22 Kasım 2024
weather
14°
Twitter
Facebook
Instagram
Türkgün Gündem AFAD raporunu açıkladı! İşte 'Asrın Felaketi'nin yer yüzündeki izi: En çok Çiğli kaymış

AFAD raporunu açıkladı! İşte 'Asrın Felaketi'nin yer yüzündeki izi: En çok Çiğli kaymış

Türkiye'yi yıkan 'asrın felaketi' 11 ilde yıkıcı hasarlara neden oldu. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Pazarcık ve Elbistan merkezli depremlerin saha çalışmaları ön değerlendirme raporunu yayımladı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 11 ili içine alan 108 bin 812km2'lik bir alanda etkili olan depremin ağır hasara sebep olduğu ifade edildi. İşte AFAD rapordan başlıca bilgiler...

13 Dakika
OKUNMA SÜRESİ
AFAD raporunu açıkladı! İşte 'Asrın Felaketi'nin yer yüzündeki izi: En çok Çiğli kaymış

Ülke tarihinde yaşanmış en yıkıcı deprem fırtınası olarak kayıtlara geçen bu iki ana şoka ait kuvvetli yer hareketi kayıtları, saha gözlemleri ve bölge halkından alınan bilgilerle göre ilk depremin Kahramanmaraş ve Hatay' da ikinci depremin ise özellikle Malatya' da daha etkin oldu.

6 Şubat`ta 04.17`de meydana gelen ilk deprem Ölü Deniz Fay Zonu'nun en kuzey ucunda yer alan Narlı parçası üzerinde meydana getirmiştir. Sol yanal doğrultu atım karakteri gösteren kırık üzerinde 16 km'lik bir hat üzerinde yüzey kırığı tanımlanmış ve 1,4-3,0m arasında değişen yanal yer değiştirmeler gözlenmiştir. Kırık üzerinde 3 m'lik maksimum yer değiştirme Narlı Çiğdemtepe arasında yolda ölçüldü.

 SU BORUSU ETKİYİ GÖSTERDİ

Yaklaşık 65 km uzunluğundaki parçada deprem ile ilişkili gelişen yüzey kırığı en kuzeyde Yeşilyayla Köyü'nden Çelikhan'ın yaklaşık 2 km. doğusuna kadar HGMAtlas uygulaması üzerinden takip edilebildi. K70D doğrultusunda yaklaşık 6,5 km kesintisiz izlenebilen kırığın dere ötelenmeleri gibi morfolojik izleri kullandığı anlaşıldı. Yüzey kırığı izi Çelikhan'ın güneyinde Çelikhan-Adıyaman Yolu'na kadar 4.5 km izlendi. Bu lokasyonda yolda ve pompa istasyonunun kuzeyindeki su borusunda 3 metre atım ölçüldü. Buradan itibaren K50D doğrultusunda ilerleyen kırık Balıkburun güneyinden Kurucaova Köyü'nün 2 km güneyine kadar izlendi. Kırık Cankara Köyü'nün doğusundan itibaren 4 km'lik bir hat boyunca Göksu Çayı'nın güneyindeki yamaçları kullandı. Harmanlı kuzeyinden tekrar izlenebilmeye başlayan kırık Kuvaterner yaşlı kömürleri ve havzayı KB'dan sınırlayarak sönümlendi.

Kırık Harmanlı'nın kuzeybatısında sola sıçrayarak 4 km gözlendi. Ozan Köyü'nün kuzey çıkışındaki tali yolda 2.10 m yer değiştirme ölçüldü. Gölbaşı ilçesi girişine kadar izlenemeyen kırık izi ilçenin kuzeydoğu girişinde karayolu ve tren yolunda deformasyonlara neden olmuş, kademeli sağa sıçrayarak Gölbaşı İlçesinin içini kat etmiştir. Burada 4 metre yer değiştirmeler ölçüldü. Gölbaşı çıkışından itibaren muhtemelen havzanın güney yamaçlarını takip eden iz Balkar'ın 1.5km kuzeydoğusundan itibaren belirgin bir şekilde gözlendi.

Balkar girişinde akaryakıt istasyonunun arkasındaki bahçe tellerinde 4 metre sol yanal yer değiştirme ölçüldü. Balkar'ın kuzeyindeki ötelenmiş sırtların güneyinden eski izini takip eden kırık evlerin bahçe duvarlarında 4 metrelik atımlara neden oldu.

5.5 METRELİK YER DEĞİŞTİRME

Balkar çıkışından itibaren havzanın güney yamacını demiryoluna paralel şekilde takip eden kırık üzerinde 2.5 metre ile 5.5 metre arasında yer değiştirmeler ölçüldü. Aksu Göleti`nden itibaren yaklaşık 4.4 km ötelenen Kısık Dere'nin kuzey yamaçlarını kullanarak Karaağaç Köyü'nün doğusuna kadar kesintisiz izlenebilmektedir. Bu bölümde 3m'nin üzerinde yanal atımlar ölçüldü.

 ÇİĞLİ 6,5 METRE KAYDI

Karaağaç Köyü'nde sağa sıçrayarak Velikler, Büyüknacar Kocadere, Çamlıca, Gölalanı mevkii, Kartal Köyü güneyinde Çakmak sırtına kadar eski izini kullanarak kesintisiz devam etti. Çiğli'ye kadar izlenemeyen kırık buradan itibaren K60 doğrultusunda Kapıçam, Tevekkeli ve Kocalar'ın güneyini izledikten sonra K40D doğrultusuna dönerek Öksüzlü, Küpelikız ve Kuyumcular'ın kuzeyini takip edip Türkoğlu'nun doğusunda Sağlık Ovası içerisinde belirginliğini yitirdi. Depremde meydana gelen maksimum atım Çiğli'nin batısında tarla sınırında 6,5 metre olarak ölçüldü. Buradan Türkoğlu'na kadar 3.74 ile 5.5m arasında değişen yanal atımlar ölçüldü.

Türkoğlu'ndan sonra Sağlık Ovası içinde gözlenemeyen fay izi Beyoğlu'nun Doğusundan tekrar izlenebilen ve genel doğrultusu K40-45D olan kırık İslahiye'nin kuzeyinde K25-30D doğrultusuna dönerek Altınüzüm'ün kuzeyine kadar kesintisiz devam etti. Beyoğlu- Altınüzüm arasında ova içine girdiği yerlerde 50-60 metre deformasyon zonunu kullanan kırık üzerinde ortalama 2-3 metre arasında yer değiştirmeler ölçüldü. Yüzey kırığı Altınüzüm Hassa arasında takip edilemedi. Hassa'nın kuzeyinden Hacılar Köyü'ne kadar gözlenebilen kırık üzerinde maksimum 3 metreye kadar yanal atımlar gözlendi. Kırıkhan'ın kuzeyine kadar izlenemeyen kırık Alaybeyli, Kırıkhan kuzeybatısını takiben Özsoğuksu'ya kadar takip edilebildi. 4.5 km ile 2 km arasında uzunlukları değişen sağa sıçramalı kademeli kırıklar halinde Kırıkhan-Antakya yoluna kadar devam eden hat üzerinde 1 metreye kadar atımlar ölçüldü. Buradan sonra arazide izlenemeyen kırığın HGMAtlas uygulamasında güneye kollar halinde saçılarak sonlandığı gözlendi.

İKİNCİ DEPREMİN ETKİSİ

Yine 6 Şubat`ta 13.24'te Elbistan (Kahramanmaraş) merkezli 7,6 büyüklüğündeki deprem Çardak Fayı ile Doğanşehir Fay Zonu üzerinde yüzey kırığı oluşturdu, Sürgü Parçası üzerinde bir hareket sahada gözlenemedi. Bu bölümde Kahramanmaraş'ın Nurhak ilçesinin doğusundan başlayarak Göksun ilçesinin batısına kadar uzanan Çardak Fayı ile Malatya Doğanşehir ilçesinden geçen KD-GB yönünde 30 km uzunluğundaki Doğanşehir Fay Zonu değerlendirildi. Yüzey kırığı fayın en batı ucunda Göksun'un doğusundaki Soğuksu mahallesinde izlenmeye başlandı. K60D doğrultusunda Karaahmet Mahallesi`nin güneyinden Kısıktepe'nin kuzey yamaçlarını kullanan kırık Salyan güneyini takip ederek Gücüksu'nun güneydoğusuna kadar kesintisiz izlenebilirken Salyan-Ahmetcik yolu üzerinde 4 metre sol yanal yer değiştirme ölçüldü.

Gücüksu'dan Ericek Mahallesi`ne kadar belirgin bir yüzey kırık izi gözlenemedi. Ericek güneyinde, Esendere Vadisi içinde takip edilebilmeye başlanan kırık üzerinde 1.8 metre sol yanal ötelenme ölçüldü. Kırık Karadut, Doluuşağı köyleri ile Kurtlu Tepe güney sırtlarını takip ederek Kandil Baraj Gölü içerisinden Çiftlikkale Köyüne kadar kesintisiz devam etti. Kırığın baraj gölünün güneyindeki asfalt yolu kestiği lokasyonda gravitasyonel yenilmelerin de eklenmesi sebebiyle yer değiştirme miktarı ölçülemedi.

İkinci depremde en büyük kayma 6 metre ile Değirmenkaya`da Çiftlikkale doğusundan Altınyaprak doğusuna kadar yaklaşık 4 km izlenebilen kırık üzerinde derelerde 3 metreye varan ötelenmeler meydana geldi. Ekinözü İçmeler'de Kırgöz Dinlenme Tesisleri'nin bulunduğu lokasyonda Altınyaprak yolunu kesen kırık 200 metrelik zonda tepelerin güney yamaçlarını takip ederek DB yönünde ilerlemektedir. Altınyaprak kuzeyinde sola sıçrayan kırık Gözpınar, Gözobası köylerinin kuzeyinden Değirmenkaya ve Barış'ın içinden geçen kırık vadinin kuzey yamaçlarını kullandı. Bu hatta 5.5-6 metre arasında değişen sol yanal atımlar ölçüldü. Maksimum atım miktarının ölçüldüğü makrosismik dışmerkez ile Ekinözü olarak hesaplanan sismolojik dış merkezin uyumlu olduğu gözlendi.

Değirmenkaya-Barış arasında gözlenen yüzey kırıkları ve sol yanal ötelenmeler. a: Değirmenkaya Köyü b: Değirmenkaya Köyü c: Küme evleri yakınlarında gözlenen 6 metre sol yanal ötelenme, d: Küme evleri yakınlarında gözlenen yüzey kırığı. Kırık izi Barış'ın 5 km doğusundan Karşıyaka Mahallesine kadar izlenemedi. Buradan sonra DB uzanımında 5 km daha takip edilebilen iz Kuz Tepe'nin doğusunda tamamen kayboldu. Yüzey kırığının izlendiği Nurhak'ın doğusunda yanal atımın yanında ters bileşenin de olduğu görüldü.

Elbistan Depremi Nurhak'ın doğusunda Küçüklü ve Elmalı Köyleri arasında 5 km boyunca Sürgü Çayı'nın kullandığı vadinin güney yamaçlarında izlenebilmesine karşın ölçüm alınamadı. Doğanşehir Topraktepe Mahallesinde takip edilmeye başlanabilen yüzey kırığı Esentepe Mahallesi`ndeki Demiryolunu da keserek yaklaşık 4 km boyunca K50D doğrultusunda devam etti. Bu bölümde 1 metre ile 2 metre arasında ortalama atımlar ölçüldü. Maksimum atım tren yolunda 200 metrelik deformasyon zonunda toplam atım 2.5 metre olarak ölçüldü. Fay daha sonra arazide uzunluğu 500 metre ile 2 kilometre arasında değişen sağa sıçramalı kademeli kırıklar halinde devam ederek Polatdere'nin güneydoğusunda gözlenemez hale geldi. Kırıklar üzerinde 0.5m'nin altında sol yanal yer değiştirmeler gözlendi.

YAPISAL HASARA YÖNELİK SAHA ÇALIŞMALARI

06 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli moment magnitüd büyüklükleri SIRAYLA Mw 7.7 Pazarcık ve Mw 7.6 Elbistan olan iki deprem sonrasında bölgeye intikal edilerek bina ve bina türü yapılar üzerinde incelemelerde bulunulmuştur. Ülke tarihinde yaşanmış en yıkıcı deprem fırtınası olarak kayıtlara geçen bu iki ana şoka ait kuvvetli yer hareketi kayıtları, saha gözlemleri ve bölge halkından alınan bilgilerle göre ilk depremin Kahramanmaraş ve Hatay' da ikinci depremin ise özellikle Malatya' da daha etin olduğunu söylemek mümkündür.

Bilindiği üzere mücavir alanlar içerisinde yerleşim yerlerinin belirlenmesi, bina ve bina türü yapıların tasarım ve inşa edilmesi ile mevcut binaların değerlendirilip onarım ve güçlendirilmesi, Kanun, Yönetmelik, KHK, Tebliğ, Tüzük ve Genelgeler de belirtilen kriter, yöntem ve standartlara uygun olarak yürütülmek ve denetlenmek durumundadır.

Öncelikli olarak "Mikrobölgeleme Etüt Raporlar"ı ve "İmar Planına Esas Jeolojik-Jeoteknik Etüt Raporları" ile imara açılacak bir bölgenin afetsellik gibi durumları belirli bir formata göre hazırlanır ve uygunluğu onaylanarak imara açılır. Daha sonra inşa edilecek yapının oturacağı alanın "Zemin ve Temel Etüt Raporuna" göre geoteknik değerlendirmeleri ile "Türkiye Deprem Tehlike Haritası" na göre de deprem tehlikesi belirlenir. Tüm bu veriler ışığında binanın kullanım amacı ve bina önem katsayısı (okul, hastane, konut vb.) dikkate alınarak "Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği" kapsamında binalar tasarlanarak "Yapı Denetimi Hakkında Kanununa" uygun bir şekilde gözetim halinde inşa edilmesi sağlanır. Tüm dünyada olduğu gibi gelişen bilgi, teknolojilere ve güncellenmiş veri tabanına paralel olarak söz konusu mevzuatlar süreç içerisinde revizyona tabi tutulurlar.
Yukarıda da belirtildiği üzere, yayımlanan deprem tehlike haritalarında ülkemiz topraklarının deprem tehlikesi harita üzerinde gösterilerek ilan edilmiştir. Bu haritalara göre, ülkemiz topraklarının büyük bir bölümünün deprem tehlikesinin yüksek, nüfusun da büyük bir çoğunluğunun bu bölgelerde yaşamakta olduğu görülmektedir. Deprem tehlikesi ve zemin durumu deprem yönetmeliklerinde dikkate alınarak yapının güvenli bir şekilde tasarlanıp inşa edilmesini sağlayan minimum koşulları vermektedir. Ülkemizde meydana gelen yıkıcı depremler bizlere, yönetmelik kurallarına uygun olarak yapılan binaların yıkılmadığını, yönetmeliğe uygun yapılmayan binaların ise beklenenden daha fazla hasar gördüğünü veya yıkıldığını çok açık bir şekilde göstermiştir.

Deprem yönetmeliğimizde belirtildiği şekli ile depreme dayanıklı yapı tasarımının temel ilkesi; hafif şiddetteki depremlerde binalardaki yapısal ve yapısal olmayan sistem elemanlarının herhangi bir hasar görmemesi, orta şiddetteki depremlerde yapısal ve yapısal olmayan elemanlarda oluşabilecek hasarın sınırlı ve onarılabilir düzeyde kalması, şiddetli depremlerde ise can güvenliğinin sağlanması amacı ile kalıcı yapısal hasar oluşumunun sınırlanması şeklinde tariflenmektedir. Bu tariften yola çıkıldığında, yapı elamanlarının şiddetli bir deprem enerjisini plastik deformasyonlarla (kalıcı ötelenme ve hasarlarla) tüketmesi yani sünek davranması istenir. Bunun içinde yapıların sünek davranacak şekilde hem düşey yükler hem de yatay yükler dikkate alınarak projelendirilmeleri ve inşa edilmeleri gerekmektedir.

Saha gözlemleri sırasında yapı hasarları değerlendirilirken, yapıların inşa edildikleri döneme ait deprem yönetmelikleri, konstrüktif esaslar, fen kuralları, imalatta hata ve kusurlar tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca, aynı zemin tabakası üzerindeki binalardan bazılarının yıkılmış bazılarının yıkılmadan ayakta kalmış bazılarının ise düşük hasar seviyeleri de değerlendirmeler sırasında dikkate alınmıştır. Bölgedeki yapı stoku incelendiğinde, şehir merkezlerinin 3-8 kat arası betonarme binalardan oluştuğu, şehir merkezlerinden ilçe ve kırsal kesimlere doğru ise 1-3 katlı betonarme ve yığma binaların daha yaygın olduğu görülmektedir.

Söz konusu depremler sonrasında bazı yerleşim bölgelerinde, ciddi yüzey bozulmaları tespit edilmiştir. Bu bozulmalar yumuşak zeminlerde daha da belirgin hal alarak geniş yarıklar şeklinde ortaya çıkmıştır. Basen etkisinin olduğu zeminlerde, yapılara etkiyen ivmeler kaya zeminlere göre daha fazla olduğu için yapılar beklenenden çok daha fazla etkiyle zorlanmakta, ağır hasarlara neden olabilmektedir. Kimi zeminlerde sıvılaşmalarla birlikte binalarda oturmaların olduğu, kimi yerlerde de yüzey deformasyonlarının doğrudan yapıların altından geçerek büyük hasarlara sebep olduğu gözlemlenmiştir. Enkazların ve ağır hasarlı binaların yoğun olduğu bölgelerde yapılan incelemelerde, aynı zemin tabakası üzerinde az hasarlı ya da tamamen hasarsız komşu binaların da var olması yıkımların sadece zemin kaynaklı olmadığı gerçeğini bir kez daha bizlere göstermiştir. Yüzey deformasyonlarının fazla olduğu bölgelerde inşa edilmiş fakat hasar almamış binaların varlığı, bu binaların mevzuatlara uygun olarak tasarlanıp inşa edilmiş olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir.

Ülkemizde de sıkça karşılaşılan düşey doğrultudaki düzensizlik durumlarından biri olan "Yumuşak Kat" uygulamalarına bölgede yoğun olarak karşılaşılmıştır. Komşu katlar arasında rijitlik düzensizliğine neden olan bu uygulamalar, genellikle yapıların giriş katlarında giriş kat kolon boylarının sonraki kat kolon boylarına göre daha fazla olması durumu olarak karşımıza çıkmaktadır. Taşıyıcı sistem ile birlikte deprem kuvvetlerini karşılayan dolgu duvarların herhangi bir katta kaldırılması ve asma katlarda kolonların kiriş ve dolgu duvarlarla tam olarak desteklenmemesi durumunda yapıda ani rijitlik değişimi meydana gelmekte ve böylelikle yıkım buradan başlamaktadır.
Yaygın olarak kolon, perde, kiriş ve döşeme elemanlardan oluşan betonarme çerçeveli sistemler kullanılmaktadır. Güçlü kolon zayıf kiriş ilkesi ile, deprem kaynaklı yatay yüklerin kolon ve perdelerle karşılanması, birleşim bölgelerinin sünek davranması, gevrek kırılmanın meydana gelmemesi istenir. Depremlerde en çok zorlanan ve yapıya süneklik katan bölgeler, kolon kiriş birleşim yerleridir. Bu nedenle bu bölgelerde etriye sıklaştırması ile birlikte etriye uçlarının boyuna donatıyı tutacak şekilde kıvrılarak betonun deprem sırasında dağılması önlenmeye çalışılır. Yapılan incelemelerde birleşim bölgelerindeki etriyelerin yetersiz ve boyuna donatıyı tutmayacak şekilde bağlantıların yapıldığı gözlemlenmiştir. Kolon, kiriş ve perdelerde düz donatının kullanıldığı, perdelerde çiroz kullanılmadığı, boyuna donatı boylarının kısa tutulduğu bu nedenle de birleşim bölgelerinde sıyrılmaların yaşandığı ve bu hassas bölgelerde iri çakıl ve tahta gibi yabancı unsurlara rastlanılması betonun gevrekliğini artırmaktadır. Kimi binalarda ısı ve ses yalıtımını sağlamak üzere döşeme kalınlıklarının çok fazla olduğu, kimi binalarda da geniş açıklıkları geçmek için asmolen döşeme sisteminin tercih edildiği görülmüştür. Her iki durumda da bina ağırlığı artmakta, binanın daha rijit olmasına neden olmakta ve güçlü kiriş zayıf kolon sistemlerine davetiye çıkarmakta ve ani yıkımlara neden olabilmektedir. Yapılan incelemelerde, beton için kullanılan agrega granülometrisinin uygun ölçülerde olmadığı, dere kenarından ya da denizden doğrudan alınıp kullanılan düz yüzeyli çakılların kullanıldığı, betonun sulanmadığı için yandığı, gevrek kırılmaların çokça yaşandığı tespit edilmiştir. Taşıyıcı sisteme ankrajı tam olarak yapılmamış dolgu duvarlarda, köşe birleşim yerlerinde ve çıkma kirişler üzerine oturmuş olan duvarlarda ciddi hasarlar tespit edilmiştir.

Hasarlı yapılarda yapılan incelemeler sırasında, birçok yapıda düz donatı kullanıldığı, sargı donatı (etriye) sayılarının az olduğu, donatı uçlarının konstrüktif gerekliliklere uyulmadan kıvrıldığı ya da hiç kıvrılmadığı, kolon kiriş birleşim bölgelerinin zayıf kaldığı, kimi donatıların paslandığı gözlemlenmiştir. Yetersiz boyuna donatı boyları nedeniyle sıyrılmalar gözlemlenmiş bu nedenle kolonların deprem sırasında göstermesi gereken performansı gösteremeyip binaların yıkıldığı gözlemlenmiştir.

Kısa kolon, ülkemizde bant pencere uygulamaları ile sıklıkla rastladığımız ve depremlerde hasara neden olan bir durumdur. Betonarme bir bina tasarlanırken moment ve kesme kuvvetleri kolon ve perdelerle taşıtılır. Kısa kolona neden olan boşluklar kolonun ve perdenin boyunu kısaltır buda yapı elemanının kesme kapasitesinin daha düşmesine eğilme rijitliğini artırarak daha fazla zorlanarak hasar almasına ve hatta toptan göçmeye neden olabilir.

Kaynak: Sabah

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Depremin ardından ortaya çıkan travma sonrası stres bozukluğu! Uzmanlar belirtileri konusunda uyarıyor

Depremin ardından ortaya çıkan travma sonrası stres bozukluğu! Uzmanlar belirtileri konusunda uyarıyor