Milliyetçi Hareket Partisi Deprem Felaketini İnceleme, Değerlendirme ve İzleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Cengiz ŞAHİN deprem bölgesinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının deprem sonrası kalıcı konutların planlanma sürecinin güven verdiği konusunda açıklamada bulundu.
Açıklama şu şekilde;
Kent planlama faaliyetleri farklı ölçeklerde farklı aktörlerin sorumluluğunda yürütülen bir süreç olarak ele alınmaktadır. Başta 3194 İmar Kanunu olmak üzere, Belediye Kanunu, 6360 Büyükşehir Kanunu ve Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği gibi yasal çerçevede merkezi ve yerel idarelerin imar faaliyetleri ile ilgili sorumlulukları belirlenmiştir. Buna göre kentsel alanda yapılaşmayı yönlendiren en önemli arazi kullanım kararları Çevre Düzeni Planı ve İmar Planları (Nazım ve Uygulama İmar Planı) ile gerçekleştirilmektedir.
3194 sayılı İmar Kanunu’na göre büyükşehir statülü yerlerde 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanırken, 1/25.000 ve 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planları Büyükşehir Belediyeleri, 1/1.000 ölçekli Uygulama İmar Planları ise ilçe belediyeleri tarafından hazırlanmaktadır.
Bu süreçte özellikle afet riskli alanlarda kentsel dönüşüm çalışmalarının yürütülebilmesi için ise 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun hükümlerinde gerekli düzenlemeler yapılmıştır. İlgili kanun kapsamında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tüm kentlerde “rezerv yapı alanları” belirlemek yoluyla kentsel dönüşüm faaliyetlerinin sağlıklı bir biçimde yürütülmesine yönelik önlemler almaktadır. Bugün deprem bölgesinde kalıcı konutlara yönelik çalışmaların öncelikle bu rezerv yapı alanlarında başlandığı bilinmelidir. Dolayısıyla önceden zemin etütleri ve yer seçimine uygunluk analizleri yapılan rezerv alanları kalıcı konutların yapılacağı uygun alanlar olduğu ve bu planlamanın gelişi güzel bir biçimde yapılmadığını ortaya koymaktadır. Bu anlamda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı daha önce çeşitli dönüşüm projelerinin için hazırda bulundurduğu alanları kalıcı konutlar için kullandığı bilinmelidir.
Diğer taraftan, rezerv yapı alanlarının yetersiz kalması durumunda 24 Şubat 2023 tarihinde 32114 Sayılı “Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine” çıkarılarak “…geçici ve kesin iskan alanları: fay hattı mesafesi, zemin elvermişliği, yerleşim merkezine yakınlığı gibi kriterler gözetilerek…., mera ve orman alanları Mera Kanunu ve Orman Kanununun ek 16. Maddesine göre açılacağı” ifade edilmektedir. Orman Kanunun ek 16. Maddesi “…bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar görülmeyen ve tarım alanına dönüştürülmesi de mümkün olmayan yerler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte üzerinde yerleşim yeri bulunan ya da yerleşim yeri oluşturulması uygun olan taşlık, kayalık, verimsiz ve fiilen orman vasfı taşımayan alanlardan, sınırları Cumhurbaşkanınca belirlenen alanlar..” hükmünü içermektedir. Yine Cumhurbaşkanlığı Karanamesi 3. Maddesinde “1. Maddeye göre belirlenen vasfını yitirmiş orman ve mera alanlarının bulunması halinde bu alanın iki katından az olmamak üzere Hazine taşınmazı, Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilir” hükmü bulunmaktadır.
Bu çerçevede, Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde deprem nedeniyle vatandaşların barınma sorununun vasfını yitirmiş mera ve orman alanlarında yapılacak geçici ve kalıcı konutlar ile çözülmesi pratik çözüm üretmek adına yerinde olduğu söylenebilir. Her ne kadar mevzuat hükümleri çerçevesinde planlama hiyerarşisinin hızlı bir biçimde işletilmesi mümkün olmasa da bu denli büyük afetler sonrası yerleşme politikası açısından vasıfsız kayalık ve taşlık alanların deprem açısından daha uygun zemin koşullarını barındırması nedeniyle yerleşime açılması yerinde bir karar olarak görülmektedir. Ayrıca kararname kapsamında vasfını yitirmiş orman alanlarının kullanılması durumunda, kullanılan vasıfsız orman alanının 2 katı büyüklüğünde alanın ormana dönüştürülecek olması doğal yapının korunması ve zenginleştirilmesi adına yapılan önemli bir girişim olduğu da söylenmelidir.
Tüm bu koşullarda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın olağanüstü koşullarda depremzede vatandaşlarımızın barınma sorununa yönelik hızlı ve pratik çözümler üretmek adına atmış olduğu bu adımların planlama pratikleri açısından bir sorun teşkil etmeyeceği ve söz konusu kararname ile çeşitli platformlarda orman ve mera alanları gibi doğal kaynak alanların yerleşime açılarak tahrip edileceğine yönelik eleştirilerin gerçeği yansıtmadığı ortadadır. Dolayısıyla 06 Şubat 2023’de meydana gelen depremler ve sonrasında gerçekleşen artçı ve yeni depremlerin bölgede neden olduğu yıkım neticesinde ilgili bakanlıkların ve hükümetin vatandaşların barınma sorunlarını çözmek adına almış olduğu kararlar afetin toplumsal ve mekânsal olumsuzluklarını gidermeye yöneliktir.