NATO 2023 zirvesi, ittifakın düşmanı Rusya'ya 300 kilometre mesafede, Litvanya'nın başkenti Villnius'ta gerçekleşti.
NATO'nun en büyük ikinci ordusuna sahip Türkiye bölgesinde ve geniş bir coğrafyada stratejik konumu sebebiyle ittifakın en kilit ülkelerinden.
Türkiye'nin İsveç'in üyeliğine yeşil ışık yakıp yakmayacağı ise merakla bekleniyordu.
Zirveden bir gün önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, İsveç'in üyelik protokolünü TBMM'ye göndereceğini açıklaması dünya kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
"Bence İttifak için büyüleyici bir zaman" diyerek zirvenin önemine dikkat çeken Atlantik Konseyi Kıdemli Danışmanı, emekli Albay ve NATO'yu iyi bilen isimlerden Dr. Richard Outzen İttifakta ilerleme için gerçek bir potansiyel havası olduğunu söyledi.
Dr. Richard Outzen "Geçen yıl, sadece Rusya'nın Ukrayna'yı haritadan silmesiyle değil, durumu öğrenmeye çalıştığımız bir kriz yılıydı. Ukrayna ittifakın üyesi olmasa da (NATO) Ukrayna'yı koruyarak üyelerini korudu ve bence bu potansiyel bir ilerleme, iyimserlik dönemi yarattı. Bu yüzden iyimserim, bunu doğudan gelen tehdide çok yakın olan (Rusya'ya yakın) Vilnius'ta yaptıkları için memnunum" ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE'NİN ORADA OLMASINDAN MEMNUNUM
TRT Haber'e konuşan Atlantik Konseyi Kıdemli Danışmanı, Dr. Outzen "Türkiye'nin orada olmasından memnunum. Baktım ki sadece Erdoğan değil, İttifak'ın güvenliğinin bir parçası olan bazı Türk hava kuvvetleri araçları da havadan uyarı ve kontrol uçakları ile zirvenin güvenliğini sağladı" diyerek Türkiye'nin NATO'ya zirve boyunca verdiği katkıyı özetledi.
"NATO'DA TÜRKİYE YOKSA RUSYA'YI CAYDIRMAK DA YOK"
Dr. Outzen, "Bu zirve NATO ittifakı için çevrilen önemli bir sayfa. Doğu Avrupa ve Karadeniz deyince Türkiye'nin önemi bir kat daha artıyor çünkü NATO'da Türkiye yoksa Rusya'yı da caydıracak birşey yok. Bu yüzden bu yıl Rusya'ya ve Ukrayna'daki savaşa odaklanmanın çok anlaşılır olduğunu düşünüyorum, çünkü Rusların neyin peşinde olduğunu görmek için bir buçuk yıl vakitleri oldu. Türkiye eğer, Batı ile birlikte Ukrayna'yı destekliyorsa, o zaman Rusları zorlayan bir güç dengesi var demektir. Yani Türkiye bu güç dengesinin hem gerekli bir parçası hem de bundan yararlanan taraf" ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE GENİŞ BİR COĞRAFYADAKİ ETKİSİYLE ÇİN'E KARŞI BİZİM TARAFIMIZDA OLMASI İYİ
Asya'daki büyük güç rekabeti açısından Türkiye'nin daha az merkezi bir oyuncu olduğunu kaydeden Dr. Outzen "Çin ile ilgili meselelerde, Batılı bir bakış açısıyla, Türkiye, Orta Asya'daki angajmanı, Afrika'da ekonomik olarak diplomatik ve bir dereceye kadar askeri olarak angajmanı nedeniyle Çin konusunda bizim tarafımızda olması için iyi bir ülke. Artık Körfez ile ilişkileri iyi. Yani diğer bölgelerde Çin hegemonyasından kaçınmaktan bahsederken Türkiye iyi bir dengeleyici" dedi.
Villnius'taki NATO zirvesinde Ankara'nın İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık yakması dünya kamuoyunda geniş yankı uyandırdı.
Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan nihai onay için özellikle İsveç'in üzerine düşeni yapmasını istiyor. Dr. Outzen Ankara İsveç'in üyeliğine nihai onay için şartların yerine getirilmesini bekleyeceği görüşünde.
Anlaşmanın herkes için kazan kazan olduğunu kaydeden Dr. Outzen "Nihayetinde Ankara 2 şeyi görmek istiyordu: İsveç'te PKK'ya para toplama, propaganda ve adam toplamaya karşı çıkarılan yeni yasalar yürürlüğe girdiğine göre, İsveç'in PKK'ya daha iyi karşı koyması ve bu alanda ilerleme kaydedilmesi ve F-16 satışında ilerleme olacağına dair Washington'dan bir işaret. Biz aksini düşünsek bu iki konu Washington tarafından bağlanmıştı. Bence bunların ikisi de oldu ve bu, kısa vadede bir açıklama yapma durumunu tetikledi (İsveç'in NATO üyeliğine yeşil ışık). Bunun yarattığı algı ve atmosfer çok olumlu. Yani bu açıdan bakıldığında açıklamanın zamanlamasının anlamlı olduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
"CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN İSVEÇ'E YEŞİL IŞIK YAKSA DA, KENDİSİNE VERİLEN SÖZLER TUTULUYOR MU BAKACAK, ÜYELİK HENÜZ TAM ONAYLANMIŞ DEĞİL"
Atlantik Konseyi Kıdemli Danışmanı, emekli Albay Dr. Richard Outzen "unutmamamız gereken bir diğer şey de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsveç'in NATO'ya katılımını fiilen onaylamadığıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yapmayı kabul ettiği şey, bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin görüşüne sunmaktır. Dolayısıyla; F-16 konusunda işler kötü giderse veya belki de İsveç'te yeni bir PKK provokasyonu olursa, Erdoğan'ın hâlâ bir çıkış rampası var. Bu yüzden henüz tam olarak orada olduğumuzu (İsveç'in kabulü noktasında) düşünmüyorum" dedi.
Dr. Outzen, yine de Türkiye'nin F-16 konusunda ilerleme kaydettiği ve iyi imajını Atlantik İttifakı'nda güçlendirdiğini kaydetti.
TÜRKİYE'YE F-16 SATIŞI
Türkiye, en fazla F-16 savaş uçağa sahip 2. ülke. Türkiye'ye üretim bandından yeni çıkacak F-16 savaş uçaklarının satışı ve mevcut uçakların modernizasyonu bazı senatörlerce engelleniyordu.
Ankara ve Beyaz Saray İsveç'in NATO üyeliği ve Türkiye'ye F-16 satışının birbirinden bağımsız olduğunu her fırsatta dile getirse de ABD Kongresi bu ikisini bağlıyordu.
Villnius'tan gelen haberle birlikte Kongre'de bu konuda artık daha olumlu bir hava esiyor.
Bu konuda olumlu gelişmeler bekleyen Dr. Outzen "Olmasını beklediğim şey, F-16'ların satışının onaylanması. Dışişleri Bakanlığı son bir yıldır; kaç uçak gövdesi, modernizasyon kiti, bunların ne kadara mal olacağı, farklı alt bileşenlere ait tüm verileri topladı. Son fiyatlandırmada program nedir ve benzeri dahil bu paketi bir araya getirmek uzun zaman aldı. 50 milyon doları aşan büyüklükteki bir satışta her şeyin Kongre'ye bildirilmesi gerek. Kongre'ye bildirildikten sonra 30 günlük süre var. Bu 30 gün içinde Kongre üyelerinden herhangi bir itiraz, blokaj çıkmazsa, ihracat lisansı verilir ve satış anlaşması resmen yürürlüğe girer. Başkan Biden ile Senatör Menendez arasında nasıl bir anlaşma olduğunu bilmiyorum, ama sanırım ya olumlu bir şey ya da Beyaz Saray'dan (Senatör'e) bir tür üstü kapalı tehditler. Senatör Menendez'in bu işin gidişatından pek memnun olduğundan emin değilim. Bence Beyaz Saray anlaşmaya (Türkiye'ye F-16 satışı) omuz verdi ve "Bakın Senatör Menendez, bunun önünde durmayın, bu konunun hizmet ettiği ulusal/ittifak açısından çok fazla önemli meselemiz var" dedi. Sanırım süreci (F-16 satışı) hareket ettiren buydu" dedi.
TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNDE F-16 KÜÇÜK BİR AYRINTI
NATO'nun en büyük iki ordusuna sahip Türkiye ve Amerika Birleşik Devletler'i 70 yıldır stratejik ortak ve müttefik. İniş çıkışlarla dolu Ankara Washington hattında son 10 yıl ilişkilerde iniş dönemiydi.
Şu an ise küresel ve bölgesel gelişmeler Türkiye'nin ne kadar önemli olduğunu Washington'a hatırlatmış görünüyor.
TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNDE İVME
Atlantik Konseyi Kıdemli Danışmanı, emekli Albay Dr. Richard Outzen özellikle Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin Türkiye-ABD arasındaki atmosferi değiştirdiği görüşünde.
Dr. Outzen, "Bundan 2-3 yıl öncesine bakarsak, Washington'ın görüşü şuydu; Türkiye İdlib'de Hizbullah'a, Ruslara ve Suriye ordusuna karşı savaştı. Libya'da, Kafkasya'da savaş vardı. Bu nedenle, Senatör Menendez dahil Washington'daki pek çok kişi, Türkiye'nin gücünden korkanlar, "Türkiye askeri eylemci ve sorunlarını güçle çözmeye çalışıyor ve onların daha çok güçlenmesini istemiyoruz" dediler. Korkuları "belki döner ve bir diğer NATO müttefiki olan Yunanistan için bir tehdit haline gelir" şeklindeydi. Bence, Türk stratejisini yakından inceleyenler Türkiye ile Yunanistan arasında bir tür çatışma olacak gibi görünüyor diye düşündü, korku buydu. Şimdi, atmosfer tamamen değişti" ifadelerini kullandı.
NATO'nun ittifakın yalnızca en büyük ikinci ordusuna değil, aynı zamanda savaş deneyimi olan bir üyesi olan Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu kaydeden Dr. Outzen,son yıllarda özellikle Rusya kaynaklı tehditlere karşı Türkiye'nin güvenlik yeteneklerinin dikkat çektiğini söyledi.
Atlantik Konseyi Kıdemli Danışmanı, emekli Albay Dr. Richard Outzen Türkiye-ABD ilişkilerindeki ivmenin bir diğer sebebinin de Ankara'nın dış politikasındaki değişim olduğunu kaydetti.
Dr. Outzen "İsrail ile bir yakınlaşma var. Körfez ülkeleriyle hatta Mısır ile yakınlaşma var, ilişkiler tam büyükelçilik düzeyine dönüyor, hatta Erivan ile Ankara arasında da bazı görüşmeler oluyor. Yani artık Türkiye, son 12-24 aydır komşularıyla iyi geçinmeye çalışan, deyim yerindeyse barış yapmaya çalışan bir ülke olarak görülüyor. Bu, çoğunlukla ekonomi tarafından yönlendiriliyor. Türkiye yatırım çekmek istiyor ve Körfez'deki bu güçlü güçlerle ve ABD, Batılı şirketler ve bankalarla olumlu ekonomi ilişkilerine sahip olmak istiyor. Ayrıca kesinlikle toplu güvenliğe odaklanma ve Batı ile gerginlikten daha çok Batı ile uyum içinde olma fikri baskın ve yardımcı oldu" ifadelerini kullandı.
ERDOĞAN KAZANDI BİRBİRİMİZE MESAFELİ VE KOORDİNASYONSUZ KALMAYI GÖZE ALAMAYIZ
Dr. Outzen Türkiye'deki seçimlerden önce Washington'da özellikle Kongre'deki Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtı havanın ortadan kalktığını da vurguladı.
Dr. Outzen, "Geçtiğimiz mayıs ayındaki Türkiye seçimlerinden önce, Washington'un Ankara'ya çok soğuk davrandığı 12 ila 18 aylık bir dönem vardı. Bunun sebebi, ABD hükümeti ve dışındaki Washington politika topluluğunun çoğunun Erdoğan'ın kaybetmesini istemeleriydi. Bu sebeple Türkiye için iyi bir şey yapmaktan kaçınmaya çalıştılar. Açıkçası muhalefetin kazanmasını istediler. Şimdi seçimleri geride bıraktık ve Washington dedi ki, "beş yıl daha Erdoğan orada olacak yani birbirimize mesafeli ve koordinasyonsuz kalmayı göze alamayız" Türkiye ve ABD ilişkisinde çok zorlu bir dönemden geçtik, 5 ila 10 yıldır krizden krize gittik. Şimdi ise kriz olmadığında iki ülke gündeminde neler olduğunu görmek ilginç olacak" dedi.
Atlantik Konseyi Kıdemli Danışmanı, emekli Albay Dr. Richard Outzen Türkiye ile ABD arasında Afrika ve Orta Asya gibi yerler dahil çok sayıda fırsat olduğunu belirterek bunların da gündeme gelmesini beklediğini ancak öncelikle F-16'lar ve İsveç'in NATO üyelik sürecinin devamının gündemde olmasını beklediğini söyledi.
Sonuçta; Doğu Akdeniz, Karadeniz, Balkanlar ve Orta Asya'ya uzanan geniş bir coğrafyada etkisini artıran Türkiye'nin stratejik önemi Washington'da sık konuşuluyor.
Güçlenen savunma sanayi, çatışma alanlarında dengeleyici rolü, küresel krizleri önleyen girişimleri Türkiye'yi batı için kilit müttefik yapıyor.
Bütün bu özelliklerinin yanı sıra küresel rekabetin kızıştığı bir ortamda Ankara Washington ilişkilerinin yeniden ivme kazandığı bir döneme girildiği yorumları sıkça dile getiriliyor.