Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresinin Meclis’ten geçmesinin ardından Türk askerine Libya yolu açıldı. Bu kapsamda, Türkiye ve Libya arasında imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin anlaşmanın ve Türkiye’nin askeri anlamda bölgede bulunmasının önemine ilişkin değerlendirmeler de sürüyor. Başından itibaren bu sürecin içinde yer alan Türkiye’nin Libya Özel Temsilcisi olan AK Parti Ankara Milletvekili Prof. Dr. Emrullah İşler, konuyla ilgili Kriter dergisine verdiği röportajda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
"Mavi Vatan korundu"
Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası ve Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası’nın Dolmabahçe’de imzalandığı görüşmelerde Türk heyeti içinde yer alan Prof. Dr. İşler, "Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve Libya Başkanlık Konseyi (BK) Başkanı Mustafa Fayiz Serrac tarafından 27 Kasım’da imzalanan anlaşmalar yüce Meclis’imizde onaylanarak kabul edildi. Bu anlaşma, Türkiye’yi dışarıda bırakarak kurulmak istenen enerji denklemini bozmuştur. Bu mutabakat muhtırasıyla Doğu Akdeniz’de kıyıdaşımız olan Libya ile kıta sahanlıklarımız ve her iki ülkenin münhasır ekonomik bölge sınırları kayıt altına alınmıştır. Akdeniz’de GKRY ve Mısır arasında imzalanan ya da benzeri ülkeler arasında imzalanan anlaşmalar önemini yitirmiş, Türkiye’nin mavi vatan sınırlarının koordinatları hukuken koruma altına alınmıştır" dedi.
"Müşterek askeri planlama"
Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası’nın Libya’da demokratik yönetimin çatısı altında bir güvenlik sektörü reformu için iki ülke arasında iş birliğini ön gördüğünü belirten İşler şunları söyledi:
"Muhtıra, Libya’da polis ve askeri sorumlulukları içeren Ani Müdahale Kuvveti kurulmasına, Türkiye tarafından eğitim, danışmanlık, tecrübe aktarımı, planlama ve malzeme desteği verilmesine zemin hazırlamaktadır. Talep edilmesi halinde Türkiye ve Libya’da müşterek bir Savunma ve Güvenlik İş Birliği Ofisi kurulacak, eğitim, teknik bilgi, destek, geliştirme, bakım, onarım, kurtarma, imha, liman ve müşavirlik desteği sağlanacaktır. Mülkiyeti elde olmak kaydıyla kara, deniz ve hava araçları, teçhizatı, silahları, bina ve arazi (eğitim üsleri) tahsis edilecek kabul eden tarafın davetiyle, tarafların sınırları içerisinde, Silahlı Kuvvetler bünyesinde bulunan Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri’nin faaliyet alanlarına yönelik müşterek olarak askeri planlama yapılacaktır. Tecrübe aktarımı, eğitim ve öğretim faaliyetleri ile silah sistemi ve teçhizatın kullanımına yönelik eğitim ve danışmanlık hizmeti verilecektir. Bir diğer ifadeyle birçok bölgesel ve küresel aktör bir milis liderden Libya’da bir diktatör çıkarıp, ülkenin önümüzdeki on yıllarına ipotek koymaya çalışırken, Türkiye savunma ve güvenlik alanlarında kendi tecrübesini Libya ile paylaşarak ülkenin güvenlik sektörünün yeniden inşasına katkı sunmanın gayreti içindedir."
"En basit ifadeyle cehalet"
İşler, "Türkiye’nin Libya’da ne işi var?" diyenlerle ilgili ise, "Bunu uluslararası ilişkilerin doğasına aykırı bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de mavi vatanı müdafaa etmesini sorgulamak, bu mücadelede yanında yer alan UMH’nin yanında durmasını tartışmak, gerçekten makul değildir. İki egemen devlet, karşılıklı güvenlik ve askeri iş birliği anlaşması imzalamıştır, dünyada birçok ülke ikili ve çoklu askeri ve güvenlik iş birliği anlaşmaları imzalamaktadır. Türkiye’de buna benzer birçok anlaşmaya birçok farklı ülkeyle ve uluslararası kurumla taraftır. Libya ile imzalanan anlaşma da iki egemen ülkenin kendi hak ve menfaatlerini korumak için imzaladığı bir anlaşmadır. Bu anlaşmayı “orada ne işiniz var” şeklinde yorumlamak en basit ifadeyle cehalettir" dedi.
"Meşru bir hükümet var"
Birleşmiş Milletlerin (BM), Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni (UMH) Libya’nın resmi otoritesi olarak tanıdığını belirten İşler, "Bugün Hafter’i el altından destekleyenler de dahil neredeyse bütün bölgesel ve küresel aktörler UMH’yi meşru olarak kabul etmektedir. Rusya dahi Wagner şirketini sahiplenmemekte, UMH’yi resmi muhatap kabul etmektedir. Zira muhalefetin yanlış yorumlarla çarpıtmaya çalıştığının tersine, Libya’da tek bir hükümet vardır, o da UMH’dir. Öyle kendinden menkul bir yapı değil, bildiğimiz anlamıyla dünyanın tanıdığı bir siyasi yapıdır" diye konuştu.
122 trilyon metreküp rezerv
Uzmanların Akdeniz’deki doğalgaz rezervlerinin 122 trilyon metreküp olduğunu tahmin ettiğini kaydeden İşler, "Akdeniz’e kıyısı olan Türkiye, KKTC, Ürdün, GKRY, Yunanistan, Libya, Lübnan, İsrail, Mısır, Suriye ve Filistin’in Doğu Akdeniz’de uluslararası deniz hukukundan doğan hakları bulunmaktadır. Fakat Yunanistan ve GKRY’nin Türkiye’nin haklarını görmezden gelerek belirlediği deniz alanları bugün yaşanan krizlerin temelini oluşturmaktadır. Türkiye 2019 başından itibaren bölgeye sondaj gemilerini ve deniz kuvvetlerini göndererek, “mavi vatanda” Türkiye’nin haklarını gasp etmek isteyenlere karşı fiili tedbirler almayı artırmış, 2020’de beş adet sondaj kuyusu açacağını dünyaya duyurmuştur" dedi.
Dengeler Türkiye lehine değişti
Libya ile yapılan anlaşmayla Türkiye’nin kıta sahanlığı uluslararası hukuka uygun bir şekilde kayıt altına alındığını kaydeden İşler, “Ayrıca Türkiye ve Libya arasında oluşturulan MEB, Yunanistan ile GKRY ve Mısır arasında bizim lehimize bir hat oluşturmuştur. Ayrıca biliyorsunuz GKRY ve Yunanistan ikilisi, Sayın Cumhurbaşkanımızın işaret ettiği üzere Sevr niteliğinde bir haritayı savunuyordu. AB de bunu destekliyordu. Sevilla Haritası isimli harita ile Türkiye’yi 41 bin kilometrekarelik bir deniz alanına hapsetmeyi hedefliyorlardı. Türkiye bu anlaşmayla gasp edilmek istenen 148 bin kilometrekare mavi vatan toprağını hukuki garanti altına almıştır” ifadelerini kullandı.
Diktatörlük isteyenler kriz çıkardı
Arap dünyasında demokratik düzenler yerine askeri diktatörlükler isteyenlerin emekli bir asker üzerinden Libya’da kriz çıkarttığını söyleyen İşler, "Türkiye, krizin siyasi yollardan çözümü gayretindedir. Berlin’de devam eden müzakere süreçlerinin etkin aktörüdür. Türkiye, meşru aktörleri silah zoruyla ortadan kaldırıp, yönetime el koymak isteyen milis lider Hafter’e fırsat vermemek için de meşru aktörlerle birlikte gerekli askeri ve güvenlik tedbirlerini almaktan kaçınmayacaktır" dedi.
Her türlü askeri destek
Libya ile imzalanan anlaşmaların ardından Libya, Türkiye açısından oldukça stratejik olduğunu belirten İşler, "Bu yönüyle Doğu Akdeniz’deki enerji denkleminde Türkiye’nin önemli bir müttefikidir. O nedenle UMH’nin Libya’da etkin bir aktör olarak varlığını sürdürmesi Türkiye açısından önem arz etmektedir. Diğer bir yönüyle Arap Dünyası’nda oluşturulması istenen dengeler açısından önemli bir konumdadır. Libya, ya toplumsal aktörlerin belirlediği siyasal bir düzen oluşturarak bağımsız ve etkin bir aktör olacak ya bazı Arap ülkelerinde görüldüğü üzere askeri diktatörlük ya da totaliter rejimlerle yönetilecek. Libya’daki siyasal düzenin geleceği Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki siyasal sistemlerin şekillenmesi açısından da belirleyici olacaktır. Bu nedenle Libya çok boyutlu bir denklem içine oturmaktadır. Türkiye bu çok boyutlu denklemi çok boyutlu bir stratejiyle yönetme gayreti içinde olacaktır diye düşünüyorum. Türkiye, Akdeniz’de bir taraftan sondaj çalışmalarını sürdürürken, diğer taraftan uluslararası platformlarda hukuki mücadelesini sürdürecektir. Akdeniz’de önemli bir müttefiki olan UMH’nin etkin olması için karşılıklı anlaşmaların imkan verdiği zeminde her türlü askeri ve siyasi desteği verecektir" ifadelerini kullandı.