İki takımı izlediğinizde, net farkı görürsünüz. Bir tarafta sahada ne yaptığı belli olmayan, hiç varlık gösteremeyen, ileride bekleyip arkadaşlarının mücadelesini seyreden Slimani.

Diğer tarafta ligin gol krallığına hızlı adımlarla ilerleyen, her pozisyonda gol arayan, penaltı kaçırsa bile oyundan düşmeyen, gollerini sıralayan, takımına attığı gollerle katkı veren Diagne.

İşte Fenerbahçe ile Kasımpaşa arasındaki puan ve sıralama farkının nedeni bu. Slimani her geçen gün geriye doğru gidiyor, üstelik umursamaz, vurdumduymaz görüntüsüyle izleyenleri çıldırtıyor. Sarı-Lacivertli takım Cezayirli oyuncu olduğu zaman resmen eksik oynuyor. Halbuki ilk kez Teknik Direktör Koeman doğru bir orta saha kurgusuyla sahaya çıkardı Fenerbahçe’yi. Özellikle yedikleri golden sonra Valbuena-Mehmet Ekici ortaklığı, Kasımpaşa’nın dengesini bozdu. Her iki oyuncu sahada kaldıkları sürece hücumun en etkili isimleri oldu. Ama Ekici yine sakatlandı, Valbuena yine yoruldu ve bu ikili büyü bozuldu. Barış dünkü performansı ile kendisine verilen şansı iyi kullanamadı. Genç futbolcu eğer kadroda kendisine yer bulmak istiyorsa, daha çok çaba göstermeli.

Bir muhteşem ikili de Kasımpaşa’da sahadaydı. Diagne-Trezeguet… Birbirlerinin dilinden çok iyi anlıyorlar. Trezeguet, ne zaman kafasını kaldırsa, golcüsünü buluyor. Üstelik karşılığını da alıyor. Hafta içerisinde bir açıklama yapan Diagne, Türkiye’nin en iyi futbolcusu olduğunu söylemiş. Haklı…

Adam pozisyona giriyor, golleri sıralıyor, krallıkta emin adımlarla ilerliyor. Böyle giderse devre arasında Diagne için, Kasımpaşa’nın kapısını çok Avrupa kulübü çalar, iyi de para kazanırlar. Hatta Fenerbahçeli yöneticilerin yerinde olsam ne yapar eder, Diagne’yi kadroma katardım. Diagne bir konuda yanılıyor, o da Türkiye’nin en iyi futbolcusu sadece kendisi değil, partneri Trezeguet de var. Tepeden tırnağa ben “İyi futbolcuyum” diye bağırıyor. Dünkü maçta gördük ki, Fenerbahçe’de kriz daha çok sürecek. Ta ki, futbolcuların dilinden anlayan, onların oynamasını sağlayan, iyi bir teknik kadro gelene kadar. Çünkü ne futbolcular teknik kadroya güveniyor, ne de yöneticiler. Sadece hepsi bir an önce ilk yarının gelmesini bekliyor.

Fenerbahçe yatsın kalksın, kendi forvetinin beceremediğini beceren, bomboş pozisyonda topu kaleye gönderen, Özgür Çek’e dua etsin. Onun attığı saçma sapan gol olmasa, Sarı-Lacivertliler sahadan yine hüsranla ayrılabilirdi. Sonuç olarak, Fenerbahçe’de alt sıralardan kurtulma hayali yine gerçekleşmedi. Artık önlerindeki maçlara bakacaklar. Bakacaklar da… Nereye kadar, işte o bilinmez.