27 yıl sonra işgalden kurtarılan Fuzuli'yi gezen uluslararası medyaya Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hacıyev ve diğer yetkililer eşlik etti.
Bir zamanlar 100 bin Azerbaycanlının yaşadığı kent artık bozuk yollardan ve sadece bazı taşları kalan binalardan oluşuyor. Fuzuli, bir yandan da mayından ve patlamamış mermilerden temizleniyor. BBC muhabiri Saadet Akifkızı, izlenimlerine Fuzuli şehir... şehir diyebilirseniz. Sadece evlerin ve işletmelerin kuru duvarları kalmış cümlesiyle başlıyor:
Hikmet Hacıyev, Fuzuli'nin ana caddesindeyiz diyor. Ancak ufalanan duvarlardan, yabani ağaçlardan ve aşırı büyümüş çalılardan, 30 yıl öncesine kadar şehrin sıcak bir noktası olduğunu söylemek zor.
Yetkililer, bu evlerin bombalarla yıkılmadığını, Azerbaycanlılar Fuzuli'den ayrılırken evlerin güvende olduğunu ve birçok insanın sadece kıyafetlerini aldığını söylüyor.
Şehir mezarlığına götürülüyoruz. Ancak yere düşmüş birkaç mezar taşı vardır, başka işaret yoktur ve mezarlar karışıktır. Mezarlık restore edilecek mi? İcra Kurulu Başkanı Ali Aliyev bunu nasıl yapabileceklerini söylüyor? Tüm mezarlar yok edildi, kim nereye gömüldü, nereden biliyorsun?
Fuzuli'de tek bir sağlam binanın kalmadığını, kentin yerle bir edildiğini belirten Hikmet Hacıyev, İşgalden önce burada 100 bin insan yaşıyordu ve bölgenin en gelişmiş iliydi. Şimdi ise yıkık durumda. Bu barbarlık, vandalizm, savaş suçu, insanlığa karşı suçtur diyor.
Fuzuli'ye giden yollar, Azerbaycan birliklerinin imha ettiği Ermenistan ordusuna ait tank ve zırhlı araçlarla dolu. Neredeyse her adım başı vurulan bir tank veya araç görmek mümkün.
Uluslararası medya, Alhanlı köyünde Ermenistan ordusunca atılan fakat patlamayan beyaz fosforlu merminin etkisiz hale getirilmesini de izledi.
Uluslararası analistler, Fuzuli'de Ermenilerin geride bıraktığı bazı roket fırlatma rampalarının Suriye'de görülenlere benzediği yorumunu yapıyor.
Rus barış güçlerinin 23 noktaya yerleştiği Dağlık Karabağ'ın diğer kesimlerinde ise, Ağdere'yi yarın boşaltması gereken Ermeni işgalciler taşınıyor.
Yeryüzünde hiçbir ülkenin, hatta Ermenistan'ın bile tanımadığı Dağlık Karabağ yönetimi Ağdere'deki yedi köyün Azerbaycan'a teslim edildiğini açıkladı.
Açıklamaya göre, Ağdere'nin diğer ilçelerinde yaşayan 3 bin 200 ailenin yarına kadar tahliye edileceği belirtiliyor. Ermenistan yerel medyası, Ağdere'ye bağlı köylere taşınmaları için bir gün süre verildiğini aktarıyor.
Yerel medyaya konuşan işgalci Ermeniler, taşınmak için kendilerine hiçbir yardım yapılmadığını ve herkesin kendi başının çaresine bakmak zorunda kaldığını söylüyor.
Azerbaycan'a geri verilecek köyleri terk edenlerin bir kısmı Ermenistan'a, bir kısmı da Dağlık Karabağ'ın diğer köylerine göç ediyor. İşgalciler yanlarında tavukları ve domuzlarının yanı sıra bazı müze parçalarını da götürüyor.
Amerikan Associated Press (AP) haber ajansı, yalnızca sivillerin değil bölgedeki Ermenistan ordusunun da işgal altında tuttukları topraklardan çekildiğini gösteren fotoğraflar servis etti.
Rus medyası ise, savaşın kaderini değiştiren Şuşa'ya kurulan kontrol noktasının havadan görüntülerini servis etti.
Rusya devlet kanalı Russia Today'in muhabiri, Şuşa'ya asılan Türk bayraklarının Hankendi'ye giden Ermenileri rahatsız edeceğini savundu.
Savaş sırasında Hankendi'den Ermenistan'a kaçanlar otobüslerle Laçin koridorunu kullanarak geri dönüyor. Rus barış güçlerinin eşlik ettiği konvoylarla şimdiye kadar 2 bin 600 kişi taşındı.
Cephe hattında bozguna uğrayan Ermenistan, savaşta ölen askerlerinin sayısının 2 bin 425'e yükseldiğini açıkladı. Bu rakam daha önce açıklanandan neredeyse 1000 fazla.
Rusya ve Azerbaycan'la 10 Kasım anlaşmasına imza atan Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan için hem protesto hem de destek gösterisi düzenlendi.
Çarşamba akşamı başkent Erivan'da sokağa çıkan grupların arasında yaklaşık 300 metre vardı, iki taraftan da sloganlar yükseldi.
AP yaklaşık 7 bin muhalifin istifa çağrısını yinelediğini, 3 bin kadar destekçinin ise Paşinyan için gösteri yaptığını aktardı. Yerel medya, herhangi bir gerginlik yaşanmadığını bildiriyor.
Savaşın ardından Ermenistan'daki en ciddi istifa olarak Dışişleri Bakanı Zohrab Mnatsakanyan kayıtlara geçmişti. Yeni Dışişleri Bakanı Ara Ayvazyan oldu. Ayvazyan, geçen ay Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak atanmıştı.
Rusya lideri Vladimir Putin, hafta içinde yaptığı açıklamada, Ermenistan'ın yenilgi anlaşmasını reddetmesi halinde bunun ‘intihar’ olacağını söylemişti. Dağlık Karabağ'ı Ermenistan dahil kimsenin tanımadığını hatırlatan Putin, Karabağ’ın nihai statüsü belirlenmedi. Bugün var olan statükonun devam etmesi konusunda anlaştık. Bundan sonra ne olacağına gelecekteki liderler, gelecekte bu süreçte yer alacaklar karar verecek demişti.
Ermenistan'ı alt üst eden anlaşmaya göre, Dağlık Karabağ'daki çatışma hatlarına ve Laçın koridoruna 1960 Rus barış gücü askeri yerleştiriliyor. Türkiye ve Rusya ayrıca Azerbaycan topraklarında tesis edilecek bir barış gözlem merkezinde birlikte yer alacak,
Dağlık Karabağ'daki çatışmalar 27 Eylül Pazar günü sabah saatlerinde Ermenistan'ın ateşkes ihlaliyle başladı. Dağlık Karabağ, Birleşmiş Milletler (BM) ve uluslararası toplum tarafından Azerbaycan'ın bir parçası olarak tanınıyor. Ancak Azerbaycan'ın topraklarının yaklaşık yüzde 20'sine denk gelen Dağlık Karabağ ve civarındaki bazı bölgeler, 1990'ların başından bu yana Ermenistan işgali altında bulunuyordu. Bölgede 1991 yılında 'Dağlık Karabağ Cumhuriyeti' ilan edildi. Ancak burayı uluslararası alanda Ermenistan dahil hiçbir ülke tanımadı.
Güney Kafkasya’da 4 bin 400 kilometrekarelik bir alanı kapsayan Dağlık Karabağ (Yukarı Karabağ), Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki en büyük sorun olarak yıllardır çözüm bekliyordu. 'Dağlık Karabağ' bölgesinin kelime kökeni birkaç farklı dilin karışımından oluşuyor. İsminin içinde bulunan birkaç dil bile, bölgenin tarih boyunca farklı kültürler arasındaki geçişkenliğe nasıl maruz kaldığını başlı başına gösterir nitelikte.
İngilizcesi Nagorny (ya da Nagorno) Karabakh. 'Nagorny' kelimesi Rusçada 'dağlık' (нагорный), anlamına geliyor. Azerbaycancada da, tıpkı Türkçe'deki gibi 'dağlık' anlamına gelen 'dağlıq' ya da 'yukarı' anlamına gelen 'yuxarı' kelimeleri ile anılıyor. Karabağ ise, Türkçe ve Farsçada ortak bir kelime olup, 'siyah bahçe' demek.
10 Aralık 1991’de yapılan ve bölgede kalan Azerbaycanlıların boykot ettiği referandumda Ermeniler, Azerbaycan’dan ayrılmak için oy kullandı. Referandumun ardından Dağlık Karabağ’ın bağımsızlığı ilan edildi, ancak bu girişim uluslararası toplumda karşılık bulmadı. Ermenistan ordusunun desteklediği Dağlık Karabağ Ermenileri ile bölgede yaşayan Azerbaycanlılar arasındaki gerilim, bağımsızlık ilanıyla gittikçe yükseldi. Çıkan çatışmalar, 1992’de Ermenistan ordusu ve Dağlık Karabağlı Ermeniler ile Azerbaycan ordusu arasında sıcak savaşa dönüştü.
Dağlık Karabağlı Ermeniler, savaş sonunda bölgenin tümünün kontrolünü ele geçirdikleri gibi komşu yedi bölgeyi (rayon) de işgal ettiler. Böylelikle Dağlık Karabağ ile Azerbaycan'ın doğrudan temas noktaları oldukça sınırlandı. Dağlık Karabağ sorunu akademik çevrelerde yıllardır 'donmuş çatışma' olarak nitelendiriliyordu. Aralıklarla devam eden çözüm müzakerelerine rağmen hem Dağlık Karabağ-Azerbaycan temas hattında hem de Azerbaycan-Ermenistan sınırında, karşılıklı ateşkes ihlalleri sık sık tekrarlandı.
Yarım milyon mülteci Azerbaycan ve Ermenistan'a sığındı, yaklaşık bir milyon insan zorla yer değiştirmek zorunda kaldı. Dağlık Karabağ çatışmaları başlamadan önce varolan bazı kasaba ve köyler tamamen terk edildi ve harabeye döndü. Azerbaycan topraklarının yüzde 14’ünden fazlası halen işgal altında.