Türkgün Gündem Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'dan 'Milli Hukuk' açıklaması

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'dan 'Milli Hukuk' açıklaması

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum açıklamada bulundu. Türkiye'nin özellikle 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliğiyle birlikte hukuk perspektifini iç hukuk düzenini geliştirmek olarak belirlediğini aktaran Uçum, "Yeni anayasa yaklaşımının da bu perspektifte olacağına şüphe yoktur" dedi. Uçum, "Türkiye’nin bağımsızlığı için hukuk alanındaki temel görev milli hukukun, emperyalistlerin ve iç uzantılarının hukuk görünümlü saldırılarına karşı korunması ve güçlendirilmesidir" dedi.

MUHABİR: Beybin Usanmaz

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum sosyal medya hesabından bir yazı paylaştı. Uçum, 'Hukuk notları 2' başlıklı paylaşımında önemli değerlendirmelere yer verdi.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum'un açıklamaları şu şekilde:

✔️ PAZAR YAZISI

HUKUK NOTLARI (2)

Batıcı evrensel hukuk oyununun bitmesi gibi evrensel hukuka dayandığı iddia edilen monist (tekçi) hukuk anlayışının sahteliği de deşifre oldu.

Monist hukuk tezi her ülkenin hukuk düzeninin aynı temel kurumlara ve ilkelere dayanması gerektiğini iddia eder. Bu bakış toplumsal ve siyasi meşruiyeti dışlayan bir hukuk mühendisliği olup hukuk toplum çatışmasına yol açar.

MONİST HUKUK İMKANSIZDIR!

Hukuku var eden tarihsel, coğrafi iktisadi, kültürel ve sosyal şartlar her ülkenin milli hukukuna özgünlük katar. Ülkelerin pozitif hukuku, hukuk üretimini belirleyen şartları nedeniyle farklı esaslara sahip olur. Dolayısıyla monist hukukun objektif koşulu yoktur.

Monist hukuk için iradi (subjektif) koşul da yoktur. Çünkü bir çok ülke egemenlik stratejileri için iç ve dış olmak üzere ikili (dualist) hukuk kullanıyor. Buna karşın Batı egemenleri, kontrol altına almak istedikleri ülkelere monist hukuku dayatıyor. Avrupa Birliği’nin Doğu Avrupa ülkelerine ve Türkiye’ye yapmaya çalıştığı tam da buydu.

Monist hukuka örnek gösterilen ve kaldırılması gereken Anayasa m. 90 hükmü bu dayatmanın bir delilidir. Hak ve özgürlüklerle ilgili uluslararası sözleşmelerin çelişki halinde kanuna üstün tutulmasını içeren bu hükmün benzeri Avrupa’da Türkiye’den başka dört ülkede  var: Çek Cumhuriyeti, Hırvatistan, Romanya ve Bulgaristan. Böyle bir hükmün Almanya ve Fransa dahil 50 Avrupa ülkesinde bulunmaması monist hukuk hilelerinden biri. Ayrıca Macaristan ve Polonya’da AB hukukuna aykırı kararların monist hukuk dayatmasına baş kaldırı olduğu görülüyor.

İşlerine gelmediği için bir monist hukuk kurumu olan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin son dönem kararlarına başta ABD, batıdan bir çok devlet karşı çıktı. Hatta “UCM Afrika ülkeleri vb. için kuruldu” beyanıyla UCM’nin batı emperyalizminin yayılması için kurulduğu itiraf edildi. Tüm bunlar insanlığa monist hukuk üzerinden kurulan tuzağı iyice teşhir etti. Özetle monist hukukun herkesin uyması gereken küresel gerçeklik olduğu iddiası emperyalist bir aldatmadır.

ULUSLARASI İNSAN HAKLARI DÜZENİ YOKTUR!

Konu hak ve özgürlükler olsa bile bir monist hukuk bakışı yok. Evet uluslararası insan hakları hukuku öğreti olarak vardır ancak dünya genelinde uygulanan bir pozitif hukuk düzeni olarak yoktur.

Ulusal yargılar, uluslararası insan haklarını iç hukuklarının parçası olduğu ölçüde ve kapsamda uygular.

Uluslararası (Amerikalılar-arası ve Avrupa)  insan hakları mahkemeleri ise bağlı oldukları uluslararası sözleşmelere göre karar verir.

İşin aslı ulusal ve uluslarararası yargısal pratikte referans alınan ve monist hukuk yaklaşımına dayanan bağımsız bir uluslararası insan hakları düzeninin olmadığıdır.

GÜNÜMÜZÜN HUKUK GERÇEĞİ

Bugün egemen milli devletler bakımından görünürde ikili bir pozitif hukuk düzeni var.

Birincisi her devletin ulusal mevzuatından yani pozitif hukukundan oluşan iç hukuk düzeni.

İkincisi çok taraflı uluslararası sözleşmelerden oluşan dış hukuk düzeni.

Olgusal duruma bakıldığında milli devletler iç hukuk düzenini güçlendirirken uluslararası sözleşmelere dayanan dış hukuk düzeni çöküyor.

Bunun ana sebebi batıcı evrensel ve monist hukuk yaklaşımının emperyalist projeler için araç olduğunun açığa çıkması ve bu nedenle objektif bir etki yapamamasıdır. Bu gerçekle yüzleşen bir çok milli devlet iç hukuk düzenlerini güçlendirerek kendilerini koruma yolunu seçti.

Türkiye özellikle 16 Nisan 2017 Anayasa değişikliğiyle birlikte hukuk perspektifini iç hukuk düzenini geliştirmek olarak belirledi. Yeni anayasa yaklaşımının da bu perspektifte olacağına şüphe yoktur.

Türkiye’nin bağımsızlığı için hukuk alanındaki temel görev milli hukukun, emperyalistlerin ve iç uzantılarının hukuk görünümlü saldırılarına karşı korunması ve güçlendirilmesidir. Bu kapsamda hukuk istismar edilerek hamle yapılan yetki devri ve bölücülük gibi yaklaşımlara ve bunların meşrulaştırılması oyunlarına karşı net ve kararlı bir dil kullanmak da iç hukuku güçlendirmenin bir gereğidir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Siyaset 660 sayılı KHK'da değişiklik içeren teklif TBMM'de

660 sayılı KHK'da değişiklik içeren teklif TBMM'de

TBMM Genel Kurulu, bazı kanun ve KHK değişiklikleri üzerine görüşmelerini tamamladı.

KAYNAK: AA

TBMM Genel Kurulunda, Bazı Kanunlarda ve 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede (KHK) Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümünün tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Teklifin birinci bölümü üzerinde Yeni Yol Partisi adına söz alan Ankara Milletvekili Mesut Doğan, AK Parti iktidarları dönemini eleştirdi.

AK Parti iktidarları döneminde 28 trilyon faiz ödendiğini ileri süren Doğan, "Ne demek bu? Türkiye'de 26 milyon ailenin, hanenin olduğunu kabul ettiğimizde her aile başına sadece millet olarak 1 milyon 100 bin lira faiz ödedik ve bu kadar dehşet bir faizin ödendiği ülkede insanlarımız karnını doyuramayacak bir hale geldikleri gibi yarına dair ciddi manada endişeler taşıyorlar." değerlendirmesini yaptı.

İYİ Parti Çanakkale Milletvekili Rıdvan Uz ise teklifi, "Anayasaya aykırılık torbası" olarak niteledi. Uz, "Teklifin içinde yüksek yargı kararlarının hiçe sayıldığı demokratik süreçlerin baypas edildiği, denetimin ortadan kaldırıldığı çeşitli düzenlemeler var." diye konuştu.

Teklifte, Diyanet İşleri Başkanlığının yurt dışı temsilcilikleriyle ilgili düzenlemenin yer aldığını aktaran Uz, "102 ülkede temsilciliği olan lakin liyakat ve denetimden ve verimlilikten söz edemediğimiz bir yapıyla yine karşı karşıyayız. Diyanetin önemli gelirlerinden biri olan özellikle Diyanet Vakfının da Sayıştay denetiminin dışına çıkarılması aklımıza başka başka soru işaretleri getirmektedir." ifadesini kullandı.

MHP Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı, Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili teklifte yer alan düzenlemelere değinerek, teklifle Din İşleri Yüksek Kuruluna resmi kurumların talebi üzerine dini yayınları incelemek ve mütalaa vermek, namaz vakitleri ile dini gün ve geceleri tespit ve ilan etmek, Kur'an-ı Kerim meallerini incelemek ya da incelettirmek görevlerinin verildiğini anımsattı.

Diyanet İşleri Başkanlığında görev yapanlara ilişkin düzenlemelere de değinen Kalaycı, şunları kaydetti:

"Başkanlık müşaviri, Başkanlık müftüsü ve Başkanlık vaizi ünvanındaki personelin merkez veya taşra teşkilatında çalıştırılabilmesi ayrıca yurt dışı teşkilatın müşavirlik ve ataşeliklerden oluşacağı ve yurt dışında mahallinden sözleşmeli personel olarak çalışanlara ödenecek ücret düzenlenmektedir. Bunlarla birlikte, Diyanet İşleri Başkanlığında önemli görevleri ifa eden vaizlere eş değer kadroların ek ödeme oranlarının verilmesi, yine din hizmetleri sınıfında çalışan murakıpların statü ve özlük haklarının eş değer kadrolar dikkate alınarak belirlenmesi görüşündeyiz. Ayrıca, kadrolularla aynı işi yapmalarına rağmen birçok haktan yararlanamayan vekil imamlar ve fahri öğreticilerin kadroya alınması, camilerdeki ve kurslardaki ihtiyaç gözetilerek alımlarda kontenjanının artırılması gerekli görülmektedir"

DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan, Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesinin birçok bakanlığın bütçesinden fazla olduğunu söyledi. Ayan,"İşte, tam da Galeano'nun dediği gibi mutlu azınlığın doyması için yığınların açlıktan ölmesi gerek demek. Ülkenin en büyük bütçelerinden birine sahip Diyanetin yoksullara verdiği vaazlar bu tabloyu zaten gözler önüne seriyor." eleştirisinde bulundu.

CHP Antalya Milletvekili Cavit Arı, söz konusu teklifle, hac ve umre faaliyetleriyle ilgili olarak Diyanet Vakfınca açılacak hac ve umre hesabına ödemelerin yapılacağını ancak bu ödemelerin ve hesapların denetlenmesiyle ilgili yetkinin Cumhurbaşkanınca yetkilendirilmiş denetim elemanlarına bırakıldığına dair bir hükmün olduğunu söyledi. Arı, "Türkiye'deki hac ve umre faaliyetiyle ilgili Diyanet Vakfınca yapılacak hizmetler, Sayıştay'ın denetiminden uzaklaştırılmış durumda." diye konuştu.

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, Anayasa Mahkemesi'nin rektör atamalarına ilişkin iptal kararını hatırlattı. Teklifte bu duruma ilişkin düzenlemelerin yer aldığını anımsatan Emir, "Beklemiş 70'e yakın rektör atamış son gün bize getiriyor 'Alelacele geçirin bunu' diyor bunun adı şantaj." sözlerini sarf etti.

AK Parti İstanbul Milletvekili Oğuz Üçüncü ise teklifin ilk 9 maddesinin Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili düzenlemeleri içerdiğini söyledi.

Teklifin 7. maddesine işaret eden Üçüncü, söz konusu madde ile yurt dışında görev yapacak din görevlilerinin özlük haklarının iyileştirileceğini vurguladı. Üçüncü,"Söz konusu maddede öngörmüş olduğumuz iyileştirmeyle hem istihdamı kolaylaştıracağız, aynı zamanda insanlarımızın ana vatanıyla bağını inşallah daha da pekiştireceğiz." dedi.

Konuşmaların ardından teklifin birinci bölümünün tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, daha sonra birleşime ara verdi.

Aranın ardından komisyonun yerini almaması üzerine Kurtulmuş, birleşimi saat 14.00'te toplanmak üzere kapattı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *