İlber Ortaylı’nın Kafa Dergisi’ndeki köşesinde rastladım ‘İyi Okuma Nasıl Yapılmalı?’ başlığına. Doğru kitabı seçmek, okumak, anlamak ve aktarmak çok önemli bir konu. Nihayetinde okunan her kitap hayatımızı değiştirmiyor. Ortaylı, küçük yazısında şöyle bir konuya değiniyor:
“Kitap seçerken insan yanlışlıklar yapabiliyor. Baştan sona okunan kitaplar var, şöyle böyle okunanlar var, bir de hiç okunmayanlar var. Okunmayacak kitapları muhafaza etmiyorum kütüphanemde, zaten kitap koyacak yer zor bulunuyor.”
Katılmamak elde mi? Öyle doğru bir konu ki! Bu paragrafı okur okumaz gözüm küçük kütüphaneme takıldı. Yaptığım hatalardan birini görmüş oldum. Siz bu paragrafı okuduğunuzda ne düşündünüz?
Sorumuza keskin bir giriş yapmış olduk. Diğer yanıtlara da değinmek istiyorum ve sizlere de sormak:
Sizce iyi okuma nasıl yapılmalı? Bizimle deneyimlerinizi paylaşır mısınız?
Şimdi önce okuma alışkanlığı kazanmak üzerine konuşalım ve iyi bir okumanın nasıl yapılması gerektiğine değinelim…
ÖNCE OKUMA ALIŞKANLIĞI ÜZERİNE KONUŞALIM
İyi bir okuma yapmanın ilk adımı kuşkusuz iyi bir okumaktan geçiyor. Kitaplar hayatımızı şekillendirecekse, bizler birer iyi okur olmalıyız. Ve bu konuda sistemli ilerlemekte de fayda var. Kitap okuma alışkanlığınızı kalıcı hale getirmek istiyor; ama bir türlü sistemli olamıyorsanız burada da 21 gün alışkanlık kuralından yararlanabiliriz.
Hayatımızda bizi zorlayan bazı şeyler var. Bazen kitap okumak onlardan biri olabiliyor. Çevrede bizi caydıran çok şey var zira. Hal böyle olunca okumanın bir alışkanlığa dönüşmesi de zorlaşıyor. Hele de bir konuda araştırma yapıyorsak. İlk gün oldukça hevesli oluyoruz, ikinci gün süreci idare ediyoruz derken bir haftanın sonunda araya yine mesafe sokuyoruz ve bunu ancak bir ay sonra fark edip geri döndüğümüz olabiliyor. Tanıdık geldi mi?
Konu sanırım odağı bizden uzaklaştırıp, kendimizi sisteme teslim etme. Yani kitaplara. O zaman belki de küçük küçük başlamalıyız. Ve günlük eylemlerimizi nihayetinde rutine dönüştürebiliriz. Beynimizin alışkanlık kazanması için 21 güne ihtiyacı var. Kolaymış gibi görünen, zorlayan ve sonunda günlük rutinimize kazandırdığımız kitaplar yaşamımızı dengeleyebilir.
Burada özen göstermemiz gereken konu şu: Kısa zamanda çok iş yapmak hoşumuza gidebilir. Ancak alışkanlığı kazandıran bir işi defalarca yapmaktır. Öyleyse küçük küçük başlamalı. Okuma alışkanlığını rutinimize dahil etmek istiyorsak bir günde bir kitabı bitirmeye çalışmaktansa, hedefi küçültmeliyiz. Bunun için her güne 20 dakika egzersizleri ile başlayabiliriz. Ya da 20 sayfa da diyebiliriz. Ve bir günde çok şey okumamız gerektiğinde bu sıkıcı olmayacaktır. Okuma alışkanlığı, artık yaşamımızla birlikte karakterimizin de bir parçasıdır.
SAĞLAMA YAPALIM
Sistemli olma çalışmanızı test ederek de ilerleyebilir, sağlamasını yapabilirsiniz. Kendimize koyduğumuz zaman hedeflerini uyguladığımızı öncelikle 21 gün boyunca kontrol edebiliriz. Bu yöntem yaşamımızdaki pek çok alan için de kullanılabilir. Alışkanlık haline geldiğinde yılda okuyacağımız kitabı da ortalama hesaplayabiliriz.
Günde aksatmadan 20 sayfa kitap okuma örneğinden ilerleyelim. Yılda 7300 sayfa eder. Her kitabın ortalama 200 sayfa olduğunu düşünürsek, yılda 36 kitap okumuş oluruz.
Bu elbette kitap okuma alışkanlığı kazanmak üzerine. Önemli olan iyi bir okuma yapmak. Okuma alışkanlığı kazanmış bir kitap kurdu olarak iyi okumanın önerisini de yine İlber Ortaylı’dan alalım.
EN ÖNEMLİ NOKTA ÇAPRAZ OKUMA
Ortaylı şöyle diyor: ‘Nitelikli okumanın en önemli noktası çapraz okuma.’ Bir konuyu iki hatta üç kaynaktan okumanın edinilen bilginin sağlamasını yaptığını söylüyor. Yani özellikle bir konu hakkında araştırma yapıyorsak, çapraz okuma özellikle etkili. Yaptığımız okumalardaki yanlışlar ortaya çıkıyor böylece. Hata yapma olasılığını da düşürüyor.
Ortaylı, bir de çeviriler üzerine uyarıda bulunuyor. Yanlış seçilmiş kitapların sonraki nesillere aktarılmaması gerektiğinin altını önemle çizen Ortaylı şunları söylüyor:
“Türkiye’de tercüme bir kitap alıyorsun; ama sonra bir kenara atıyorsun, çok fazla kötü tercüme var. Almanya’da tercüme kitap alırsan, atman şart değil, çünkü doğru tercüme yapılmıştır. Ama burada atarsın. Atman da gerekir. Bir Dominikan keşişinden ‘Dominikli’ diye bahseden bir tercümeyi atmalıyız. Senden sonra çocuğunun onu okumaması lazım. Nihayetinde önemli olan, yanlış seçilmiş kitapları sonraki nesillere aktarmamak.”
Sizler bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?