Doko, AA muhabirine Dünya Felsefe Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, biyoteknoloji sayesinde gelişecek yeni tarım ve gıda üretme yöntemleri, alternatif enerji kaynakları, yeni tıbbi gelişmeler, robotik ve yapay zekanın çevre, hayat kalitesi ve açlık üzerinde çok önemli çözümler sunacağına şüphe olmadığını, bu anlamda teknolojik araştırmaları desteklemenin doğru bir yaklaşım olduğunu belirtti.
Teknolojinin bir araç olduğuna ve iradesinin olmadığına işaret eden Doko, şu değerlendirmede bulundu:
"Gelecek dünyanın sorumluluğu bizim elimizde, bu sorumluluğu teknolojinin üstüne atamayız. Teknoloji yanlış kullanılırsa kolaylıkla dünyayı yaşanmaz hale getirebilir, göz açıp kapanıncaya kadar dünya üzerindeki yaşamı yok edebilir. Teknolojinin bizi iyi ya da kötü yapmaya kudreti yok, bu bizim kendi sorumluluğumuz. Bu arada yapay zeka gibi yeni teknolojilerin bazı meslekleri gereksiz kılarak toplu işsizlikler gibi yeni sorunlar yaratabileceğini de unutmamak gerekiyor."
Doko, 21. yüzyılda "Mahremiyet paradoksu" kavramının ortaya çıktığını belirterek, bireylerin mahremiyetin çok önemli bir kavram olduğunu iddia ettiğini ama sanki önemsemiyormuş gibi yaşadıklarının altını çizdi.
- Kendinize sosyal medyadan bağımsız bir sığınak yapın
Yediği yemekten görüştüğü dostlarına, okuduğu kitaplardan dinlediği müziğe kadar insanların bütün mahrem bilgilerini sosyal medyada paylaştıklarını aktaran Doko, "Mahremiyetimizi kimse bize veremez, onu ancak biz alabiliriz. Hayatımızda sosyal medya ve internetten bağımsız bir köşe, bir sığınak yapmamız şart. Aksi halde toplum ve şirketlerin 'malı' olacak, bireyselliğimizi kaybedeceğiz. Yaygınlaşan trendlere göre değil, kendi irademizle yaşamayı öğrenmemiz lazım. Alışkanlıklarımız ve bağımlılıklarımız irademizin önüne geçmemeli." diye konuştu.
Her çağın kendi sorunlarını ortaya çıkardığını belirten Doko, teknolojinin, teleskop ve mikroskop gibi bir araç olduğunu, bu araçların beş duyuyu güçlendirip, bireyin nüfus edemediği yerlere nüfus etmesini sağladığını, bu nedenle teknolojinin yeni gizemlere yol açacağını düşündüğünü ifade etti.
"Beynin gizemleri, diğer gezegenlerde yaşamın imkanı, yapay zeka ve genetik müdahalelerin etik sınırları ne olmalı?" sorularına cevap aradıklarını dile getiren Doko, yapay zekanın büyük verilerden anlamlı sorular çıkarabileceğini ama felsefi soruların cevaplarının verinin büyüklüğü ile ilgili olmadığını, yapay zekanın bazı konularda insanlara yardımcı olamayacağını vurguladı.
- "Bilgisayara bağlı yaşanan hayat mutsuzluk ve depresyon getirir"
Enis Doko, teknolojik gelişmelerin insanlar arası ilişkileri etkilediğine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Teknoloji nasıl kullandığımıza göre kalplere köprü ya da kalpler arası duvar olabilir. İnsanlar sosyal varlıklardır, iletişim kurmak isterler. Sosyal medya bundan dolayı çok popüler. Dozunda olursa bu faydalı bir şey ama sanal kurulan insani ilişki asla gerçeğin yerini tutamaz. Doğamız sanal ilişkilere uygun değil, bilgisayara bağlı yaşanan hayat mutsuzluk ve depresyon getirir. Kendimizi bilgisayar başında daha mutlu hissetsek bile, bu yalancı bir mutluluk.
Böyle olduğunu görmek için arada bilgisayar detoksu yapmak kafi. Böylesi bir detoks sonucunda ben gerçeğin sanala üstünlüğünü keşfedeceğimiz ve kendimizi daha mutlu hissedeceğimizi düşünüyorum. Bizi uyuşturan sosyal medya, sevdiklerimizle bir arada olmanın nasıl güzel bir şey olduğunu unutturuyor. Bu güzellikleri yaşamak iyileşmeye yeter."
Bazı insanlarda teknoloji bağımlılığının profesyonel yardım almayı gerektiren boyutlara ulaşabildiğini belirten Doko, zihnin de beden gibi hasta olabileceğine işaret ederek, çevresinden teknolojinin hayatını olumsuz yönde etkilediği noktasında uyarı alan vatandaşlara, bir uzmana başvurarak yardım alması tavsiyesinde bulundu.
- "Her bireyin temel felsefe ve kritik düşünce eğitimi alması gerekiyor"
Felsefenin bu çağda hiç olmadığı kadar önemli olduğunu vurgulayan Doko, şunları kaydetti:
"Her taraftan ciddi bir bilgi bombardımanı ile karşı karşıyayız. Üstelik herhangi bir küresel aktör aktarmak istediği bilgiyi telefonumuz ve sosyal medya ile kolayca bize dayatabiliyor. İşin kötüsü sosyal medya devleri gördüğümüz paylaşımları kontrol ederek duygularımızı bile manipüle edebiliyor. Böylesi karmaşık ve korkunç bir ortamda, duygularımıza hakim olmak, mantık safsatalarına ve propagandaya kanmamak, doğru bilgiyi yanlıştan ayırt edebilme çabasında olmak, birden fazla alternatifi zihninde bulundurarak düşünme gibi felsefecilere özgü yeteneklere ihtiyacımız var.
Devletler öncesi zamanda hayatta kalmak için fiziki savunma sanatlarına ihtiyaç vardı, şimdilerde zihni savunma sanatlarına ihtiyaç var. Bu da her bireyin temel bir felsefe ve kritik düşünce eğitimi alması gerektiği anlamına geliyor. Böylesi yeteneklere sahip bir birey her dünyaya ayak uydurabilecektir."
Doko, yapay zekanın bilinç ve irade sahibi olup olamayacağının bilinmediğini, eğer bu vasıflara sahip olamazsa yapay zekanın insanın verdiği komutları etkili bir şekilde yerine getiren bir algoritmadan öteye gidemeyeceğini, keşif yapamayacağını ve sadece insanlara yardımcı olabileceğini söyledi.
- "Önümüzdeki yüzyılda beynimiz internete bağlanabilecek"
Jetgiller ya da Yıldız Savaşları gibi televizyon şovlarında çok ileri seviye robotlar tarif edilirken, insanların hiç değişmeden takdim edildiğini aktaran Doko, sözlerini şöyle tamamladı:
"Oysa gelişen teknolojisi karşısında büyük ihtimal insanlık da değişecektir. Önümüzdeki yüzyılda beynimiz internet ve programlara bağlanabilecek, tüm bilgi ve dillere kolayca ulaşabilecek, zihnimizle yazdığımız programlar aracılığı ile düşünebileceğiz. Google, Neuralink ve Kernel gibi şirketler insan beynini internet ve bilgisayara bağlamanın yollarını arıyor. Dahası önümüzdeki yüzyılda zihinsel ve bedensel güçlendirilmiş insanların ortaya çıkması da çok olası. Sentetik biyoloji ve çeşitli makinelerle güçlendirilmiş insan beyninin yapay zekayı yeneceği bir geleceğin imkansız olduğunu kimse söyleyemez."