Türkçe Düşün
Türkgün Futbol Sergen Yalçın'dan Galatasaraylıları kızdıracak Morata yorumu

Sergen Yalçın'dan Galatasaraylıları kızdıracak Morata yorumu

Futbol yorumcusu ve eski futbolcu Sergen Yalçın, Galatasaray’ın Gaziantep FK’yi 1-0 mağlup ettiği maçı değerlendirdi. Yalçın, takımın oyun sistemini eleştirirken, oyuncu maaşlarındaki dengesizliğe de dikkat çekti. Morata’nın transferi hakkında ise, "Beni cezbetmiyor" ifadelerini kullandı.

MUHABİR: Ali Öncü

Süper Lig'in 22. haftasında Galatasaray, Gaziantep FK'yi 1-0 mağlup ederek 3 puan kazandı. Maçı değerlendiren futbol yorumcusu ve eski futbolcu Sergen Yalçın, takımın oyununu ve bazı oyuncu tercihlerini eleştirerek dikkat çeken açıklamalarda bulundu.

Yalçın’dan Sert Eleştiriler

Sergen Yalçın, Galatasaray’ın Gaziantep FK karşısında aldığı galibiyetin ardından yaptığı değerlendirmede, takımın oyununa dair olumsuz yorumlar yaptı. "Maçtan sonra 'Bende bir sorun var' diye düşündüm. Oyun sistemini, oynanan oyunu, oyuncu tercihlerini, yapılan transferleri gördüm. Bunların birçoğu benim mantığımla uyuşmuyor" diyen Yalçın, Galatasaray’ın oyununu sert bir şekilde eleştirdi. "Televizyonlarda gerçek fikirlerimi söyleyemiyorum çünkü çok sert konuştuğumuz zaman çok fazla tepki alıyoruz" diyerek, görüşlerini dile getiremediğini belirtti.

Yalçın, Galatasaray’ın 5. dakikada Ahmed Kutucu'nun golüyle 1-0 öne geçtikten sonra oyunun temposunu düşürdüğünü belirterek, "Galatasaray 1-0 öne geçti, 85 dakika boyunca maçın 1-0 bitmesini beklediler" ifadesini kullandı.

Yunus Akgün ve Maaş Dengesizliği

Yalçın, Galatasaray'da maaşlar arasındaki dengesizliğe de dikkat çekti. Özellikle genç oyuncu Yunus Akgün’ün bu durumu protesto edebileceğini belirten Yalçın, "Yunus Akgün'ler isyan ediyor. 'Takımın en iyi oyuncusu benim, aldığım para komik' diye düşünebilir. Bu çok normal" dedi. Yalçın, oyuncular arasında maaş farklarının oldukça büyük olduğunu, bunun da takım içindeki dengeyi bozduğunu vurguladı.

"Önünde oynayan adam 10 milyon euro alıyor, sahada her şeyi yapan, asist yapan, gol atan adam belki de 800 bin euro alıyor. Ne aldığını bilmiyorum. Öyle bir fark olduğu zaman oyuncunun tepki göstermesi çok normal" diyerek, futbolcuların maaş farklarına tepki gösterebileceğini ifade etti.

Morata Transferine Eleştiri

Galatasaray’ın yeni transferi Alvaro Morata hakkında da yorum yapan Sergen Yalçın, "Morata, önemli bir kariyer, önemli bir transfer ama beni tutmaz, beni çok cezbetmiyor" diyerek oyuncuyu beğenmediğini dile getirdi. Yalçın, Morata’nın Haaland gibi bir oyuncu olmadığını belirterek, "Haaland gibi bir oyuncu değil. Galatasaray’a bu kontratın çok ağır olduğunu düşünüyorum" şeklinde konuştu.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Gündem Türk edebiyatının üstadı, dava adamı: Necip Fazıl Kısakürek

Türk edebiyatının üstadı, dava adamı: Necip Fazıl Kısakürek

Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan Necip Fazıl Kısakürek, "üstat" unvanıyla tanınmakta ve Baki'den sonra kendisine verilen "Sultanu'ş Şuara" unvanıyla dikkat çekmektedir. Şair, yazar ve düşünür olarak Türk düşünce dünyasında önemli bir etki yaratan Kısakürek, eserleriyle zihinlerde silinmez izler bırakmıştır.

KAYNAK: TRT Haber

Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904'te dünyaya geldi. Babası hukukçu Abdülbaki Fazıl Bey, annesi Girit muhaciri bir ailenin kızı olan Mediha Hanım’dır.

Dedesi ve büyükannesinin etkisiyle okuma aşkı gelişti

Çocukluğunu ise dönemin hakimlerinden büyükbabası Mehmet Hilmi Bey'in konağında geçirdi.

Okumayı 5-6 yaşlarındayken dedesinden öğrendi. Büyükannesi Zafer Hanım'ın da etkisiyle okuma aşkıyla tanıştı.

Mahalle Mektebinde başladığı öğrenimine, Fransız Papaz, Amerikan Koleji ve Rehber-i İttihad okullarında devam etti. İlkokulu ise Heybeliada Numune Mektebinde tamamladı.

1916 yılında Yahya Kemal ve Hamdullah Suphi Tanrıöver'in de öğretmenlik yaptığı Mekteb-i Fünun-u Bahriye-i Şahane'ye (Deniz Harp Okulu) girdi.

Edebiyata merak duydu

Öğrencilik yıllarında şiirle ilgilenmeye başlayan Kısakürek, "Nihal" adında haftalık bir dergi çıkarmaya başladı.

Kısakürek, şair Nazım Hikmet Ran ile aynı okulda eğitim gördü. Lord Byron, Oscar Wilde, Shakespeare gibi önemli batılı yazarların eserlerini orijinal dilinde okudu.

1921’de, Ahmet Haşim, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Faruk Nafiz, Ahmed Kudsi gibi edebiyatçılarla tanıştığı Darülfünun Edebiyat Medresesi Felsefe Bölümüne girdi.

Kısakürek’in ilk şiirleri, Ziya Gökalp'in kurduğu, Yakup Kadri ve arkadaşlarının çıkardığı Yeni Mecmua dergisinde yayımlandı.

1924’te Maarif Vekaletinin açtığı sınavı kazandı, Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla 20 yaşında Paris'e gitme imkanı buldu.


"Kaldırımlar" şiirini yayımladı

İstanbul'a döndüğü 1925'te, ilk şiir kitabı "Örümcek Ağı"nı, 1928'de ise "Kaldırımlar"ı yayımladı. Kaldırımlar şiiri, okurların hayranlığını kazandı.

Abdülhakim Arvasi ile 1934'te tanışan usta edebiyatçı, bu tarihi kendisi için bir milat kabul etti. Bu tarihten sonra da eserlerinde tasavvufi düşüncenin izleri görülmeye başlandı.

"Benim efendim

Ben sana bendim

Bir üfledin de

Yıkıldı bendim."


Tohum ve Bir Adam Yaratmak sahneyle buluştu

1935'te yazdığı "Tohum" ile "Bir Adam Yaratmak" eserleri, Muhsin Ertuğrul tarafından İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahneyle buluşturuldu.

İslamcılık ve Türklük vurgusunun ön planda olduğu Tohum, sanat çevrelerinden büyük ilgi gördü. Bir Adam Yaratmak ise 1937 yılında sahnelendi.

Usta edebiyatçının 1936'da Celal Bayar’ın temin ettiği ilanlar yardımıyla çıkardığı ve 16 sayı sürdürdüğü "Ağaç" Mecmuası, dönemin önde gelen entelektüellerini çatısı altında topladı.

"Büyük Doğu Dergisi" okuyucuyla buluştu

Kısakürek, 1938'de yeni bir milli marş yazılması için Ulus gazetesinin açtığı yarışmada kendisine yapılan teklifi kabul etti, yarışmadan vazgeçilmesi şartını öne sürdü.

İsteği kabul gören Kısakürek, "Büyük Doğu Marşı" şiirini yazdı. Şiire verdiği "Büyük Doğu" adı, daha sonra çıkaracağı derginin de adı oldu.

1934'te yaşadığı buhranlı dönemini anlattığı "Çile" şiiri ise 1939 yılında okuyucuyla buluştu.

Şair, 1941’de Fatma Neslihan Baban ile evlendi. Mehmed, Ömer, Ayşe, Osman ve Zeynep isimli çocukları dünyaya geldi.


Büyük Doğu dergisinin ilk sayısı ise 17 Eylül 1943’te yayımlandı. Dergi, İslami değerleri öne çıkarmasıyla dikkat çekti.

Başlangıçta dönemin ünlü isimlerinin yazılarına yer verilen dergide, Necip Fazıl'ın takma isimlerle de yazıları yayımlandı. O takma isimler ise şöyleydi:

“Adıdeğmez, İstanbul Çocuğu, BÜYÜK DOĞU, Fa, Tenkitçi, N.F.K., Ne-Mu, Ahmet Abdülbaki, Abdinin Kölesi, Bankacı, Be-De, Dilci, İstanbullu, Muhbir.”

Dergi kapatıldı, Necip Fazıl tutuklandı

Bakanlar Kurulu kararıyla 1944'te kapatılan dergi, 1945'te yeniden yayımlanmaya başlarken, 1 yıl sonra yine kapatıldı.

Dergi, 1947'de yeniden okuyucuyla buluştu fakat kısa süre sonra mahkeme kararıyla kapatıldı ve Necip Fazıl Kısakürek tutuklandı.

Derginin sahibi görünen eşi Neslihan Hanım ile "Padişahlık propagandası yapmak-Türklüğe ve Türk milletine hakaret" etmekten yargılanan şair, bir ay 3 gün tutuklu kaldı.


Büyük Doğu Cemiyeti'ni kurdu

Kısakürek, 1949'da başkanı olduğu Büyük Doğu Cemiyeti'ni kurdu. Eşi ile 1950'de hapse giren şair, aynı yıl yapılan genel seçimlerden sonra, seçimi kazanan Demokrat Parti'nin çıkardığı Af Kanunu ile serbest bırakıldı.

Daha sonra, Büyük Doğu'yu yeniden çıkarmaya başladı. Dergide Adnan Menderes'e açık mektuplar yayımlayarak, partiyi İslam ekseninde geliştirmesini önerdi.


Derginin çıkarılmadığı zamanlarda, Yeni İstanbul, Son Posta, Babıalide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Her Gün ve Tercüman gazetelerinde günlük fıkra ve yazıları yayımlandı.

Oğlu Mehmed'e, 1973'te Büyük Doğu Yayınevi'ni kurduran Kısakürek, "Esselam" isimli manzum eserinden başlayarak daha önce çeşitli yayınevleri tarafından basılmış eserlerinin düzenli yayınına başladı.

“Sultanu'ş Şuara" unvanını aldı

Milli Türk Talebe Birliği tarafından 1975'te mücadelesinin 40. yılı dolayısıyla jübile düzenlenen Kısakürek, 1976'dan 1980'e kadar 13 sayı "Rapor", 1978'de de "Son Devre Büyük Doğu" dergisini çıkardı.

Türk Edebiyatı Vakfı tarafından, 1980'de Sultanu'ş Şuara (Şairler Sultanı) unvanını alarak şair Baki'den sonra, Sultanu'ş Şuara unvanına sahip ikinci şair olarak tarihe geçti.


1981'de Milli Kültür Vakfı Armağanı'nı alan Kısakürek'e, 1982 yılında Türkiye Yazarlar Birliği tarafından Üstün Hizmet Ödülü takdim edildi.

Geride birçok eser bıraktı

Necip Fazıl Kısakürek, "üstat" olarak anıldı. Künye, Sabır Taşı, Namık Kemal, Çerçeve, Para, Vatan Şairi Namık Kemal, İdeolocya Örgüsü, Son Devrin Din Mazlumları, Halkadan Pırıltılar, Çöle İnen Nur, Maskenizi Yırtıyorum, Ulu Hakan II. Abdülhamid Han, Kanlı Sarık, Sonsuzluk Kervanı, At'a Senfoni, Sahte Kahramanlar, Her Cephesiyle Komünizm, Babıali, Ahşap Konak ve Reis Bey'in de aralarında bulunduğu çok sayıda esere imza attı.

Usta edebiyatçının "Bir Adam Yaratmak" eseri, 1977'de Yücel Çakmaklı tarafından televizyona, "Reis Bey" adlı eseri ise Mesut Uçakan tarafından sinemaya uyarlandı.

Oyun, 2002'de de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından sahneye konuldu. Kısakürek'in Reis Bey oyunu, 2012'de Devlet Tiyatroları, 2017'de ise Şehir Tiyatroları tarafından sahnelendi.

Erenköy'deki evinde 25 Mayıs 1983'te vefat eden Kısakürek'in cenazesi, Eyüp Sultan Mezarlığı'nda toprağa verildi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *