MHP Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu, Cumhurbaşkanlığı ile İletişim Başkanlığı, Milli Saraylar Başkanlığı ve Devlet Arşivleri Başkanlığı’nın 2023 yılı bütçeleri hakkında meclis genel kurulunda Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına konuşma yaptı.
MHP’li Aksu konuşmasında şunları ifade etti:
“Cumhurbaşkanlığı bütçesini görüştüğümüz bugün; cumhuriyetimizin kurucusu, ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, Millî Mücadelemizin kahramanlarını, terörle mücadelede, vatan ve millet savunmasında toprağa düşmüş aziz şehitlerimizi, rahmet ve saygıyla anarak sözlerime başlamak istiyorum.
"Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır."
"Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır." diyerek milletle birlikte yol yürüme kararlılığını ortaya koyan Atatürk, millî iradeye dayalı bir hükûmetin, milletin kaderine hâkim olacağına işaret etmiştir.
Bilindiği gibi, milletimizin iradesiyle 16 Nisan 2017'de yapılan halk oylaması sonucu yönetim sistemimiz kapsamlı bir reforma tabi tutulmuş, gayesi güçlü devlet, güçlü yönetim ve demokratik istikrar olan, millî iradenin doğrudan tecelli ettiği bir yönetim yapısı olan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemine geçilmiştir.
Anayasa'mızla güvence altına alınan cumhuriyetin temel nitelikleri, millî ve üniter devlet yapımız, Türk millî kimliği, demokratik rejim ve temel insan hakları gibi değerler sistemin kırmızı çizgileri olmuştur.
Anayasa değişikliği, milletimizin ayağında pranga olan parlamenter sistemin sıkıntılarını fark eden, ileriyi gören, demokrasiyi güçlendirmeyi ve Türkiye’yi küresel güç haline getirmeyi hedef alan milli aklın ürünü, aziz Türk milletinin iradesidir.
Devlet yapısı; teşkilatlanma, insan gücü ve diğer tüm unsurlarıyla yeni sisteme uygun hâle getirilerek kamu yönetiminde önemli yapısal dönüşümler gerçekleştirilmiştir.
Önümüzdeki hedef ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini kurumsallaştıracak yeni bir Anayasa’nın yapılmasıdır.
Bu doğrultuda Milliyetçi Hareket Partisi olarak hazırladığımız “Cumhuriyetimizin 100. Yılında 100 Maddelik yeni Anayasa” çalışması, Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli tarafından 4 Mayıs 2021 tarihinde kamuoyuna duyurulmuştur.
Artık parlamenter sistem, günahıyla sevabıyla ömrünü tamamlamıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin fiilen uygulamaya girdiği 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren Türkiye, bölgesel ve küresel gelişmelere daha hızlı reaksiyon gösterme kabiliyeti kazanmış, başta millî güvenliğimiz ve terörle mücadele olmak üzere etkin kararların alınması kolaylaşmıştır.
Yakalanan demokratik siyasi istikrar sayesinde Türkiye ekonomisinin yatırımı, üretimi, istihdamı ve ihracatı önceleyen daha sağlıklı bir yapıya kavuşması mümkün hale gelmiştir.
Geçmişteki kısa ömürlü hükûmetler, koalisyon partileri arasındaki kutuplaşmalar, hükûmet kurma aşamasındaki anlaşmazlıklar milletimizi sürekli hayal kırıklığına uğratmış, yeni umutlarla yapılan seçimler ve kurulan istikrarsız hükûmetler ülkemizi maalesef ileriye taşıyamamıştır.
Hatırlatmak isterim ki Türkiye’de; ilk çok partili seçimlerin yapıldığı 21 Temmuz 1946'dan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine fiilen geçildiği tarihe kadar olan yetmiş iki yıllık zaman diliminde 51 hükûmet görev yapmıştır.
Bu süre boyunca 17 koalisyon, 6 azınlık, 3 darbe hükûmeti, 2 de geçici hükûmet kurulmuştur.
Azınlık ve koalisyon hükûmetlerinin ortalama görev süresi, sadece bir yıl on gün olmuştur.
Yaşanan sistemsel sıkıntılar rejim krizlerine dönüşmüş, darbelerin acı ve ağır faturası milletimizi, demokrasi ve kalkınma hedeflerinden uzaklaştırmıştır.
Artık parlamenter sistem, günahıyla sevabıyla ömrünü tamamlamıştır.
Türkiye, muhtıra ve darbe dönemlerine, yönetimde çift başlılığa milletvekili transferleri ile hükümetlerin tehdit edildiği dönemlere çok uzaktır ve o antidemokratik süreçlere tekrar geri dönmeyecektir.
Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde yürütmeyi de yasamayı da bütünüyle millet seçmekte, güvenoyunu aziz milletimiz kime isterse ona doğrudan vermektedir.
Kamuoyuna açıklanan “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Değişikliği Önerisi” metninde, “geçmişe geri dönülmüyor”, vurgusu yapılmakla birlikte, Türkiye’nin uzun yıllar denediği parlamenter sistemin tipik ve temel özellikleri, yeni bir sistem önerisi olarak sunulmuştur.
Öneriler yürütmede yeniden çift başlılık oluşmasına, karar alma süreçlerinde ve hükûmet-cumhurbaşkanı ilişkilerinde krizler yaşanmasına, kısa ömürlü ve zayıf hükûmetlere, yürütmeyi elinde bulunduran siyasi gücün Meclise de mutlak anlamda hâkim olmasına ve Meclisin etkinliğinin azalmasına yol açacaktır.
Sistemsel bir kafa karışıklığını da gösteren önerinin temel gayesi anayasal düzeni iyileştirmekten ziyade, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini değiştirme anlayışına dayanmaktadır.
Cumhurbaşkanının bir defa seçilecek olması, görevi sona erdikten sonra hiçbir siyasi faaliyet yürütememesi, yüzde elliden fazla oy alarak seçildiği halde muhtemelen daha az bir oy oranı ile seçilen başbakan karşısında sembolik kalması, çifte meşruiyet sorunu çıkaracak, demokratik siyaset anlayışına, teorik ve pratik gerçeklere, aynı zamanda da temel hakların kullanılmasına aykırı olacaktır.
Önerilen “yapıcı güvensizlik oyu” modeli istikrarlı hükümetleri mümkün kılmayacak, hükümetin düşürülmesinin zorlaştırılması istikrar için yeterli olamayacaktır.
Düşürülememiş hükümetlerin sürekli tehdit altında nasıl icraat yapacağı, nasıl kanun çıkarabileceği, milletvekili transferleri ve pazarlıkların önüne ne şekilde geçilebileceği belirsizdir ve önerilen yapı bunları önlemeye yetmeyeceği gibi, pazarlık süreçlerini tetikleyecek bir nitelik taşımaktadır.
Yürütmeye, Meclisin yasama yetkisini devreden kanun hükmünde kararname çıkarma imkanı verilmesi, yasa gücünde olmayan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini bu yönde eleştirenlerin çelişkisini de ortaya koymaktadır.
Siyasi bir tutumun sonucu olarak gerçekler ifade edilmese de atılan birçok demokratik adım, kriz ve kaosu önleyici düzenlemeler ve yönetimde sağlanan istikrar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle mümkün olmuştur.
Bu nedenle kim ne derse desin, milli stratejik gücümüz olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden geriye dönüş olmayacak; Türkiye, parlamenter sistemin karanlık dehlizlerine tekrar mahkum edilmeyecek, Cumhur İttifakı birlikteliğinde, millî hedefler doğrultusunda kararlılıkla yoluna devam edecektir.
Cumhurbaşkanlığı, yeni yapısına uygun olarak kurumsal kapasitesini süratle artırmıştır.
Bu doğrultuda Cumhurbaşkanlığı çatısı altında oluşturulan İdari İşler Başkanlığı ile birlikte 4 ofis 9 politika kurulu ve 10 bağlı kuruluş, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin etkin politika tasarlama ve uygulama mekanizmaları için önemli hizmetlere imza atmaktadır.
Küresel teknolojik gelişmelere bağlı olarak hayatın her alanında faaliyetlerin biçimini kökten değiştiren “Dijital Dönüşüm” süreci, ülkelerin ekonomik, siyasi ve demografik birçok politikalarını yeniden şekillendirmesine neden olmuş, bu gidişata ayak uydurmak için gerekli altyapının hazırlanması da önemli hâle gelmiştir.
Bugüne kadar, kamu hizmetlerinin elektronik ortamda sunulması ve kullanımının artırılmasına yönelik çalışmalarda önemli mesafeler alınmış, kamu hizmetlerinin birçoğu e-Devlet Kapısına dâhil edilerek dijital erişime açılmıştır.
Bu süreçte, Dijital Dönüşüm Ofisinin kurulması, çağı doğru okumanın ve vizyoner bir bakışın sonucu olmuştur.
Yatırım Ofisi ülkemize yönelen uluslararası yatırımların arttırılması, ekonomik büyüme ve kalkınma hedeflerine yönelik olarak yatırımların özendirilmesi çalışmalarını ve aktif tanıtım faaliyetlerini kararlılıkla sürdürmektedir.
Nitekim Türkiye, oluşturduğu öngörülebilir ve güven duyulan yatırım iklimi sayesinde doğrudan yabancı yatırımlar için cazip bir ülke durumundadır.
Diğer yandan yenilikçi, kapsayıcı ve dinamik bir Türk finans ekosistemi için çalışan Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi, İstanbul Finans Merkezi Projesi başta olmak üzere ülkemizin dünyada önemli bir finans merkezi hâline gelmesi ve finansal ihracatımızın artırılması hedefiyle önemli adımlar atmaktadır.
Türkiye'nin bölgesel ve küresel düzeyde artan etkinliği, meydan okumalara verdiği cevap ve millî menfaatlerimizi koruma kararlılığı Türkiye'ye yönelik hasmane kampanyaların bizzat devletler eliyle yürütüldüğü bir süreçle karşılaşmamıza yol açmaktadır.
Hemen her gün medya ve sosyal medya platformlarında Türk devletine yönelik algı operasyonları, itibar suikastleri ve sinsi tuzaklarla karşılaşılmaktadır.
Devletimize ve milletimize yönelik dezenformasyon faaliyetleri, haksız itham ve iftiralar karşısında iç ve dış kamuoyunu zamanında ve doğru bir şekilde bilgilendirmek, milli menfaatlerimiz bakımından hayati önem taşımaktadır.
Bu durum, iletişim başkanlığı teşkilatının teşekkülünün önemini ortaya koyarken, Türkiye'nin tanıtımında, hak ve menfaatlerinin takibinde önemli sorumluluklar da yüklemektedir.
Kamu diplomasisi kapsamında iç ve dış kamuoyunda Türkiye'nin tezlerini anlatmak, özellikle Türkiye’nin meşru terör mücadelesine kara çalmak isteyenlere, Türk Silahlı Kuvvetlerine iftira atanlara, dezenformasyon faaliyetleriyle Türkiye aleyhine algı oluşturmaya çalışanlara fırsat vermemek, bunlardan bazılarıdır.
Bu kapsamda, İletişim Başkanlığı, Türkiye'nin haklarının ve politikalarının doğru anlatılmasına, yürütülen dezenformasyon ve kara propagandayla mücadele edilmesine, devlet vatandaş ilişkisinin daha da güçlendirilmesine yönelik olarak iletişim boyutuyla ortaya koyduğu ciddi faaliyetleriyle önemli katkı sağlamaktadır.
Kamu hizmetlerinin geliştirilmesi ve etkin şekilde sunulması, yeterli nicelik ve niteliğe sahip insan gücüyle yakından ilişkilidir.
Sistemin kalitesiyle birlikte insan gücü kalitesinin sürdürülebilirliği de bu nedenle büyük önem taşımaktadır.
Yıllık programda vurgulanan eğitim-istihdam ilişkisinin kurulması, kamuda liyakat esaslı, veriye dayalı, yenilikçi bir insan kaynakları sisteminin yaygınlaştırılması, hedeflerinin gerçekleştirilmesi doğrultusunda;
kamu personel rejiminin, teşkilatlanma, istihdam, statü, mali ve sosyal haklar boyutuyla işe girişten emekliliğe kadar olan süreçleri kapsayan bütüncül bir yapıda ele alınması, ilgili birimlerin mevzuat, kurumsal ve işlevsel kapasitesinin buna göre güçlendirilmesi yerinde olacaktır.
Kültürel mirasın, Türk-İslam medeniyetinin bin yıllık birikiminin yaşanması ve yaşatılması adına önemli bir işleve sahip olan Milli Saraylar Başkanlığı, tarihî mirasımızı çekim merkezi hâline getirmek vizyonuyla hareket etmekte, bunların gelecek nesillere aktarılmasında ve dünya çapında tanınırlığının arttırılmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Arşivlerimiz, Türk ve dünya tarihi açısından, aynı zamanda milletimize yöneltilmeye çalışılan mesnetsiz iddiaları çürütmek ve ülkemizin dış politikada öne sürmüş olduğu tezleri, bilgi ve belge temelinde desteklemek adına büyük öneme sahiptir.
Atatürk’ün, “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.” Veciz sözü doğrultusunda hareket edilerek, ceddimize yönelik asılsız iddiaların, iç ve dış siyasete konu olan hususların, tarihi ve bilimsel çerçevede ele alınması ve gerçeklerin gün yüzüne çıkarılması son derece önemli olacaktır.
Geleceğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, geleceğimizin mimarı da Cumhur İttifakı'dır.
Sonuç olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle devletimiz, tüm fonksiyonlarını kapsayan bir anlayış ve teşkilatlanmayla Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar ve diğer kuruluşlarla birlikte milletimizin her ferdine erişilebilir, kaliteli hizmet sunma gayretiyle etkin bir icra kabiliyeti kazanmıştır.
Geleceğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, geleceğimizin mimarı da Cumhur İttifakı'dır.
Bu düşüncelerle Cumhurbaşkanlığı ve bağlı kuruluşları bütçelerinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum.