar gelmeye devam ediyor. İsrail Tarım Bakanı Avi Dichter, yoğun bombardıman altındaki Gazze’de yaşayan Filistinlilerin kuzeyden güneye doğru göçmek zorunda bırakılmasını “Nakba”ya benzetti.

Dichter’e bir röportajda, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) emriyle güneyi tahliye eden Kuzey Gazze sakinlerinin görüntülerinin, İsrail’in kurulabilmesi için 1948’de Filistinlilerin topraklarından sürüldüğü Nakba olayıyla karşılaştırılabilir olup olmadığı soruldu. Dichter, soruya yanıt olarak “Gazze Nakba’sı ile karşı karşıyayız. 2023 Gazze Nakbası” ifadesini kullandı.

BEN-GVİR: İŞGAL GEREKLİ

Öte yandan “Israel National News”un haberine göre, aşırı sağcı İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de, Hamas’ı destekleyen herkesin yok edilmesi gerektiğini öne sürerek Gazze’nin işgal edilmesinin gerekli olduğunu savundu. 

İsrail’in “Kanal 12” televizyonunda konuşan Ben-Gvir, Hamas’ın ve onu destekleyenlerin yok edilmesinin “kutlama yapmak” anlamına geleceğini iddia etti. Ben-Gvir, Hamas liderlerinin hedeflenerek ortadan kaldırılmasını talep etmesi nedeniyle Netanyahu’nun 7 Ekim saldırısından önce kendisini kabine görüşmelerine dahil etmediğini de öne sürdü. Bakan, “Sorumluluğum var, hükümetin bir üyesiyim. Ama beni dinlemediler, beni dışladılar” dedi. 

Kaynak: Milliyet

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Başyazı Türkiye’nin Suriye hassasiyeti

Türkiye’nin Suriye hassasiyeti

Kaynak: Yıldıray Çiçek

MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, bölgesel ve küresel gelişmeleri büyük bir titizlikle izlediği gibi, Suriye’deki olayları da anbean yakından takip etmektedir. Suriye’nin yeni yönetimine ilham vermek amacıyla bir anayasa taslağı hazırlatması, Türkmen, Arap, Kürt ve diğer tüm kesimleri “Barış ve Refah İçin Yeni Bir Başlangıç” sloganıyla kucaklamayı hedefleyen Yeni Hayat Partisi’ni kurdurması, bu partinin ismini, logosunu ve programını bizzat şekillendirmesi, ayrıca Suriye’de terörle mücadele eden komutanlarla makamında bir araya gelmesi, Suriye’ye verdiği önemin ve hassasiyetinin açık göstergeleridir.

“Terörsüz Türkiye” hedefini merkeze alan kapsamlı proje, yalnızca ülkemizi değil, bölgemizi ve komşu ülkeleri de terörden arındırmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, Sayın Bahçeli’nin son açıklamasında Suriye özelinde yaptığı değerlendirme şu şekildedir: “27 Şubat’taki İmralı çağrısıyla kabuğunu kıran süreç, 10 Mart’ta PYD/YPG’nin silahlarını Suriye Arap Cumhuriyeti’ne teslim etmeyi ve yeni yönetimin kurumlarına entegre olmayı bir mutabakat zaptıyla kabul etmesiyle devam etmiş, 12 Mayıs’ta ise PKK’nın silah bırakma ve fesih işlemlerini teyit eden zincirleme gelişmeler, Türkiye ve bölge ülkeleri adına hayırlı adımlardır. Ok yaydan çıkmıştır; geri dönüş yoktur.”

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’da Budapeşte dönüşü gazetecilere "PKK’nın silah bırakma ve fesih süreci örgütün Suriye kolunu da kapsamaktadır.” Açıklamasını yapmıştır.

Suriye, bu bağlamda hareketli bir dönemden geçmekte ve yeni yönetimle birlikte taşların yerine oturduğu bir sürece tanıklık etmektedir. Beşar Esad’ın devrildiği bu süreçte, terör örgütü PKK/YPG’nin işgal ettiği birçok bölge kurtarılmış, örgüt köşeye sıkışmış ve yeni yönetime silahlarını teslim ederek düzene entegre olmayı kabul etmiştir. Bu konuda sonuç alınma bekleniyor.

Ne var ki ABD ve İsrail, YPG’yi Suriye’de taşeron olarak kullanmayı sürdürmek için boş durmamaktadır. İsrail’in çeşitli bahanelerle Suriye’yi bombalaması ve ABD Başkanı Trump’ın bir yandan Türkiye eksenli gelişmeleri överken, diğer yandan ABD Dışişleri Bakanı’nın “Suriye’de yeni bir otorite var, ancak geçmişi tartışmalı isimlerden oluşuyor. Bu otorite çöküşün eşiğinde; eğer çökerse, iç savaş yeniden başlayacak ve ülke IŞİD ile diğer cihatçı gruplar için bir oyun alanına dönüşecek. Ayrıca, İran’ın bölgedeki etkisi artacak” şeklinde aba altından sopa gösteren açıklamaları, IŞİD bahanesini kullanarak YPG kartını ellerinde tutma çabasını yansıtmaktadır.

Trump, bir hafta önce Orta Doğu ziyaretinde Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yı “Çok iyi, genç, yakışıklı, sert ve güçlü bir adam; tam bir savaşçı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuştum, kendisiyle iyi bir dostuz. O da Şara’nın iyi işler çıkaracağını düşünüyor” diyerek överken, bir hafta sonra ABD Dışişleri Bakanı’nın yaptığı “Bu otorite çöküşün eşiğinde” açıklaması, klasik bir “iyi polis/kötü polis” taktiğini ortaya koymaktadır. ABD’nin dış politikasında doğru ya da yanlış gibi kavramlar yoktur; yalnızca menfaatler vardır. Her olay, anlık, günlük, aylık ya da yıllık olarak bu menfaatler doğrultusunda şekillenir.

Bu nedenle, ABD’nin ne bugün söylediklerine ne de yarın söyleyeceklerine aldanmadan, adımlarımızı sağlam atmamız gerekmektedir. ABD, menfaat gördüğü anda dost dediklerini kolaylıkla gözden çıkarabilir. Suriye’de taşların yerine oturduğu bu kritik süreçte, her gelişme büyük bir dikkatle takip edilmelidir. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ve MHP Lideri Sayın Bahçeli, Suriye konusunda çok sağduyulu adımları atmaktadır. Suriye’nin istikrarı, iç cephesinin güçlendirilmesi ve terörden arındırılması hem Türkiye hem de bölge ülkeleri için büyük bir kazanç olacaktır. Ancak, ABD ve İsrail’in oyunlarına karşı her zaman uyanık olmak elzemdir.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *