Cumhurbaşkanlığı himayelerinde, TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü koordinasyonunda gerçekleşen 7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi`nde, Türk bilim insanları Antarktika`da kıta ve çevresinin ekosisteminin olumsuz şekilde etkilenmesini engelleyerek canlı yaşamının koruyucusu oldu.
"Bilim ve Barış Kıtası" Antarktika`ya giden Türk bilim insanları, çalışmalarını 2017`de kabul edilen Antarktika Antlaşması Çevre Koruma Protokolü`nde belirtilen şartlara uygun şekilde yürüttü.
Türk bilim insanları, söz konusu sistem içerisinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı`nın Madrid Protokolü`nü esas aldığı yönetmelik kapsamında çalıştı.
Ulusal Antarktika Bilim Seferi Lider Yardımcısı Dr. Atilla Yılmaz, Horseshoe Adası üzerinde bulunan göllerde çalışma yürüttüklerini söyleyerek, göllerde insan kaynaklı kirleticilerin seviyelerini ve dağılımını incelemeyi amaçladıklarını dile getirdi.
Ada üzerinde 4 tane göl bulunduğunu ve bu göllerden su ve sediman numuneleri topladıklarını anlatan Yılmaz,"Toplanan numunelerde Türkiye`deki laboratuvarlarda çeşitli analizler yapacağız" dedi.
7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi Çevre Zabiti Dr. Burak Karacık da ada üzerinde bulunan göllerde yaptıkları örneklemelerde ağır metal ve organik kirleticilere bakacaklarını söyleyerek, "Her ne kadar insan olmasa da insan kaynaklı olarak taşınan kirleticiler buraya geliyor ve canlıları da etkileyebiliyor" dedi.
Deniz buzu oluşumunun Antarktika için önemine de değinen Karacık, "Bu sene deniz buzu seviyesi önceki senelere oranla en alt seviyesinde. Peki neden önemli? Çünkü deniz buzu azaldığında krillerde azalıyor. Özellikle balinalar, foklar ve penguenler krile bağlı yaşıyorlar" diye konuştu.
Dr. Karacık, Antarktika`da "ASPA (Antarctic Specially Protected Area)" denilen 72 tane özel koruma alanı olduğunu ifade ederek, canlılığın olduğu ve korunması gereken alanların belirlendiğini söyledi.
Bu alanlara girmek için özel izinler alınması gerektiğine dikkati çeken Karacık, şunları söyledi: "Çünkü oradaki ekosistemi etkilememek ve sadece bilim insanlarının araştırma yapmaları için ayrılmış bölgeler. Horseshoe Adası`nda böyle bir nokta yok, fakat üzerindeki göller Antarktika ekosistemi için çok önemli ve oraların ASPA yapılması planlanıyor. Biz de bu seneki seferimizde bu göllerin araştırılmasına özen gösterdik ve bu göllerden insan kaynaklı olabilecek kirlilik için örnekler aldık. Antarktika`dan `su` ve `buz` dahil her şeyin alınması yasak. Nedeni alanın koruma altında olması. Bilim insanları sadece buradan örnek alabiliyor ve bu örnekler için de özel izinler gerekiyor."
Karacık sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu izinlerin kontrolü için ve Antarktika`da karaya çıktığımızda, gemideyken, canlılara zarar vermememiz için her zaman bir çevre zabiti bulunduruyoruz. Eğer bilimsel bir çalışmanız yoksa penguenlere 5 metreden daha fazla yaklaşamıyorsunuz. Foklara da aynı şekilde yanaşmamanız gerekiyor. Bunlar neden önemli, çünkü; penguenlere eğer yanaşırsanız yumurtası varsa bunu bırakabiliyor, ortamdaki foklar rahatsız olabiliyor. Burası o kadar el değmemiş bir ekosistem ki son 200 yıl içerisinde keşfedilmiş ve tüm canlılar insandan korkmuyor, yanınıza geliyorlar ve merak ediyorlar."
Karacık, sefer boyunca Beyaz Kıta`daki çalışmalarında bilim insanlarının kıtaya minimum ayak izi bırakması için fazlasıyla dikkat edildiğini vurgulayarak, "Antarktika, insanlardan uzak olduğu için ve gittiğimiz noktaların birbirinden bağlantısı olmadığı için her karaya çıkışımızda özel bir sıvıya ayaklarımızı sokup temizliyoruz. Karadan döndüğümüzde de bunu yapıyoruz çünkü bir noktadan diğer bir noktaya virüs, patojen taşımak istemiyoruz" diye konuştu.
Türk bilim insanları, 7 yıldır bilimsel faaliyetlerini gerçekleştirdiği Horseshoe Adası`nda seferler kapsamında canlı ve buzul gözlemleri de yapıyor. Bu kapsamda gerçekleştirilen çalışmalar sırasında adada ilk defa bir yavru imparator pengueni görüntülendi.
7. Ulusal Antarktika Bilim Seferi Çevre Zabiti Burak Karacık, Ulusal Antarktika Bilim Seferi`ni yaptıkları ve geçici bilim kampının bulunduğu Horseshoe Adası`nda 3 çeşit penguen türü gözlemlediklerini, ancak bu yıl ilk defa bir yavru imparator pengueni ile karşılaştıklarını ifade etti.
Horseshoe Adası çevresinde birçok memeli canlıyı görebildiklerini aktaran Karacık, Antarktika`da bulunan fil foklarını, kürklü fokları, Weddell foklarını ve crabeater (yengeç yiyen) foklarını ve grup halinde takılmayı seven fokları görmenin mümkün olduğunu ifade etti.
İmparator penguenler Güney Okyanusu ve Antarktika`da görülen bir penguen türü. Son yıllarda sayılarında düşüş kaydedilen ve dünyadaki en büyük penguen türü olma özelliği bulunan imparator penguenler, eğer küresel iklim değişikliğiyle ısınma devam ederse 2050 yılına gelindiğinde toplam sayılarında yüzde 26 ila yüzde 47 oranında sayılarında düşüş olması bekleniyor.
Kaynak: AA