EMRE MÜFTÜOĞLU / TÜRKGÜN
Çin’in Vuhan kentinde başlayan ve kısa sürede tüm dünyayı saran koronavirüs sebebiyle milyonlarca eğitim kurumu kapılarını kapattı. Peki bu süreçte online eğitimin geleceği nasıl olacak? Öğretmenin ve öğrenmenin rolü ne olacak?.. gibi birçok soruya, Uğur Okulları Genel Müdürü Nevzat Kulaberoğlu cevap verdi.
Koronavirüs nedeniyle her süreç değiştiği gibi eğitimde de değişikler oldu. Uzaktan eğitime geçilmesinin ardından sizler nasıl bir süreç izlediniz?
Yeni koronavirüs salgını nedeniyle okulların Milli Eğitim Bakanlığınca 16 Mart’ta tatil edilmesinin ve online eğitime geçileceğinin bildirilmesinin ardından Uğur Okulları olarak çok hızlı bir aksiyon aldık. 4 yıldır geliştirmekte olduğumuz ve 2 yıldır da okullarımızda aktif olarak kullandığımız internet tabanlı ve yapay zekâ destekli öğrenme-öğretme platformumuz Metodbox uygulamasının kapsamını geliştirdik ve ilk asenkron derslerimize 23 Mart’ta başladık.
Aslında öncelikle online eğitimin ne olduğuna da değinmek gerekir. Online eğitim, öğrenci ve öğretmenin fiziksel olarak aynı ortamda bulunmasının mümkün olmadığı durumlarda teknoloji altyapısı kullanılan eğitim sistemidir. Senkron; yani eş zamanlı, interaktif ve asenkron; yani eş zamanlı olmayan, video kayıtlarının ve diğer özelliklerin kullanıldığı dersler olarak 2 şekilde ele alınabilir. Senkron eğitimde öğretmen ve öğrenci karşılıklı aynı ortamda bulunabiliyor. Öğretmen interaktif olarak ders anlatıyor ve öğrenciler de sorularını sorabiliyorlar. Asenkron eğitim ise sistemde kayıtlı ders anlatım video kütüphanesi ve diğer uygulamalar üzerinden öğrencinin öz düzenlemesini yaparak ve öz disiplin içerisinde öğrenme sorumluluğunu yerine getirmesidir.
EĞİTİME TEKNOLOJİK DESTEK
Bizler de deneyimli öğretmen kadromuzun oluşturduğu ve ders kitaplarının içeriklerine paralel konu anlatım videoları, soru çözüm videoları, düzey ölçme, Türkiye geneli sıralama ve LGS/YKS deneme sınavları, duyurular, ödev ve takip, rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetleri, akademik ve kişisel gelişim dosyası (e-portfolyo) gibi birçok farklı özellik ile hem öğrenci hem öğretmen hem de velilerin kullanımını yaygınlaştırdık. Metodbox ile eğitime teknolojik desteğimizi sağladık. İlk online deneme sınavımızı Türkiye genelinde 21 Mart Cumartesi günü gerçekleştirdik. Sistemimize ortalama her gün ortalama 74 bin aktif kullanıcı giriş yapıyor. Bu süreçte derslere yüzde 95 oranında katılım alıyoruz. Türkiye’nin 50 farklı ilindeki öğrencilerimize ulaşıyoruz. 30 Mart haftası itibarı ile de senkron yani canlı interaktif derslere başladık. Her öğrencimiz, her dersin haftada belirli sayıdaki ders saatini canlı ve sınıfı ile birlikte olarak öğretmeninden alıyor.
Aslında Metodbox eğitimin üçlü ayağı olan öğrenci, öğretmen/okul ve veli kullanımı için tasarlandı. Sistemden, okul ekosisteminde öğrenciye destek olması gereken her birim faydalanabiliyor. Öğrenciler; hedef belirleme, kişiye özgü çalışma planı, Türkiye geneli sıralama sınav raporları, zengin eğitim içerikleri, konu anlatım ve soru çözüm videoları gibi birçok farklı olanakla sistemimizden yararlanıyor. Öğretmenlerimiz etkili performans takibi, başarı grafiği, hedefe yönelik tercih, anlık bildirim sistemi, ödev ve etüt programlarını yönetebiliyor. Velilerimiz ise sisteminin kolay kullanımı ile duyuru ve bilgilendirmeleri takip edebiliyor, öğrencilerimizin hedef ve performanslarını görebiliyor.
Öğrencilerimiz arasında fırsat eşitliğini de sağlamak amacıyla Metodbox’ı, 2020-2021 eğitim öğretim yılı için Uğur Okullarına yeni kaydolan tüm öğrencilerimizin de ücretsiz olarak kullanımına açtık. Yeni dönemde Uğurlu olacak öğrencilerimiz de şu an sistemden faydalanabiliyor.
Uğur Okulları Genel Müdürü Nevzat Kulaberoğlu, “Biz okulda yapılan öğrenim sürecini destekleyici tüm çalışmalarımızı evlere de taşıdık. Haftaya, her pazartesi İstiklal Marşı’mızı okuyarak başlıyor, her cuma yine marş ile haftayı kapatıyoruz. Her sabah dersler, okuldaki gibi sabah sporu ile başlıyor, her gün 20 dakika kitap okuma projemize devam ediyoruz” şeklinde konuştu.
Öğrencilerin bir yandan lise ve üniversite sınavına hazırlık süreçleri de devam ediyor. Sınav gruplarına neler tavsiye edersiniz?
Bilindiği üzere bu süreçte Liselere Geçiş Sınavı (LGS) kapsamı, MEB tarafınca yeniden düzenlendi. LGS sadece yüz yüze öğretimi yapılan konuları kapsayacak. Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) ise ÖSYM 25-26 Temmuz 2020’de yapılacağını açıkladı.
Özellikle şu an evde devam eden süreçte öğrenciler bildiklerini unutmuş gibi hissedebilirler, ancak rehavete kapılmamalarını öneriyorum. Biz sınav grubu derslerimizi revize ettik. Sınavlara kadar ders anlatımlarında sınavlara dahil olan konuların tekrarına, deneme sınavlarına ağırlık veriyoruz. Deneme sınavı çözmelerini öneriyorum, bunlar hangi konuda eksiğiniz olduğunu, hangi soru tipinde zorlandığınızı saptayan en iyi göstergedir. Metodbox öğrencilere bu süreçte öğrencinin her daim yanında olan, izleyen ve yönlendiren bir öğretmen gibi tasarlanmış. Bu özelliğinden yararlanmalarını kuvvetle öneriyorum.
Biz Uğur Okulları olarak aslında 52 yıldır sınavlara hazırlıkta öncü bir markayız. Şu anda da özgün sorulardan oluşan deneme sınavlarımızı her hafta öğrencilerimize uyguluyoruz. 7, 8, 11 ve 12’nci sınıfların sınava hazırlık süreci ise hız kesmeden sürüyor. Sınava hazırlık grubu öğrencileri her hafta 4 gün online deneme sınavına katılarak binlerce Uğurlu öğrenci içerisinde Türkiye geneli sıralamasını görebiliyor, sonrasında soruların çözüm videolarını izleyerek pekiştirilmesi gereken alanlar tekrar edebiliyor.
Öğrenciler bir süredir evlerde eğitimlerine devam ederken rutinlerini de korumaları önemli hale geldi. Evde hem okul hem bireysel rutini korumak için neler yapılabilir?
Burada küçük yaş grupları için veli ve öğretmenlerin yönlendirmesi, büyük yaş grupları için ise öğrencilerin öz düzenleme ve öz denetim bilinç ve becerisi devreye giriyor. Örneğin; biz okulda yapılan öğrenim sürecini destekleyici tüm çalışmalarımızı evlere de taşıdık. Her pazartesi 09.55’te haftaya İstiklal Marşı’mızı coşkuyla okuyarak derslere başlıyor, her cuma 16.25’te dersleri yine marş ile sonlandırıyoruz. Her sabah dersler okuldaki gibi sabah sporu ile başlıyor. Her gün okullarımızda, okulun tüm öğrencileri, öğretmenleri, çalışanları ile yaptığımız 20 dakikalık kitap okuma saati projemiz “Kitap Benim” aynı şekilde evde sürüyor, öğrencilerimiz yine her gün kitaplarını ders saatleri içinde okuyor. Sanal müze turlarından evde deney çalışmalarına kadar aslında okulda alıştığımız içeriklerin tümünü eve taşıdık.
Ancak öğrencilerin sürekli bir etkinlik, proje, ders ile vakit geçirmesini de aileler bir zorunluluk olarak görmemeli. Bu süreci bir fırsata çevirebiliriz, evde geçirdiğimiz ve günlük rutinimizden arta kalan zamanlarda yeteneklerimizi keşfedebiliriz, öz becerilerimizi geliştirebiliriz. Her an oyalanmak gerekiyor gibi de düşünülmemeli.
Bu süreç ile ilgili velilere önerileriniz neler olur?
Velilerimizin öncelikle ekran süresine dikkat etmelerini öneririm. Öğrenciler eğitim için ekran önünde belirli bir süre geçiriyorlar, en az bu kadar süreyi de ailesiyle birlikte veya tek başına ders dışı kaliteli zaman olarak geçirmesi gerekiyor. Örneğin aile ile birlikte etkinlik, egzersiz, araştırmalar, kitap okuma, evde yapılabilecek deneyler, güncel veya diğer konularda tartışma gibi.
Diğer bir öneri de sosyal izolasyon döneminde öğrencinin sosyal ve psikolojik gelişiminin de izole olmaması, yaşanılan durumun bu gelişime ket vurmaması. Bu olumsuzluğun yaşanmaması için çeşitli yollara başvurulabilir. Aile olarak birlikte kaliteli zaman geçirmenin yanında öğrencinin internet üzerinden okul arkadaşı veya diğer arkadaşları ile canlı olarak görüşmelerini ve pozitif etkileşime devam etmelerini sağlamak da gerekiyor. Tabii burada internet güvenliğine de dikkat edilmesi çok önemli. Özellikle sosyal medya kullanımı, internet üzerinden oyun oynama, internette geçirilen süre ve güvenli internet kullanımı konularında dikkatli olmaları gerekiyor. En önemli konulardan biri de bu sosyal izolasyon sürecinde beslenme ve uyku düzeninin korunmasıdır. Evde bulunulan süre içerisinde dengeli beslenmeye özen göstermek, uyku düzeninin bozulmadan akşam belli saatte uyuma ve sabah belli saatte uyanma ve kalkma olarak devam ettirilmesi bedensel ve psikolojik gelişim için çok önemlidir.
Koronavirüs bittikten sonra hayatımızda pek çok şey değişecek. Eğitimin geleceği nasıl olacak?
Koronavirüs sürecinden sonra dijital süreçlere çok hızlı adapte olunup evlerimize girdiği için daha yakından deneyimledik fakat bu aslında uzun yıllardır konuşuluyor. Veliler öğretmenlerin sadece bilgi aktarmadığını, hayatı da öğrettiğini evde yakından deneyimleme fırsatı olmuştur. Ayrıca toplum olarak ve özellikle velilerin okulun ve eğitimcilerin yaptığı işin ne kadar kıymetli olduğunu daha derinden hissetmelerini sağlayan, eğitim öğretimin ne kadar önemli, ne kadar farklı parametreleri olan ve ne kadar da zor bir iş olduğunu daha iyi hissetmelerini sağlayan bir süreç olduğunu düşünüyorum.
Yaşadığımız bu durum fiili bir durum, ideal olan değil aslında. İdeal olan okullardır, yüz yüze eğitim ve öğretimdir. korona pandemisi bittikten sonra okulun ve öğretmenlerin kıymetinin daha da artacağını düşünüyorum. Teknoloji amaç değil araç olarak eğitim öğretim sürecinde destekleyici, tamamlayıcı ve geliştirici araç olarak daha yoğun kullanılacak. Ders içeriklerinde teknoloji kullanılarak soyuttan somuta geçiş hızlanacak. Yapay zekâ ve arttırılmış gerçeklik teknolojileri ile soyut içerikler somutlaştırılıp öğretimde kullanılacak. Örneğin nükleer reaktöre gitmeden reaktörlerdeki nükleer reaksiyonları, reaktörlerdeki süreçleri içindeymiş gibi hissedebilecek ve öğrenebilecek. Atom altı parçacıklardan, uzayın derinliklerine, hücrelerden virüslerin içerine kadar gidip görerek, duyarak ve hissederek öğrenmek mümkün olacak.
Bundan sonraki süreçte, öğretmenin ve öğrenmenin rolü ne olacak?
Değişen dünyaya ve hızlı gelişen bu sürece meslekler de elbette adapte olacak. Okullarımızda geleceğin mesleklerinden bahsediyoruz, veri madenciliği, robot psikologluğu gibi mesleklerden söz edilirken öğretmenliğin aynı kalmasını beklemek doğru olmaz. Önümüzdeki yıllarda aslında öğretmen merkezli eğitimden çıkarak öğrenci odaklı eğitime yöneleceğimizi dile getirebiliriz.
Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Başkanımız ve kurucumuz Enver Yücel’in dediği gibi, artık öğretmenlerin tahtada ders anlattığı ve bilgilerini öğrenciye aktardığı, transfer ettiği devri geride bıraktık. Artık her bilgi öğrencilerin elinin altında; telefonlarda, bilgisayarlarda. Öğretmenler ve okullar olarak öğrencilere daha derin bilgiler ve yetenekler kazandırmalıyız. 21. yüzyıl becerilerini edindirmeliyiz, teknolojiyi hayatımıza entegre etmeli, üretmeli ve bundan faydalanmalıyız. Eski yaklaşımlara göre yeni dönemde öğretim yapamayız. Öğretmenlerin bunu anlıyor ve kendini bu yönde geliştiriyor olmaları gerekiyor.
Öğretmenlerin artık yalnızca öğretmen yani öğretici değil mentör, koç, yol gösteren, izleyen ve yönlendiren mekanizmalar olacağını öngörebiliriz.
Bu dönemde öğrencinin sosyal ve psikolojik gelişiminin de izole olmaması, yaşanılan durumun bu gelişime ket vurmaması gerekir. Bu olumsuzluğun yaşanmaması için çeşitli yollara başvurulabilir. Aile olarak birlikte kaliteli zaman geçirmenin yanında öğrencinin internet üzerinden okul arkadaşı veya diğer arkadaşları ile canlı olarak görüşmelerini ve pozitif etkileşime devam etmelerini sağlamak gerekiyor.
Aileler, öğrencilerin sürekli etkinlik, proje ve dersle vakit geçirmesini bir zorunluluk görmemeli. Öğrenciler, derslerden arta kalan zamanlarda yeteneklerini keşfedebilir, öz becerilerini geliştirebilir. Öğrenciler, ders dışında, ailesiyle zaman geçirmeli. Örneğin aileyle birlikte etkinlik, egzersiz, araştırmalar, kitap okuma, deneyler, güncel veya diğer konularda tartışma yapılabilir.