Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, 2024 yılında memur ve emekli maaşlarına yapılacak zam taleplerini içeren bir basın toplantısı düzenledi.
Kahveci, enflasyonun üzerinde bir artış, ek ödemenin emekli maaşlarına yansıtılması, refah payı ve adaletli bir zam talebinde bulunarak hükümeti bu konuda adım atmaya çağırdı.
Ayrıca, ilave ek ödemenin emekli maaşlarına dahil edilmesi gerekliliğine vurgu yaptı ve düzenlemenin hemen hayata geçirilmesini istedi.
Kamu çalışanları ve emeklilerin beklentilerini dile getiren Kahveci, 2024 ve 2025 yıllarında beklenen ekonomik gelişmeleri de değerlendirerek adaletli bir ücret artışının zorunluluğunu vurguladı.
"ENFLASYON FARKI MAAŞ ZAMMI DEĞİL"
2024 yılında memur ve memur emeklilerinin zam oranlarına ilişkin Türkiye Kamu-Sen Konfederasyonu Genel Merkezi'nde düzenlenen basın toplantısında yapılan açıklamalara göre, Genel Başkan Önder Kahveci, hükümetin memur emeklilerinin haklı taleplerini duyması ve ilave ek ödemenin emekli maaşlarına yansıtılmasını sağlaması gerektiğini vurguladı. Kahveci, enflasyon farkının maaş zammı olmadığını belirterek, kamuoyunda oluşan yanlış algıyı düzeltmeye çalıştı.
EMEKLİ MAAŞLARI ERİDİ
Toplantıda, 2023 yılı enflasyon rakamları ve 2024 yılı zamlarıyla ilgili detaylı bir açıklama yapan Kahveci, memur ve emeklilere yapılacak zam oranlarının yetersiz olduğunu ifade etti. Ayrıca, ilave ek ödeme uygulamasının emekli maaşlarına yansıtılmamasının adaletsizlik yarattığını dile getiren Kahveci, emeklilerin maaşlarının reel anlamda eridiğini ve ekonomik güçlerinin düştüğünü belirtti.
İLAVE ZAM, REFAH PAYI VE İYİLEŞTİRME TALEBİ
Önder Kahveci, Türkiye Kamu-Sen olarak yetkililere çağrıda bulunarak, memurlara ilave zam, refah payı ve memur emeklilerinin durumunu iyileştirecek uygulamaların tasarıya eklenmesini talep etti. Kamu görevlilerinin alım gücünün yükseltilmesi ve adaletli bir paylaşımın sağlanması amacıyla çaba harcanması gerektiğini vurgulayan Kahveci, bu konudaki girişimlerinin devam edeceğini belirtti.
Önder Kahveci'nin basın toplantısında şunları kaydetti:
ÖNDER KAHVECİ: ENFLASYON FARKI MAAŞ ZAMMI DEĞİLDİR, REFAH PAYI ZORUNLUDUR
“Hükümet memur emeklilerinin haklı talebini duymalı ve ilave ek ödemenin emekli maaşlarına yansıtılmasını sağlamalıdır. 2023 yılına ilişkin olarak enflasyon rakamlarının belli olmasının ardından memur ve emeklilere verilecek enflasyon farkı da ortaya çıkmış, 2024 yılı zamları belli olmuştur.
Bilindiği üzere memurlara ve memur emeklilerine önce toplu sözleşme sonucuna göre belirlenen maaş artışı yapılmaktadır. Eğer yapılan zam gerçekleşen enflasyonun altında kalırsa aradaki fark da dönem sonunda enflasyon farkı olarak maaşlara yansıtılmaktadır.
Yani herhangi bir dönem için memur ve emeklilere enflasyon farkı verilmesi demek, aslında o dönemde maaşların eridiği ve sonradan yapılan takviye ile zamların ancak sıfıra eşitlendiği anlamı taşımaktadır. Dönem sonundaki enflasyon farkı ile gelecek döneme ilişkin maaş artışı birlikte verildiği için kamuoyunda sanki memurlara ve emeklilere yüksek oranlı zam yapılıyor algısı oluşmaktadır.
Nitekim 2024 yılı zamlarıyla ilgili olarak da böyle bir kafa karışıklığı yaratılmış durumdadır.
Şöyle ki; 2023 yılı enflasyonu %64,77 olmuştur. Son altı ayda ise enflasyon %37,57 olarak gerçekleşmiştir.
Temmuz ayında memur ve emeklilere %6 zam verildiği için geçen altı ayda maaşlar 31,57 puan erimiştir. Ocak ayında da önce bu erime telafi edilerek Temmuz 2023’deki maaş zamları sıfırlanmış, ardından da %15’lik 2024 yılının ilk yarı zammı yapılmıştır.
Yani memur ve memur emeklilerine 2024 yılının ilk altı ayı için yapılan zam %15’tir. Bu bakımdan kamuoyunda memur ve emeklilere %49,25 zam yapıldığı yönündeki haberler gerçeği yansıtmamaktadır. Tekraren hatırlatıyoruz; enflasyon farkı maaş zammı değildir.
Enflasyon farkı maaşlardaki yaşanan erimenin gecikmiş bir telafisidir. Bu da aslında memur ve emekli maaşlarının enflasyon karısında sürekli eridiğinin ispatıdır.
Memur ve emeklilerimizin maaşları uzun yıllardan beri erimekte, alım gücü sürekli olarak düşmektedir. Öyle ki, 2002 yılında ortalama memur maaşı ile 22,1; en düşük memur maaşı ile 14,9 çeyrek altın alınabiliyordu. Bugün ise zamlı maaşları ile birlikte ortalama memur maaşı ile 10,8; sosyal yardımlar dahil en düşük memur maaşı ile 9,4 çeyrek altın alınabiliyor.
Yani maaşlar altın karşısında %50’nin üzerinde değer kaybetmiş durumdadır. Çalışan ve emeklilerin bütçeden aldıkları pay sürekli azalmaktadır. Aynı durum 2024 ve 2025 yılları için de geçerli olacaktır. Türkiye’de kişi başına GSMH’nın yıllara göre belirgin bir artış göstermesine karşın, kamu çalışanları artan reel gelirden yeterince pay alamamakta, hedeflenen enflasyon oranına bağlı bir aylık ücret artışına maruz kalmaktadır.
Görülüyor ki, yıllara göre aylık ve ücretlerdeki artış, yıllık enflasyon oranının çok gerisinde kalmış, memur ve emekli maaşları reel anlamda erimiş ve kamu çalışanlarının alım gücü düşmüştür.
Bir ülkede bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin toplam değeri olarak ifade edilebilecek milli gelirden herkesin adil bir pay alması, en yüksek gelirli kesimle en düşük gelirli kesim arasındaki farkın makul seviyelere getirilmesi; toplumsal refahı artıran ve sosyal barışı temin eden en önemli unsurdur. Bununla birlikte çalışanların ücretlerinin fiyat artışlarından korunması ve milli gelirde yaşanan büyümeden eşit oranda pay alması ile ancak mevcut durumun korunması sağlanabilmektedir. Bu nedenle çalışanlara yalnızca enflasyon artışı kadar maaş artışı yapılması o ülkede artan refahtan her kesimin eşit şekilde faydalanamaması anlamı taşır ki bu durumda ekonomik iyileşmeden yeterli pay alamayan çalışanlar nedeniyle gelir dağılımında bir bozulma yaşanması kaçınılmazdır.
“REFAH PAYI UYGULAMASI HEMEN HAYATA GEÇİRİLMELİDİR”
Bir ülkede vatandaşların gelirlerinin enflasyon oranı üzerinde ve ekonomik büyüme ile orantılı olarak artması dahi yalnızca gelir dağılımındaki durumu korumaya yönelik olup, gerçek anlamda gelir artışı sağlamaz. Gelir dağılımında adaletin sağlanması ve sosyal devlet ilkesinin emrettiği sosyal refaha ulaşılması için kamu görevlilerine enflasyon artışı, ekonomik iyileşme ve refah payı olarak nitelendirilebilecek unsurlar göz önünde bulundurulmak kaydıyla bir ücret artışı sağlanmalıdır.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2024 için enflasyon tahminini %36; 2025 yılı için ise %14 olarak belirlemiştir. Ekonomik gelişmeler, enflasyon gerçekleşmelerinin bu tahminlerin çok daha üzerinde olacağını ortaya koymaktadır. Hal böyle iken kamu görevlileri ve emeklilerine 2024 yılının tamamı için (%15+%10), kümülatif %26,5; 2025 yılının tamamı için ise (%6+%5), kümülatif %11,3 oranında maaş artışı yapılacaktır.
Buna göre iki yıllık tahmini veriler ve maaşlara yapılması öngörülen artışlar hesap edildiğinde tahminlerin tutması varsayımı ile 2024 ve 2025 yıllarında mal ve hizmet fiyatları toplam %55,04 oranında zamlanırken memur ve emekli maaşlarındaki artış kümülatif %40,8’de kalacaktır. En iyimser tahminle memur ve emeklilerimizin maaşları önümüzdeki gelecek 2 yıllık sürede 15 puan eriyecek, enflasyon farkı ile dönem sonlarında yapılacak ödeme sonucunda maaşlarda reel anlamda sıfır artış sağlanmış olacaktır. Bu durum, maaşların erimeye devam edeceğinin resmi olarak tescili anlamı taşımaktadır.
2022 ve 2023 yıllarında verilen refah payı, memurlarımız için bir can suyu olmuştu. Ne yazık ki, bu sene bu uygulama hayata geçmedi. Türkiye Kamu-Sen olarak daima kamu çalışanlarına ve emeklilerine piyasa gerçekleriyle örtüşen maaş zammı yapılması gerektiğini ifade etmekteyiz. Kamu görevlilerimizin alım gücünün yükseltilmesi için gerçek enflasyonun üzerinde bir artış yapılması ve buna ek olarak refah payı verilmesinin zorunlu olduğunu vurgulamaktayız.
TÜİK’in açıkladığı rakamlar ve TCMB enflasyon beklentileri birlikte değerlendirildiğinde memurlarımıza emeklilerimize ilave bir zam ve refah payı talebimizin bir keyfiyet değil zorunluluk olduğu ortaya çıkmaktadır. İfade ettiğim zam politikaları nedeniyle memur emeklileri ülkemizdeki en mağdur kesimlerinden biri haline gelmiştir. 14 Temmuz 2023 tarih ve 7456 sayılı Kanunla getirilen ilave ek ödeme uygulaması, büyük bir adaletsizlik yaratmıştır.
Öyle ki, düzenlemede bu ödemeden herhangi bir kesinti yapılmayacağı öngörüldüğü için memurların yalnızca çalıştıkları dönemlerine esas bir tazminat olarak uygulanması, emekli olduklarında bu ödemenin emekli maaşı hesabına dahil edilmeyeceği söz konusudur. Hal böyle olunca ilave ek ödeme uygulaması, çalışırken alınan maaşla emekli maaşları arasındaki uçurumu daha da büyütmüş, emekli maaşlarının memuriyet hayatıyla bağını koparmıştır.
En düşük dereceden maaş alan bir memurun maaşının yaklaşık %60’ı emekli maaşı ve emekli ikramiyesi hesabına dahil edilmemektedir. Böyle bir durum sosyal sigorta ilkeleri ile de uyuşmamakta, memurlarımız çalışırken aldıkları maaşın %40’ı kadar emekli maaşına hak kazanabilmektedir.
“İLAVE EK ÖDEME EMEKLİ MAAŞLARINA YANSITILMALIDIR”
Ocak zamları ile birlikte 8 bin 77 TL olarak başlanan ilave ek ödeme uygulaması 12 bin 54 liraya çıkmıştır. Emekli maaşı hesabına dahil olmayan miktar büyüdükçe, emeklilikteki adaletsizlik de katlanarak büyümektedir. Yaşanan ekonomik gelişmeler ve memurların alım gücündeki erime dikkate alındığında; emekliliğe yansımayan ilave ek ödeme Anayasamızın ölçülülük, adalet ve kanun önünde eşitlik ilkelerine de aykırı bir durum teşkil etmektedir.
Çalışma hayatı ile emeklilik arasındaki makasın bu denli açılmasının adalet ve hakkaniyetle bağdaşır bir yanının olmadığı açıktır. Kamu çalışanlarımızın bu şartlar altında emekli olduğunda hayat standardını nasıl koruyacağı izaha muhtaçtır. Bu şartlar altında özellikle memur emeklilerimizin maaşlarının, çalışma hayatıyla ilişkisi bütünüyle kesilmiştir. Böyle olunca memurlarımız emekli olmak istemeyecek, tüm kamu görevlileri 65 yaşına kadar çalışmayı sürdürecek, emekli olduktan sonra da düşük maaşla yaşam mücadelesi verecektir.
Sosyal devlet, vatandaşlarına çalışırken de emekli olduğunda da onurlu bir yaşam sağlamakla mükelleftir. Yıllarca devletimize hizmet etmiş emeklilerin hayat standardını korumak, açlık sınırının üstünde bir maaşla huzur içinde yaşamasını sağlamak, önceliğimiz olmalıdır. Tekraren ifade ediyoruz ki, ekonomik gelişmeler, vergi artışları ve zorunlu harcama kalemlerine gelen zamlar dikkate alındığında memurlarla birlikte emekli maaşlarına yapılacak %15'lik artışın yeterli olmadığı görülmektedir. TBMM gündemine işçi emekli aylıklarına ilişkin bir düzenleme getirilmesi söz konusudur.
Emeklilik sistemi bir bütündür. Dolayısıyla bir kesime artış yaparken diğer kesimin mağduriyetini görmezden gelmek hakkaniyetli olmayacaktır. Resmi enflasyonun %65’ler düzeyinde açıklandığı bu dönemde emekli maaşlarına yapılan %15 artış yetersizdir. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi çalışırken 33 bin TL dolayında maaş alacak olan bir memurun maaşı, emekli olduğunda 14 bin 850 TL’ye düşecektir.
Yani en düşük dereceli memur emekli olduğunda, çalışırken aldığı maaşın yalnızca %45’ini alabilecektir. Asgari ücret 17 bin TL ilken açlık sınırının bile altında maaşla geçinmeye çalışan emeklilerimizin hali görülmelidir. Bununla birlikte 1. Dereceye gelen bütün memurların ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi, emeklilikte yaşanan sorunları bir nebze olsun giderecektir.
Bir başka aksaklık da 2008 öncesi ve sonrasında göreve başlayan memurlarımızın emeklilik haklarında yaşanmaktadır. 2008 sonrasında ilk defa göreve başlayan memurlarımızın emekli aylığı bağlama oranları ve emekli maaşları çok daha düşüktür. Biz, bu yanlış uygulamaların TBMM’de getirilen bu torba yasa ile düzeltilmesini istiyoruz. Hükümet memur emeklilerinin bu haklı talebini duymalı ve ilave ek ödemenin emekli maaşlarına yansıtılmasını sağlamalıdır.
Türkiye Kamu-Sen olarak yetkililerden çağrımıza kulak vermesi, memurlara ilave zam, refah payı ve memur emeklilerinin durumunu iyileştirecek uygulamaları bu tasarıya eklemesi ve ilave ek ödeme tutarının emekli maaşlarına dahil edilmesi çağrımızı yineliyoruz. Konfederasyon olarak bu yoldaki girişimlerimizi sonuç alıncaya kadar sürdüreceğiz”