Açıklamada, Covid-19 ile mücadele sürecinde ciddi toplumsal tahribatları önlemek amacıyla toplu ve bireysel işten çıkartmaların yasaklanmasını istedi.
ŞAŞ, tam bir sosyal izolasyonun sağlanması için şu öneride bulundu: “Zorunlu işler hariç, tüm işçilerin iş güvenlikleri sağlanmak koşuluyla, en azından 30.04.2020 tarihine kadar ücretli izin uygulanmalıdır”
İşsiz kalan, gelir kaybına uğrayan ve şu anda çalışmayan işçiler için işsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşullarının kolaylaştırılmasını isteyen Tuncay ŞAŞ, “Tüm işçilerin fatura ve kredi borçları ertelenmeli ve bu ertelemeler sıfır faiz ile yapılmalı, koruyucu ekipmana erişim gibi talepleri karşılanmalı, hem sosyal hakları hem de sağlıklı yaşam hakları korunmalıdır” açıklamasını yaptı.
‘Daha fazla para kazanma hırsı ile’ gerekli tedbirleri almayan ve uygulamayan ‘işçilerinin yaşamını hiçe sayanlar‘ için Türk Ceza Kanunu’na göre olası kasıtla öldürme ve diğer suçların gündeme geleceğini hatırlatan Tuncay ŞAŞ, “Unutmayın; yaşam, paradan daha değerlidir ve işçiler ‘Ölüm ya da açlık’ ikileminden kurtarılmalıdır” dedi.
Covid-19 salgını vatandaşlarımızın yaşamını ve sağlığını tehdit ederken, milyonlarca işçinin işini ve gelirini kaybetmesine yol açıyor. Türkiye tarihinin en büyük işsizlik dalgası ile yüz yüzeyiz. Covid-19 ile mücadelenin sağlık boyutu kadar toplumsal ve ekonomik boyutunun da önemsenmesi gerektiğini ısrarla savunuyoruz.
GÜVEN-İŞ SENDİKASI olarak bu çerçevede 5 temel talebi kamuoyuna duyurduk, ülkeyi yönetenlerle paylaştık.
1-İşten çıkarmalar yasaklanmalı
2-Zorunlu mal ve hizmet üretimi dışında ücretli izin uygulanmalı
3-Tüm çalışanların gelirleri güvence altına alınmalı
4-İşsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşulları kolaylaştırılmalı
5-Fatura ve kredi borçları ertelenmeli ve ertelemeler sıfır faiz ile yapılmalıdır.
Bu öneriler bir yandan salgınla mücadelenin kolaylaştırılmasını, öte yandan salgının yarattığı toplumsal ve ekonomik tahribatı gidermeyi amaçlıyor. Bu önerilerin kamuoyunda büyük destek bulduğunu gördük, görmeye devam ediyoruz.
Zaman daralıyor. Covid-19 ile mücadele giderek yaşamsal hale geliyor. Salgının boyutu büyüyor.
Salgının halk sağlığı ve insan yaşamı açısından daha da vahim sonuçlar yaratacağı açıktır. Hükümet’i konunun vahametine uygun, köklü adımlar atmaya; bir yandan halkın sağlığını ve canını öte yandan işini ve gelirini korumaya çağırıyoruz.
Amasız, fakatsız köklü önlemler alınmalı ve Covid-19’a karşı kapsamlı bir sosyal paket ilan edilmelidir.
Anayasa’nın sosyal devlet ilkesine uygun biçimde devlet, halkın sağlığını, işini ve gelirini korumak için gereken her şeyi yapmalıdır.
Kamu ve özel, bütün kaynaklar Covid-19 ile mücadele için seferber edilmelidir.
Eşi görülmemiş bir felaket ile yüz yüzeyiz. Tedbirler de buna uygun olmalıdır.
Salgının yol açtığı toplumsal ve ekonomik kriz karşısında olağandışı bir kamu harcama programı gereklidir. Bu program sağlık harcamaları yanında, emekçilerin işini ve aşını korumaya dönük olmalıdır.
Temel, zorunlu ve acil mal ve hizmet üreten işler dışında bütün işlerde salgın süresince çalışma durdurulsun.
Halkın sağlığının korunması için evden çıkmamak, fiziki teması en aza indirmek yaşamsal önem taşıyor. Ancak halka “evde kalın” çağrısı yapanlar çalışan milyonlarca işçi için çözüm üretmiyor. Milyonlarca işçi Covid-19’a maruz kalacak şekilde işe gitmek zorunda kalıyor, sağlıklı olmayan koşullarda çalışıyor.
İmalat sanayiinde üretim sürüyor, inşaatlarda işçiler çalışıyor, bankalarda, hizmet sektöründe ve belediye hizmetlerinde çalışma devam ediyor. Emekçilerin kendisi, çalışma arkadaşları ve ailesi salgın riski altında bulunuyor.
Defalarca ifade ettik, uyardık: “Evde kal” çağrılarının anlamlı olması için, işten çıkarmaların yasaklanması, zorunlu ve acil mal ve hizmet üretimi dışında tüm işlerin durdurulması şarttır. Özelde ve kamuda çalışanların işlerini güvence altına almadan, işleri devlet kararı ile durdurmadan işçilere “evde kalın” demek nafiledir, halkla ilişkiler kampanyaları ile gerçek sorunlar çözülmez.
Bu ağır salgın sürecinde acil, gerekli ve zorunlu olan sağlık, temizlik, ilaç ve gıda gibi mal ve hizmet üretimi alanları dışındaki üretim birimlerinde iş derhal durdurulmalı ve çalışanlar ücretli izinli sayılmalıdır.
Kamuda ve özel sektörde mümkün olduğu kadar uzaktan çalışma uygulanmalıdır. Zorunlu ve acil hizmetlerde çalışanlar Covid-19’a karşı ciddi şekilde korunmalıdır.
Zorunlu çalışmanın devam ettiği işyerlerinde çalışma saatleri azaltılmalı ve düzenlenmeli, çalışanların birbirleriyle mesafeleri uygun biçimde olmalıdır. Dezenfeksiyon işlemleri, sağlık taramaları ve yaygın test gibi önlemlerin aksatılmaması gerekmektedir. Bu uygulamaların sadece işçilerin kendi sağlıklarını korumak için değil, hastalığın ailelerine taşınıp topluma yayılması riski için de gerekli olduğu unutulmamalıdır.
Zorunlu çalışma yapacak işçilerin işyerleri ve çalışma alanlarında hastalığın bulaşma riskini tamamen ortadan kaldıracak önlemler alınmalı ve aralıklarla doktor kontrolleri yapılmalıdır.
Salgının yayılmaması ve önlenmesi bakımından devam etmesi zorunlu olan hizmetlerde, bu görevleri yürütenlerin sağlıklı kalması gerekmektedir.
Hastalığın bulaşma riskini sıfıra indirecek maskeden gözlüğe, eldivenden özel koruma tulumuna kadar koruyucu malzeme ve ekipman ile çalışılması hayati bir ihtiyaçtır.
Bir kez daha altını çiziyoruz: Temel, zorunlu ve acil mal ve hizmet üretimi yapan işletme ve birimler dışında çalışma ACİLEN durdurulmalıdır. Aksi takdirde çalışanların hem kendi sağlıklarını hem de halk sağlığını korumak adına işe gitmeme, çalışmaktan kaçınma, yani evde kalma hakkı olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
6331 sayılı yasanın 13. maddesinde de açıkça belirtildiği şekilde ciddi ve yakın bir tehlike nedeniyle çalışmaktan kaçınacak ve çalışmama hakkını kullanacaktır. Bu işçilerin yasal hakkıdır, dahası yaşam hakkıdır.
Salgın süresince işten çıkarmalar yasaklanmalı. Çalışanlara ücretli izin verilmeli ve işsizler için ise koşulsuz işsizlik maaşı ödenmelidir.
Salgın için alınan önlemler ve salgının yarattığı ekonomik durgunluk nedeniyle yoğun işten çıkarmalar ve ücretsiz izin uygulamaları yaşanıyor. İşten çıkarmalar ve ücretsiz izin uygulamaları insanların gelir kaybına yol açıyor, yaşamlarını zorlaştırıyor ve onları virüse karşı korumasız hale getiriyor.
Covid-19’un toplumsal tahribatını önlemek için İş Kanunu’nda acil değişiklik yapılmalı; salgın süresinde işten çıkarmalar yasaklanmalıdır. Bu, devletin sosyal yükümlülüğü ve görevidir. İşten çıkarma yasağı süresince çalışanların geliri, işveren, işsizlik sigortası fonu ve devlet tarafından karşılanmalıdır.
Salgın süresince bütün vatandaşlarımızın geliri garanti edilmelidir.
Salgın işçileri, kayıt dışı çalışanları, çiftçileri, esnafı ve serbest çalışanları ciddi bir gelir kaybı ile karşı karşıya getirmektedir. Devletin temel yükümlüğü böylesi bir toplumsal afet karşısında toplumun ekonomik olarak güçsüz kesimlerini korumaktır. Anayasa’nın gereği budur. Salgın süresince çalışanların ve halkın gelirinin güvence altına alınması için bir dizi önlem alınmalıdır:
Hükümet çalışamayan ve gelir kaybına uğrayanların geçimini sağlamalıdır.
Salgın nedeniyle işe gitmeyenlerin, işten çıkarılan, gelir kabına uğrayan, karantina ve tedavi altında olanların kendilerinin ve ailelerinin geçimini sağlamak Hükümet’in görevidir. Bu hem Anayasa’nın sosyal devlet ilkesinin hem de Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun getirdiği bir yükümlülüktür. 1930 tarihli Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 83. maddesi salgın hastalık nedeniyle uygulanacak tedbirler nedeniyle vatandaşlarının geçimlerinin Hükümet tarafından sağlanmasını öngörmektedir. Devlet bu yükümlülüğü yerine getirmek zorundadır.
Vatandaşlarımızın kredi, fatura ve vergi borçları faizsiz olarak ertelenmelidir.
Salgın süresince konutlarda harcanan elektrik, doğal gaz, su ve iletişim ücretsiz hale getirilmelidir. Ücretlilerin ve dar gelirlilerin tüketici kredileri, kredi kartı borçları ile vergi borçları salgın süresince faizsiz olarak ertelenmelidir. Tüm temel gıda ve ihtiyaç maddelerinde KDV oranları sıfırlanmalı ve salgın süresince sıkı fiyat denetimi yapılmalı, karaborsa ve fırsatçılığa izin verilmemelidir.
Covid-19 ile mücadelenin köklü ve devletçi ekonomik politikalar ile yürütülmesini savunurken, günlük yaşama ilişkin getirilen kısıtlamaların salgınla mücadele amacı ile uyumlu olmasına ve salgınla mücadelenin yeni otoriter uygulamalara yol açmamasına dikkat çekmek istiyoruz.
Salgınla mücadele, Meclis’in etkin çalışmasıyla, sendikaların, sivil toplum kuruluşlarının- sağlık meslek örgütlerinin, yerel yönetimlerin katılımıyla şeffaf ve katılımcı bir şekilde yürütülmelidir'dedi.