Türkiye - Afrika 4. Ekonomi ve İş Forumu'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Şu anda Gazze'de yerle yeksan edilen kadın, çocuk, anne, ne var ne yok hepsi yok ediliyor" dedi. "Gazze şu an itibarıyla mazlumdur, mağdurdur. Ama İsrail'in böyle bir mazlum durumu söz konusu değil" diyen Erdoğan "Son gelişmeler 1967 sınırlarında başkenti doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti kurulmadan bölgeye huzur gelmeyeceğini bir kez daha göstermiştir" ifadelerini kullandı. Öte yandan Erdoğan, "Biz Amerika'yla NATO'da beraber değil miyiz? Beraberiz. Peki bizim SİHA'mızı Amerika düşürdü mü? Düşürdü. Biz NATO'da nasıl beraberiz ya? Nasıl böyle bir şey yapabilirsin? Aramızda güvenlik sorunu var" diye konuştu.
İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen 4. Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumu'nun kapanış programı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleşti. Programa, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Afrika Birliği Başkanı ve Komorlar Birliği Devlet Başkanı Azali Assoumanı, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, Afrika İş Konseyi Başkanı Amany Asfour ve çok sayıda yeri ve yabancı iş insanı katıldı.
"AFRİKA İLE GÜÇLÜ BAĞLARIMIZ BULUNUYOR"
Programda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kıymetli dostlar Türk milleti olarak Afrika halklarıyla kökleri onuncu yüzyıla uzanan güçlü bağlarımız bulunuyor. Kıtanın farklı şehirlerinde inşa edilen asırlık camiler, kütüphaneler, hanlar, limanlar, aramızdaki kadim dostluğu nişanelerinden sadece bazılarıdır. Ortak tarihimizin izlerine, Sudan'dan Libya'ya Harran'dan kıtanın her köşesinde rastlıyoruz. Nice Afrika kökenli Osmanlı vatandaşının cihan harbinden vatan müdafaasına katılarak atalarımızla omuz omuza çarpıştığını biliyoruz. İşgalcilere karşı verdiğimiz istiklal harbimizin özgürlük mücadelelerinde Afrika halklarına cesaret ve ilham aşıladığı bir başka tarihi hakikattir. Bu köprü geçmişimize rağmen ilişkilerimizde bir dönem adeta fethet devri yaşadık. Şüphesiz bundan ülkemizin ve kıtanın içinde bulunduğu şartlar etkili oldu. Uzun yıllar süren savaşlardan yorgun düşen ülkemiz, cumhuriyetimizin ilk yıllarında daha çok iç meseleleriyle uğraştı, yaralarını sarmaya çalıştı. Ancak bu dönemde dahi Türkiye Afrika'ya ve Afrika halklarına asla sırtını dönmedi. Başta Kuzey Afrika ülkeleri olmak üzere kıtadaki özgürlük hareketlerini, dönemin zorlu koşullarına rağmen güçlü bir şekilde destekledik. Bir şekilde Afrika halklarıyla irtibatlarımızı korumaya gayret ettik. Kardeşlerim 2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimizde ilişkilerimizin yeterince gelişmediği bölgelere öncelik verdik. Bunlardan birisi de Afrika'ydı. Kıta ülkelerinin çoğuyla olan münasebetlerimizin seviyesi ne bize, ne de Afrikalı dostlarımıza yakışmıyor. İlk olarak 2003 yılında Afrika ile ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi stratejisini uygulamaya koyduk. Ardından 2005 senesini ülkemizde Afrika yılı ilan eden kıtayla ilişkilerimizde yeni bir sayfa açtık. Afrikalı kardeşlerimizle yeniden kucaklaşırken işbirliğimizi eşit ortaklık ve Kazan, kazan temelinde ilerletmeye çalıştık. Kıtaya yönelik kibirli bakış açılarını elimizin tersiyle ittik. Afrikalı kardeşlerimizle göz hizasında ilişki kurmaya, duygudaşlık geliştirmeye, birbirimizi daha çok anlamaya ihtimam gösterdik. Tarihinde sömürgecilik lekesi bulunmayan bir millet olarak hiçbir ayrım yapmadan Afrika halklarını bağrımıza bastı. Afrika açılımıyla ivme kazanan işbirliğimizi 2008 yılında Afrika Birliği'nin stratejik ortağı olarak bütüncül bir yapıya kavuşturduk. Düzenlediğimiz 3. Türkiye Afrika ortaklık zirvesiyle ülkemizin ciddiyetini, kıta ile iş birliğimizi atfettiğimiz dönemi açıkça ortaya koyduk. Burada şu hususu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Afrika Türk milletinin kalbinde olduğu kadar ülkemizin dış politikasında da özel bir yere sahiptir" dedi.
"GERGİNLİĞİN DAHA DA ARTARAK BÖLGEYE YAYILMASI İHTİMALİNDEN ENDİŞELİYİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Küresel ve bölgesel ölçekte maalesef üzücü gelişmelere şahit oluyoruz. Afrikalı bazı liderleri Ukrayna- Rusya arasındaki savaşın barışçıl yöntemlerle sona erdirilmesi yönünde başlattığı girişime önem veriyor. Biz de savaşın ilk gününden beri barış için çalıştık, çalışıyoruz. Karadeniz girişimiyle gıda krizinin daha da derinleşmesinin önüne geçtik. Girişimin uygulanma döneminde 33 milyon ton tahıllı boğazlarımızdan güvenle taşınmasını temin ettik. Ancak tüm samimi çabalarımıza rağmen Afrikalı kardeşlerimizin tarımdan arzu ettiğimiz miktar faydalanamadığını biliyoruz. Bu konudaki rahatsızlığımızı çeşitli vesilelerle muhataplarımızı ilettik. Eski kolonya alışkanlıklar ne yazık ki burada da devreye girdik. Afrikalı kardeşlerimizin çektiği sıkıntılar batılı zengin ülkeler tarafından yeterince dikkate alınmadı. Tahılın Afrika ülkelerinin daha adil ve daha etkin dağıtımına bilhassa önem veriyoruz. Karadeniz girişiminin uzatılmamasıyla bazı Afrika ülkelerinin endişelerinin arttığının farkındayız. Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin'le temaslarımızda bu kaygıların giderilmesi için neler yapabileceğimizi değerlendirdik, değerlendiriyoruz. İlk etapta bir milyon ton pahalı kıtaya ulaştırılması için görüşmelerimiz sürüyor. İnşallah bu gayretlerimizden müspet netice alacağımıza inanıyorum. Rusya-Ukrayna savaşının olumsuz etkilerini yaşarken İsrail ile Filistin arasında meydana gelen hadiseler hepimizi derinden sarstı. Gerginliğin daha da artarak bölgeye yayılması ihtimalinden endişeliyiz. Camilerin, hastanelerin ve sivil yerleşim yerlerinin bombalanması gibi saldırıları kabul etmediğimizi ve asla etmeyeceğimizi açıkça söylüyorum." dedi.
"GAZZE'DE KADIN, ÇOCUK, ANNE, NE VAR NE YOK HEPSİ YOK EDİLİYOR"
Erdoğan, "Gazze'deki insani durumu kötüleştiren ablukanın bölgeyi provokasyonlara açık hassas bir duruma getirdiği malumdur. Buradan sizlerin aracılığıyla tüm dünyaya sesleniyorum. 360 kilometre kareye sıkışmış 2 milyon insanın elektriğini, suyunu, yakıtını, gıdasını kesmek en temel insan haklarının ihlalidir. Gazze halkının toptan cezalandırılması sadece sorunu daha fazla acıya, daha fazla gerilime, daha fazla gözyaşına sebep olacaktır. İsrail yönetiminin Refah Kapısı'ndan insani yardım geçişlerine izin vermesi gerekiyor. El Ariş havalimanı içerisinde ilaç, dayanıklı gıda, konserve, çocuk bezi, su, tıbbi malzemelerin de bulunduğu bir yardım uçağımızı bu sabah gönderdik. Çatışmalar başladığından beri bölgeye intikal eden ilk yardım kargosunu götüren uçağımız bugün saat 12.00 itibariyle havalimanına indi. AFAD başkanlığımız yeni yardım malzemelerini bölgeye sevkiyle ilgili hazırlıklarını sürdürüyor. Biz bunu yaparken Birleşik Arap Emirlikleri aynı şekilde bunu yaparken, Katar bu tür yardım yaparken aynı şekilde Suudi Arabistan bunları yaparken ama bir de bakıyoruz ki Amerika buraya uçak gemisi göndermeyi konuşuyor. İngiltere uçak gemisi göndermeyi konuşuyor. İnsan hakları evrensel beyannamesinde acaba bunlar var m? Şu anda Gazze'de yerle yeksan edilen kadın, çocuk, anne, ne var ne yok hepsi yok ediliyor. Bundan kimse dertlenmedi. Ama biz dertliyiz, biz
"GAZZE MAZLUMDUR, MAĞDURDUR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"Eğer insan hakları yönelse beyannamesine zerre kadar saygınız varsa o zaman kusura bakmasınlar herkes acaba biz buraya ne gibi bir yardımda bulunabiliriz? Bunu konuşmaları lazım. Ama bunların böyle bir derdi var. Şimdi kardeş Mısır makamlarıyla yakın iş birliği içinde inşallah Gazze'ye insani yardımlarımızı ulaştırmaya devam edeceğiz. Milyonlarca insan açlık tehlikesiyle karşı karşıyayken Filistinlilere yapılan insani yardımların kesilmesi ise yeni bir utanç lekesi olarak bu kararı alanların alnına yapışmıştır. Tüm tarafları aklıselimle hareket ederek önce ateşkesi sonrasında ise kalıcı barışı görüşmeye davet ediyoruz. Gerek şahsım gerek Dışişleri Bakanım ki şu anda Mısır'a yolda gidiyor. Gerekse MİT başkanı, rehinelerin salıverilmesi başta olmak üzere krizin çıkış yolu bulmak için temaslarımızı yoğun bir şekilde sürdürüyoruz. Ancak kimi aktörlerin sükuneti tesis etme yerine ateşe benzin döken provokatif tavırları hep bizim çabalarımızı sekteye uğratmakta hem de krizi derinleştirmektedir. Değerli kardeşlerim özellikle bir konuyu ifade etmem lazım. O da şudur, Gazze şu an itibariyle mazlumdur, mağdurdur. Ama İsrail'in böyle bir mazlum durumu söz konusu değil.
ABD DIŞİŞLERİ BAKANI'NA TEPKİ
"Tabii NATO'da beraber olduğumuz Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgeye uçak gemilerini göndermesi maalesef barışa, sükunete, diyaloğa diplomasiye ve taraflar arasında tansiyonun düşürülmesine hiçbir katkı sağlamıyor. Şimdi çok daha önemlisi Amerika'nın Dışişleri bakanı, benim Dışişleri Bakanımla görüşme yapıyor. İsrail'e Dışişleri Bakanı sıfatıyla değil bir Yahudi sıfatıyla yaklaşıyorum diyor. Bu nasıl bir politikacılık? Bu nasıl bir yaklaşım? Bunu söylediğin zaman, karşındakiler de şunu söylerse; ben de bölgeye bir Müslüman sıfatıyla yaklaşıyorum derse ne diyeceksin? Bak biz Yahudi, öbür tarafta Türk, öbür tarafta şu bu demiyoruz. Yarın karşındakine insan sıfatıyla yaklaşacaksın. Ya o çocukların halini görmüyor musun? O şehit edilen yavruların halini görmüyor musun? Annelerinin, babalarının ne hale geldiğini görmüyor musun? Ne diyor? Düşünün ben seninle Dışişleri Bakanı sıfatıyla değil bir Yahudi olarak konuşuyorum. Biz bugüne kadar iyiyiz. Böyle konuşmadık. Ülkemdeki İsrail büyükelçiliklerini şu anda her türlü korumanın altına aldık. Çünkü bu tür dönemlerde her şey olabilir. Ve biz ülkemizdeki büyükelçilikleri hep bizim güvencemiz altında olması gerekir diyerek güvence altında tutuyor.
"ABD İLE ARAMIZDA GÜVENLİK SORUNU VAR"
Ve Amerika Başkanı'nın dün Suriye konusunda yaptığı açıklamadaki yaklaşımı bizde kendilerinin bölgedeki faaliyetleri için ifade ediyoruz. Yani Amerika'nın PKK'nın Suriye'deki uzantılarıyla bu ülkede yürüttüğü faaliyetler Türkiye'nin milli güvenliği için olağanüstü bir tehdit mahiyetine sahiptir. Biz Amerika'yla NATO'da beraber değil miyiz? Beraberiz. Peki bizim SİHA'mızı Amerika düşürdü mü? Düşürdü. Biz seninle NATO'da nasıl beraberiz ya? Nasıl böyle bir şey yapabilirsin? Aramızda güvenlik sorunu var. Söz konusu açıklama müttefiklik ve stratejik ortaklık ruhuyla bağdaşmadığı gibi Suriye'yi bölmeye çalışan terör örgütlerine de cesaret vermektedir. Ülkemize yönelik terör tehdidini, terör örgütünün arkasında kimin olduğuna bakmaksızın kaynağında ortadan kaldırmakta kararlıyız."
"BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİ KURULMALI"
Erdoğan, "DEAŞ'la göğüs göğüse çarpışan, şehitler verme pahasına bu terör örgütüne hezimete uğratan tek NATO müttefiki olarak bize karşı oynanan bu tiyatroyu sadece acı bir tebessümle karşılıyoruz. Tiyatro oynayanları, kendi senaryolarıyla baş başa bırakıp kendi milli güvenliğimizin gerektirdiği adımları atmayı sürdüreceğiz. Son gelişmeler 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan coğrafi bütünlüğe sahip, bağımsız, egemen bir Filistin devleti kurulmadan bölgeye huzur gelmeyeceğini bir kez daha göstermiştir. Kendi topraklarında asırlarca baskıya, sömürüye, işgale maruz kalmış Afrikalı dostlarımızın da 1967 sınırları içinde bir Filistin Devleti'nin hayata geçirilmesi için gerekeni yapacaklarından şüphe duymuyorum" dedi.
"SUDAN HALKININ ACILARINI HAFİFLETMEK İÇİN İNSANİ YARDIMLARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ"
Erdoğan, "Afrika'da olumlu gelişmelerle birlikte üzücü hadiseler de yaşanmaktadır. Sudan'da akan kardeş kanının bir an evvel durmasını ve krizin sühuletle çözülmesini temenni ediyoruz. Sudan halkının acılarını hafifletmek için insani yardımlarımızı sürdüreceğiz. Sayel bölgesinin, ciddi Siyasi, ekonomik, sosyal ve güvenlik sınamalarıyla yüzleştiği bir gerçektir. Son dönemde sıkıntılı günler yaşayan Nijer'in en kısa zamanda anayasal düzene ve demokratik bir yönetime kavuşmasını ümit ediyoruz. Soruna barışçıl bir çözüm için yürütülen çalışmaların başarıya ulaşmasını diliyoruz. Nijer'e yapılacak herhangi bir askeri müdahalenin bu ülkeyle birlikte bölgenin tamamını daha derin bir istikrarsızlığa sürükleme riski vardır. Gabon'da huzur ve istikrarın korunmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Dünya beşten büyüktür şiarıyla yürüttüğümüz kutlu mücadeleyi sadece kendimiz için değil Afrikalı kardeşlerimiz için de veriyoruz. Son birkaç yılda, yaşadıklarımız tüm insanlığın kaderini güvenlik konseyi üyesi beş ülkenin insafına bırakmanın yanlışlığını bir kez daha ortaya koydu. 1,5 milyara yaklaşan nüfusuyla Afrika kıtasının güvenlik konseyinde, söz ve karar hakkının olmaması çok büyük bir adaletsizliktir. Afrika'nın güvenlik konseyinde hak ettiği şekilde temsil edilebilmesi için güç birliği yapmamız gerektiğine inanıyorum. Yaklaşık 40 yıldır bölücü terörle mücadele eden bir ülke olarak Afrikalı kardeşlerimizin karşılaştığı güvenlik sınamalarını gayet iyi biliyoruz. Boko Haram, Eşebad, DEAŞ gibi örgütler sadece birkaç ülkenin sorunu değil hepimizin ortak düşmanıdır. Bizim nazarımızda FETÖ ve PKK ile masum Afrikalıların canına kasteden bu terör örgütleri arasında hiçbir fark yoktur. FETÖ'yle mücadelemize destek veren bu teröristlerin faaliyetlerini yasaklayan örgütle iltisaklı sözde eğitim kurumlarını Maarif Vakfı'mıza devreden veya kapatan tüm dostlarımıza bir kez daha teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.