İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İdlib'de 33 askerin şehit olduğu saldırının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında ulusal güvenlik toplantısının gerçekleştirildiğini hatırlatarak, Türkiye'nin hem bu saldırıdan hem de yüz binlerce Suriyelinin öldürülmesinden sorumlu olan gayrimeşru Esad rejimine karşılık verdiğini ve vermeye devam edeceğini bildirdi.
Sosyal medya hesabı Twitter'dan yaptığı açıklamada rejim mevzilerinin hem havadan hem de karadan hedef alındığını belirten Altun, şunları kaydetti:
"Rejimin mevzilerini hem havadan hem de karadan hedef almaktayız. Astana sürecine dahil olan bütün taraflara ve uluslararası topluma sorumluluklarını yerine getirmeleri çağrısı yapıyoruz. Geçmişte Ruanda ve Bosna'daki gibi soykırımların İdlib'de de yaşanmasına izin verilemez. Kahraman askerlerimizin kanlarını yerde bırakmayacağız. Askerlerimizi şehit edenler, yaptıklarının bedelini ödeyene kadar Suriye'deki operasyonlarımız devam edecek. Katil rejim, Astana sürecinde verdiği taahhütleri yerine getirmeyi reddediyor. Türkiye ise meşru müdafaa hakkını kullanıyor ve İdlib'de insani bir felaket yaşanmasını önlemeye yönelik operasyonlarında uluslararası hukuka uygun olarak hareket ediyor. Esed rejimi etnik temizlik yapıyor ve milyonlarca Suriyeliyi İdlib'den çıkarmayı hedefliyor. Bu insanlar Türkiye'ye ve Avrupa'ya kaçmaya çalışacaklar. Halihazırda 4 milyona yakın mülteciyi barındıran Türkiye'nin 1 milyon Suriyeli'nin daha ülkeye girmesine izin verecek kapasitesi ve kaynağı yoktur. Rejim yıllardır işlediği suçlara uluslararası bir tepki verilmemiş olmasından faydalanıyor. İdlib'i kendi kaderine bırakmak, rejimin karanlık hayallerinin gerçekleşmesi anlamına geliyor. Rejim bölgede demografik ve etnik bir temizlik peşinde. Bunu elbette görmezden gelemeyiz. Milyonlarca sivil, aylardır rejim tarafından hava bombardımanına tutuluyor. Okullar ve hastaneler de dahil olmak üzere birçok yapı rejim tarafından sistematik olarak hedef alınıyor. Gözlerimizin önünde yavaş yavaş bir soykırım gerçekleştiriliyor. Bilinçli ve onurlu olanlar bu katliama karşı seslerini yükseltmelidir. Uluslararası toplum, sivilleri korumak ve uçuşa yasak bölge oluşturmak için harekete geçmelidir. Astana sürecinin garantörleri olan Rusya ile İran, İdlib'de şiddetin ve çatışmaların azaltılması için verdikleri taahhütleri yerine getirmezlerse bütün güvenilirliklerini yitirirler. Türkiye meşru müdafaa için Suriye'de teröristlerle savaşıyor, Astana ve Soçi anlaşmalarında verdiği sözleri yerine getiriyor ve yerlerinden edilmiş kişilere ve mültecilere yardım ediyor. Taahhütlerimizden ve yaptığımız anlaşmalardan döneceğimizi düşünenler derin bir yanılgı içindedir. Bir suç ağı gibi hareket eden ve kendi halkına terörü yaşatan Esed rejimi hem ulusal güvenliğimiz, hem bölge hem de Avrupa için bir tehdit durumunda. Bütün bu olanları durup hiçbir şey yapmadan izleme lüksümüz yok. Bizden Suriyelileri terk etmemizi bekleyenler kendilerinden utanmalıdır."