
Mücadeleye hızlı başlayan Galatasaray, 10. dakikada Victor Osimhen’in şık golüyle öne geçti. 27. dakikada penaltıdan bir gol daha atan Nijeryalı yıldız, takımını 2-0’lık üstünlüğe taşıdı.
Hebron Üniversitesi'nde Uluslararası Hukuk Profesörü Mutaz M. Qafisheh ve aynı üniversitede Uluslararası Diplomasi Araştırmacısı Manal Radaydeh, Gazze'de İsrail'in uyguladığı yiyecek ablukasını ve açlığın bir savaş aracı olarak kullanılması suçunu AA Analiz için kaleme aldı.
Gazze'deki kıtlık, savaşın sıradan bir sonucu değil, tüm nüfusu aç bırakarak Gazzelileri yerinden etmeyi hedefleyen, alenen ilan edilmiş bir planın ürünü. Küçücük, kaynakları tükenmiş bu toprak parçasında insanların yiyeceğe ulaşması sistematik biçimde engelleniyor. Açlık, halkın direncini kırmak, teslim olmalarını sağlamak, toplu cezalandırma uygulamak ve etnik temizlik gerçekleştirmek için kullanılan acımasız bir silah.
Ateşkesin çökmesinin ardından yaklaşık iki ay içinde İsrail güçleri Gazze'ye uygulanan ablukayı sıkılaştırarak sınır kapılarını kapattı ve gıda, su, ilaç ile yakıt girişini tamamen durdurdu. Dünya Gıda Programı'na (WFP) göre, Nisan 2024 itibarıyla gıda stokları tükendi ve mart ayından bu yana koşullar gitgide kötüleşti. Daha önce günde 1 milyonu aşkın öğün dağıtan yardım kuruluşları bile kapanmak zorunda kaldı. WFP, geride kalan sınırlı sayıdaki temel gıda fiyatlarının yüzde 1.400'den fazla arttığını belirtti.
Bu kriz herkesi etkiliyor ancak en ağır bedeli çocuklar ödüyor. UNICEF'e göre 60 binden fazla çocuk ciddi derecede yetersiz besleniyor ve binlercesi ölümle burun buruna. Çoğu çocuk günde yalnızca bir öğünle -hatta bazısı daha azıyla- hayatta kalmaya çalışıyor. Yetersiz beslenme, bedenlerini ve zihinlerini geri dönülemez biçimde tahrip ediyor. Uydu görüntüleri, bebeklerin süt yerine su içtiğini gösteriyor; pek çoğu adeta iskelete dönmüş durumda.
Bu açlığın rastlantı olmadığına vurgu yapmak şart. Bu, sivilleri cezalandırma niyeti taşıyan siyasi kararların doğrudan sonucu. Uluslararası insancıl hukuk, özellikle Dördüncü Cenevre Sözleşmesi'nin 23. maddesi, çatışmadaki tarafların sivillere insani yardımı kesintisiz ulaştırmasını zorunlu kılıyor. BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği de bu kıtlığı "acımasız toplu eziyet" olarak tanımladı.
Uluslararası Ceza Mahkemesi, 21 Kasım 2024'te İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında, savaş yöntemi olarak açlık uygulamak da dahil çeşitli savaş suçları işledikleri gerekçesiyle tutuklama kararı çıkardı. Bu gelişme, Güney Afrika'nın İsrail'e karşı açtığı soykırım davasında Uluslararası Adalet Divanı'nın 28 Mart 2024'te oy birliğiyle verdiği kararın ardından gerçekleşti. Adalet Divanı, İsrail'e Gazze'deki Filistinlilere gıda, su, elektrik, yakıt, barınma, giyecek, hijyen, sanitasyon ve tıbbi bakım gibi acil ihtiyaç duyulan insani yardımların geniş çapta ve kesintisiz biçimde ulaştırılması için gerekli tüm önlemleri derhal alma emri verdi Ancak İsrail, hukukun üstündeymiş gibi davranmaya devam ediyor.
Bugün Gazze'nin gıda sistemi tamamen çökmüş durumda. Öyle ki, fırınlar bombalandı, tarım alanları buldozerlerle dümdüz edildi, balıkçı tekneleri yakıldı, hayvanlar telef edildi, depolar yerle bir oldu, dükkanlar boşaltıldı ve yardım kamyonları ya engellendi ya da geri çevrildi. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (OCHA), Gazze'de kıtlığın ya çok yakında başlayacağı ya da çoktan başladığı konusunda uyarıyor ve buna rağmen abluka sürüyor.
Yaşanan acılar yalnızca fiziksel değil. Açlık arttıkça hastalık riski de yayılıyor; özellikle çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalar bu durumdan en çok etkilenenler. Sağlık sistemi tamamen çökmüş durumda. Kanser, diyabet, yüksek tansiyon, kalp ve böbrek yetmezliği gibi kronik rahatsızlığı olanlar hayatını kaybediyor. Euro-Med İnsan Hakları Gözlemevi kısa süre önce yetersiz beslenme nedeniyle yaşamını yitiren 14 yaşlı insan olduğunu duyurdu. Sessizce hayatını kaybeden ve yaşadıkları sıkıntılar kimse tarafından kaydedilmeyen daha pek çok kişi var.
Önümüzdeki aylar ve yıllar, Gazze'de uygulanan bu ablukanın ağır sonuçlarını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serecek. Üstelik dünya liderlerinin gözü önünde gerçekleşen bu trajediye bazıları teşvik ederek, bazıları da göz yumarak ortak oldu. Dünya, özellikle Avrupa ve Arap ülkeleri, isterse çocuklara, yaşlılara, hastalara ve tükenmiş insanlara yönelik bu soykırım niteliğindeki eylemleri durdurabilir.
Akıllı telefonların, sosyal medyanın ve canlı yayınların olduğu 21. yüzyılda, uluslararası toplum nasıl oluyor da bir kıtlığın göz göre göre yaşanmasına seyirci kalabiliyor? Bizi bu ahlaki ve hukuki boşluğa getiren nedir? Eğer bu sefer kıtlığa sessiz kalınırsa, açlığın bir savaş yöntemi olarak kullanılması normalleşecek ve başka yerlerde de tekrarlanacak. Bu, insanlığın yüzyıllardır korumaya çalıştığı değerlerin çöküşü anlamına gelir.
Artık konuşma değil, harekete geçme zamanı. Tarih hükmünü verecek ve şu anda yazılıyor.