Futbolun temel kuralı…

Sonuçlar sahada alınır, önceden bilinmez, kimin ne olacağı belli olmaz…

Hani şarkıda da diyor ya;

“Biz ne kara kışlar gördük…”

Aynen öyle. Aldanmayın, yanılmayın, yanıltmaya, teselli etmeye çalışanlara inanmayın. Kara kış bastırırsa, yürüyemezsiniz, vücudunuz donar, hareket edemezsiniz.

İşte Fenerbahçe’nin durumu da bu.

Resmen kara kış…

Haftalar geçiyor, maçlar gidiyor, puanlar kaybediliyor, azıcık toparlanılıyor, söylemler hep aynı:

“Biz Fenerbahçe’yiz, düşmeyiz, çömeldik ama ayağa kalkarız…”

Sayın Yanal, sayın hocam… Tamam Fenerbahçe biraz toparlandı, Slimani, Avrupa Kupası’nda gol attı (!) ama, sahadaki sonuçlar hiç de durumun iç açıcı olduğunu göstermiyor.

Oyun yok, pozisyon yok, doğru dürüst gol yok, galibiyet bir elin parmaklarından az. Bir de üzerine düşme hattındaki rakiplerinizin 'direnişi' eklenince, güme gidersiniz bizden söylemesi.

Zaten hakemler de başınızda 'cellat' gibi bekliyor, kesiyor, biçiyor.

Vallahi ne olduğunuzu anlamazsınız, boylarsınız 1. Ligi…

Öyle çıkıp zoraki, kendinizin de inanmadığı bir şekilde, “Fenerbahçe bu düşer mi, olur mu öyle şey?” derken bir bakmışsınız...

Kimse 'çınar-mınar' tanımaz. Elin oğlu vurur tokatı, paketler seni. Zaten konuşurken ki vücut dilin de, senin sıkıntılarının olduğunu, ısrarlarından sonuç alamadığını, futbolcularına yaptırmak istediklerini, yapmadıklarını, hatta yapamadıklarını gördüğünü gösteriyor. Aslında sen de biliyorsun, futbolcularının ayakları tutuk, futbolcularının kapasitesi yetersiz, futbolcularının, Fenerbahçe’nin düşmesi umurlarında değil.

'Polyannacılık' oynamayı bırak hocam…

Önce 'büyük takım' havalarını bırak.

'Büyük olan' Fenerbahçe.

Bu futbolcular değil. Kutsal bir güne gelmiş hepsinin doğum zamanları da, yaradanın sevgili kulları olarak o kutsal formayı giymekle ödüllendirilmişler.

Takımın küme düşmemek için oynamasını sağla önce.

Futbolcularına durumun vahametini anlat.

İster sert anlat, ister duygusal anlat, ister baskıyla anlat!

Anlat ki, onlar da anlasın, Fenerbahçe’nin 100 küsür yıllık çınar olduğunu, devrilmemesi gerektiğini.

Taraftarlara anlatma, avutma, kandırma…

Onlar biliyor neyin, ne olduğunu.

Onlar vakıf futbolun nelere gebe olduğuna.

Onların kalbi 'pır-pır' atıyor zaten, kabusu yaşıyorlar, desteği hiç bırakmıyorlar, hep arkanızdalar. Neden, çünkü böyle giderse düşebileceklerini biliyorlar.

Taraftarları boşver hocam, sen yanındakilere anlat.

Slimani’ye anlat, Valbuena’ya anlat, Ayew’e anlat, diğerlerine anlat.

Taraftara hoş görünmeye çalışma hocam, onları teselli etmek senin işin değil.

Onlar seni de biliyor, futbolcuları da biliyor, görüyor.

'La Fontaine’den masallar' anlatma hocam, Fenerbahçe’yi, o büyük tarihini anlat…

Yoksa, hep beraber tarih olacaksınız, tarih!