Karadeniz'de bulunan gaz rezervleri, Akdeniz'de bölgesel güçlerin tüm engelleme çabalarına rağmen doğalgaz arayışı, nükleer güce yapılan yatırımlar gibi hamlelerin, Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı büyük oranda azaltma hedefine adım adım yaklaştığını gösterdiğine işaret eden Hilal Kaplan, "Doğalgaz krizinin anahtarı artık Türkiye’nin elinde" ifadelerini kullandı.
Kaplan, Sabah gazetesindeki yazısında şunları kaydetti:
"Her şey ekim ayı sonunda, Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin'in çok kritik bir açıklamasıyla başladı.
Astana'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la bir araya gelen Rus lider, tüm dünyanın -özellikle de Ukrayna Savaşı sonrası doğalgaz kriziyle baş başa kalan Avrupa'nın- gözlerini Türkiye'ye çevirecek şu sözleri sarf etti:
"Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine gaz sevkiyatı yapıyoruz. Türkiye, Avrupa Birliği'ne gaz sağlamanın en güvenilir yolu olabileceğini kanıtladı. Türkiye'de bir doğalgaz dağıtım merkezi oluşturmaya hazırız. Bu merkez, sadece gaz sevkiyatı için değil, fiyatının belirlenmesi için bir platform olabilir; çünkü fiyatlandırma konusu çok önemlidir. Fiyatlar bugün uçuk durumda. Fiyatları, siyasallaştırmadan piyasa seviyesinde düzenleyebiliriz."
İki lider Türkiye'de bir doğalgaz merkezi kurulması teklifini Astana'daki zirvede ele aldı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bu teklife sıcak baktığını Astana dönüşü gazetecilere şu ifadelerle anlattı:
"İfade edildiği şekliyle, böyle bir dağıtım merkezi için Trakya en önemli yer olarak görülüyor. Biz başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımıza ve Rusya tarafında ilgili kuruma müşterek bir çalışma yapmaları talimatını Sayın Putin ile verdik. Orada bu çalışmayı yapacaklar. En uygun yer neresiyse bu dağıtım merkezini orada inşallah kurmuş olacağız. Bizim ulusal anlamda bir dağıtım merkezimiz var ama tabii şimdi bu uluslararası bir dağıtım merkezi olacak."
Bu sözlerden kısa bir süre sonra 16 Aralık'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Silivri'de yeraltı doğalgaz depolama merkezinin açılışını yaptı. Altını önemle çizmekte fayda var: Bu merkez alanında Avrupa'nın en büyüğü. Erdoğan bu törende bir kez daha vurguladı: "Adımlarımızı attık, atıyoruz ve böylece özellikle Trakya, doğalgazda, enerjide bir hub haline gelecektir."
Tarihlere bir kez daha göz atmanızı rica ediyorum. Ekim ayının sonunda konuşulan bir tekliften yaklaşık bir buçuk ay sonra Avrupa'nın en büyük yeraltı doğalgaz depolama merkezinin açılması, Türkiye'nin bir enerji hub'ına dönüşme konusundaki ciddiyeti ve kapasitesini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
Peki neden Türkiye? Putin'in yukarıda aktardığım açıklamaları aslında her şeyi ortaya koyuyor, ancak biraz daha açmakta fayda var. Ukrayna Savaşı'ndan sonra Türkiye'nin ortaya koyduğu arabuluculuk başarısı, ekonomik kazançları da beraberinde getirdi. Türk diplomasisi hem Batı hem de Rusya nezdinde rüşdünü ispat etti. Putin'in ifadesiyle, Erdoğan 'sözünün eri' bir lider ve Ukrayna'dan çıkartılan tonlarca tahılın sadece Avrupa'ya değil, Afrika ülkelerine de ulaştırılmasının mimarı. Haliyle de gıda, enerji gibi hayati konuların -Putin'in deyimiyle- siyasallaşmasının önüne geçen bir aktör.
Türkiye'nin enerji atağı sadece Rusya üzerinden ilerlemiyor. Türkmenistan'ın zengin doğalgaz rezervlerini Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırmak da bir diğer hedef. Türkiye, Azerbaycan ve Türkmenistan'ın geçen hafta bir araya geldiği 'Avaza Zirvesi' bu planın masaya yatırıldığı yer oldu. Erdoğan, "Hazar gazını Avrupa'ya taşıyoruz. Türkmen doğalgazının da Batı pazarlarına nakline yönelik çalışmalara artık başlamamız gerekiyor" ifadeleriyle planını masaya sürdü.
Daha büyük perspektiften bakacak olursak, Türkiye'nin asıl hedefi enerjide dışa bağımlılığı büyük oranda azaltmak. Cumhurbaşkanı Erdoğan hedefi şöyle belirledi: "Enerji vizyonumuzu, 2053 yılında birincil kaynaklarda dışa bağımlılığımızı yüzde 71'den yüzde 13'e indirecek şekilde belirledik; hedeflerimizi buna göre oluşturuyor, yatırımlarımızı buna göre planlıyoruz."
Karadeniz'de bulunan gaz rezervleri, Akdeniz'de bölgesel güçlerin tüm engelleme çabalarına rağmen doğalgaz arayışı, nükleer güce yapılan yatırımlar: Hepsi bu planın bir parçası..."