Sihirli değnek mi devreye giriyor, anlamıyorum. Rakibinin 7 futbolcusu, cezalı ya da sakat. Hocası ve yardımcısı tribünde, başkanı bir yerlerde izliyor maçı, onun da tribünlere girme izni yok. İlk yarım saat eziyorsun rakibini, baskı, istek, hırs, top göstermiyor rakibine. Üstelik VAR’la da olsa gol de geliyor.

Sonra. Sonrası ‘püf’ diye söndü Beşiktaş. O maçın başındaki istekli arzulu, baskılı Beşiktaş gidiyor, yerine sahasına çekilen, tehlikeler yaşayıp rakibinin oyununa boyun eğen Beşiktaş geliyor. Üstelik Şenol Güneş’in oyuna müdahale edip, Atiba ile orta sahayı güçlendirmek istemesine rağmen. Olmuyor işte Türk takımları olarak beceremiyoruz, golü atınca, kenara çekilip maç seyrediyoruz.

‘Aman gol yemeyelim’ diye, rakibe oyunun kontrolünü teslim ediyoruz. Sonrasında Quaresma gibi, Mustafa Pektemek gibi, Güven gibi isimler bir oraya bir buraya koşuyor, amaçsız, sonuçsuz işler yapıyor. Siyah Beyazlı takımda günün en başarılı ismi Ljajiç’ti diyebiliriz. Orta sahanın hücuma destek vermediği, defansa yapıştığı bir takımda, o da yapabileceğinin en iyisi yaptı, takımın gol arayan tek ismiydi. Galatasaray eksik, Galatasaray’ın kolu kanadı kırık. Yine de yapabileceğinin en iyisini yaptı, mücadele etti, rakibinin baskılı oyununu kırdı, üstelik ciddi pozisyonlar da yakaladı. Özellikle Ozan Kabak’ın kaçırdığı pozisyon inanılmazdı. İnşallah izlemeye gelen İnter’liler, kaçırdığı gol sonrası transferden vazgeçmez.

Şu bir gerçek, Fatih Terim sahada olsa, eksikleri dönse, çok farklı olurdu Sarı-Kırmızılılar. Hakem Cüneyt Çakır’a gelince. 4 kez VAR’a gitti, 4’ünde de haklıydı. Vida’nın eline top çarparken, pozisyon çok yakındı. O mesafede eli kaçırmak mümkün değil. Önce penaltı verdiği pozisyonda da topun ellen oynanmasını VAR sayesinde görmüş oldu. Sonuçta, gol öncesi ve sonrasında iki ayrı oyun ortaya koyan Beşiktaş, şampiyonluk yarışında, rakiplerinin kaybettiği haftada, çok önemli bir üç puanı cebine koydu.