Türkgün Ekonomi Fitch'ten Türkiye raporu: Piyasa algısı iyileşiyor

Fitch'ten Türkiye raporu: Piyasa algısı iyileşiyor

Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye ekonomisindeki iyileşmeyi vurgulayarak, izlenen politikalarla bütçe açığının gerilediğini ve dış kırılganlıkların azaldığını bildirdi.

KAYNAK: AA

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Doğu Avrupa ekonomilerinin 2025 görünümüne ilişkin yayımladığı analizinde, söz konusu ülkelerde iyileşen ekonomik büyüme beklentilerinin, zayıf kamu maliyesi ve yüksek jeopolitik risklerle dengeleneceğini öngördü.

Türkiye'ye ilişkin değerlendirmelerin de yer aldığı analizde, Türkiye'nin ekonomi politikalarındaki dengelenmenin dış kırılganlıklarda belirgin bir azalma ve piyasa algısında iyileşme sağladığı kaydedildi.

Yüksek ve nispeten yapışkan enflasyonun düşürülmesi için politikalarda kararlılığın sürmesi ve para politikasında kademeli bir gevşemeye gidilmesi gerektiği belirtilen analizde, "Türkiye'de geleneksel politikaların uygulanması, dış kırılganlıkları ve cari açığı azaltırken, uluslararası rezervlerde önemli bir iyileşme sağladı. Bununla birlikte, enflasyon hala yüksek ve yapışkan. Bu durum Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın 2024-2026 enflasyon tahminine de önemli bir yukarı yönlü revizyonla yansıdı. 2025 için, sıkı para politikası koşullarının sürdürülmesine bütçe açığında önemli bir azalma ve rasyonel gelir politikaları eşlik edeceğinden, politika tutarlılığının artmasını bekliyoruz." ifadeleri kullanıldı.

Analizde, Doğu Avrupa bölgesinde 2025'te izlenecek gelişmeler arasında Türkiye'nin yeniden dengelenme süreci ve politikalarının devamlılığı, enflasyonu düşürme, para politikasının güvenirliğinin yeniden inşasına devam etme ve dış finansmana erişimdeki iyileşmenin sürdürülmesi yer aldı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Başyazı Saldırının perdesi aralanmalı

Saldırının perdesi aralanmalı

Kaynak: Yıldıray Çiçek

Özgür Özel, sicili oldukça bozuk bir kişi tarafından saldırıya uğrayarak büyük bir tehlike atlattı. Kendi öz evlatlarını öldürmüş ve daha pek çok suça karışmış birinin böyle bir eylemi gerçekleştirmesi, olayın ciddiyetini daha da artırmaktadır. Bu nedenle, saldırının hangi saiklerle yapıldığı ve arkasında başka kişi ya da grupların olup olmadığı en ince ayrıntısına kadar aydınlatılmalıdır. Saldırgan, ilk ifadesinde, “Daha önce yemek kartı için Cumhuriyet Halk Partisi’ne başvurdum, ancak partili olmadığım için bana yardım edilmedi. Bu nedenle uzun zamandır öfkeliydim,” şeklinde bir açıklama yaptı. Ancak, İstanbul’da geceliği 1500 TL olan bir otelde dört aydır konakladığı ortaya çıktı.

Saldırı anından hemen sonra, CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun saldırgana “Sen kimsin oğlum?” diye sorduğu, saldırganın ise “Osmanlı çocuğuyum,” yanıtını verdiği basına yansıdı. Ancak, saldırganın öz abisi ve Zafer Partili olan Davut Tengioğlu, Halk TV’ye yaptığı açıklamada, “Kardeşim koyu bir Atatürkçüdür ve Osmanlı düşüncesine yakın değildir,” diyerek bu iddiayı yalanladı.

Bu kadar kirli bir sicile sahip bir kişiyi bile “Osmanlı çocuğu” ya da “Atatürkçü” etiketleriyle pazarlayarak halkı kamplaştırmaya çalışıyorlar ve bunda hızla başarılı oldular. Saldırganın “Osmanlı çocuğuyum” dediğini duyan bazı kesimler, sosyal medyada hemen kin ve nefret kusmaya başladı. Ardından, saldırganın abisinin “Kardeşim koyu bir Atatürkçüdür” açıklamasından sonra bu öfke diğer tarafa yöneldi. Oysa iki öz evladını öldürmüş bir katilin “Osmanlı çocuğu” ya da “Atatürkçü” olup olmaması bir yana, böyle bir suçlunun toplum tarafından nasıl kabul görebileceği sorgulanmalıdır. Böylesine ağır suçlar işleyen birinin öldüğünde toprak tarafından bile kabul edilmeyeceği düşünülmelidir.

Sırrı Süreyya Önder’in cenaze programında gerçekleşen bu saldırı, ilk anda, saldırganın görünümünden yola çıkarak, CHP içindeki kongre sonrası parti içi hesaplaşmaların bir sonucu olabileceği izlenimi uyandırdı. Zira kongreyi kaybeden bazı CHP’liler, olaya “sırtımızdan hançerlendik” gözüyle bakıyor. 

 

Şu an için saldırının hangi gerekçeyle gerçekleştiğine dair somut bir bilgi ortaya çıkmadığından, herkes sebep-sonuç ilişkisine dair spekülasyonlar üretiyor. CHP’nin temel bir sıkıntısı var. O da toplumsal dinamikleri anlayamaması ve gelişen olayları kavrayamamasıdır. Ekrem İmamoğlu’nun emanetçisi görüntüsünden bir türlü çıkamayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kalabalıkları görüp, onları kavgaya, yakmaya, yıkmaya davet edercesine konuşmalar yapması, aynı zamanda kendine yönelecek provokasyonlara da zemin hazırlamaktadır. Özgür Özel’in Saraçhane önünde topladığı kalabalıkların İBB binasına saldırması ve oraya toplanan kalabalık içindekilerle Özgür Özel’in ağız dalaşına girmesi buna bir örnektir. Polislerimize asitli, baltalı saldırılar ise olayın en vahim halidir. Ne demişler : Kontrol edemediğin güç güç değildir.

Özgür Özel’de ne kalabalıkları kontrol edecek bir tecrübe ne de onlara yön verecek ideolojik bir vizyon bulunuyor. Böyle birinin mikrofon tutkusuna kapılarak “asmalı-kesmeli” konuşmalar yapması, yalnızca provokatörleri harekete geçirmektedir. Yarattığı bu atmosfer, görüldüğü gibi dönüp kendisini vurmaktadır.
Kemal Kılıçdaroğlu da benzer bir hataya düşmüştü. “YPG terör örgütü değil, vatanını koruyan bir oluşum” dedikten sonra,  terör örgütü YPG’nin şehit ettiği askerimizin cenaze törenine katılması, doğal olarak her türlü provokasyona davetiye çıkarmıştı. Ya ilkini ya sonuncusunu yapmayacaksın. CHP Genel Başkanlarının öğrenemediği maalesef budur. Siyasi menfaat ve gizli ajandalar için ülkede provokasyonlara davetiye çıkarmamak lazımdır. Birileri gündem değiştirmek için bu tür tezgâhlar mı deniyor? Kuklalar, figüranlar üzerinden oynanan oyunlara dikkat etmek lazımdır. Ne de olsa CHP’nin hali kendi mahallesinden sanatçının dediği gibi değil mi: Ne yapsın işte böyle
Oyna demiş birileri
Bir ileri iki geri
Birilerinin elinde ipleri 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *