Türkgün Gündem İlk Türk hava şehitleri için Doha Yunus Emre Enstitüsü'nde söyleşi

İlk Türk hava şehitleri için Doha Yunus Emre Enstitüsü'nde söyleşi

Doha'daki Yunus Emre Enstitüsü'nde düzenlenen söyleşide, Türk havacılığının ilk şehitleri ve 1914'teki İstanbul-Kudüs-İskenderiye seferi ele alındı. Türkiye'nin Doha Büyükelçisi, etkinliğin Türk-Arap kardeşliğini simgelediğini vurguladı. Etkinlik, plaket takdimi ve fotoğraf çekimiyle sona erdi.

KAYNAK: AA

Katar'ın başkenti Doha'daki Yunus Emre Enstitüsü'nde (YEE) Türk havacılığının ilk şehitleri ve 1914 yılında yapılan İstanbul-Kudüs- İskenderiye hava seyahati konulu söyleşi düzenlendi.

Etkinliğe Türkiye'nin Doha Büyükelçisi Dr. Mustafa Göksu, Katar Milli Arşivleri Arşiv Uzmanı Prof. Dr. Süheyl Sapan, Yunus Emre Enstitüsü Doha Koordinatörü Enver Gedik ve Katar'daki akademisyenler ve eğitimlerini sürdüren Türk ve yabancı öğrenciler ile çok sayıda vatandaş katıldı.

Arapça ve Türkçe olarak iki dilde eş zamanlı tercüme ile düzenlenen programda, Türk pilotlarının çıktıkları 2 bin 250 kilometrelik "İstanbul-Kudüs İskenderiye Hava Seyahati" ve bu uçuşu gerçekleştiren Türk havacılık tarihinin ilk şehitleri Fethi Bey, Sadık Bey ve Nuri Bey'in izledikleri rotalar ve seyahat sırasında yaşadıkları anlatıldı.

Etkinlikte konuşan Büyükelçi Göksu gerçekleştirilen bu hava seyahatinin Osmanlı Devleti'nin idaresi altındaki toprakların her köşesiyle ilgilendiğinin, ve o dönem Türk-Arap kardeşliğini zedelemek ve Orta Doğu'da karışıklık yaratmaya çalışanlara karşı devletin gücünün hala yerinde olduğunun bir ispatı niteliğinde olduğunu söyledi.

Arşiv Uzmanı Prof. Dr. Süheyl Sapan ise yaptığı konuşmada gerçekleştirilen hava seyahatinde şehit olan Pilot Teğmen Nuri Bey, Pilot Yüzbaşı Fethi Bey ile Üsteğmen Sadık Bey'in, Suriye'nin başkenti Şam'daki Emevi Camisi'nde bulunan Selahattin Eyyubi Türbesi'nin yanındaki kabre defnedildiklerini ve bunun Türk-Arap kardeşliğinin en somut örneklerinden birisi olduğunu vurguladı.

Program, konuklar ile toplu fotoğraf çekimi ve plaket takdimiyle son buldu.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Başyazı Amedspor ve Türk bayrağı

Amedspor ve Türk bayrağı

Kaynak: Yıldıray Çiçek

• 1972–1985: Melikahmet Turanspor
• 1985–1990: Melikahmetspor
• 1990–1993: Diyarbakır Belediyespor
• 1993–1999: Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor
• 1999–2010: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi DİSKİspor
• 2010–2015: Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor
• 2015–günümüz: Amed Sportif Faaliyetler

Görüldüğü gibi, kulübün zaman içerisindeki isim değişimleri bir dönüşüm sürecine işaret etmektedir. Turanspor’dan Amedspor’a uzanan bu yolculuk, yalnızca bir isim değişikliği değil; aynı zamanda kimlik ve duruş bakımından da farklı bir çizgiyi yansıtmaktadır. Ancak gelinen noktada, maalesef provokasyon ve tahriklere dönüşen bir çark hâlini almıştır.

Amedspor, Diyarbakır’daki bir spor kulübü olarak yalnızca sportif faaliyetleriyle anılmak yerine, bu ismi aldığı günden itibaren kamuoyunda sürekli olarak bölücü tartışmaların odağı hâline gelmiştir. Maçlarında İstiklal Marşı’nın ıslıklanması, bölücü sembollerin dalgalandırılması ve terörizmle ilişkilendirilen simgelerle poz veren futbolcular gibi olaylar, kulübün bölücülükle anılmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, hem kendi sahasında hem de deplasmanlarda oynadığı maçlarda sürekli gerginlikler yaşanmaktadır.

Nitekim Amedspor, MKE Ankaragücü maçı öncesinde de bir tahrik unsuruna başvurmuştur. Kulübün resmî sosyal medya hesabından paylaşılan “Maça Doğru” temalı görselde, Ankara Kalesi üzerinde dalgalanan Türk bayrağı, görselde Amedsporlu futbolcunun tam o noktaya yerleştirilmesiyle örtülmüş ve görünmez hâle getirilmiştir. Bu durum, kamuoyunda büyük tepkiye yol açmıştır. Özellikle millî konularda oldukça hassas olan Ankaragücü taraftarlarının karşılayacağı bir maç öncesinde böyle bir paylaşım yapılması, provokasyondan başka bir anlam taşımamaktadır.

Sosyal medyada oluşan yoğun tepkiler üzerine Amedspor, “Bayrağın futbolcumuzun arkasında kalmasının tamamen tasarımsal yerleşimden kaynaklandığı açıkça görülecektir” açıklamasını yapmak zorunda kalmıştır. Ancak “bayrağımız” demeye dahi çekinen Amedspor’un ne formasında ne de sosyal medya hesaplarında Türk bayrağına yer verilmektedir. Ayrıca, millî bayramlara ilişkin tek bir paylaşımda dahi bulunmamaktadır. Bu durum, Ankara Kalesi’ndeki Türk bayrağı görselinin kaldırılmasına dair yapılan savunmayı da geçersiz kılmaktadır. Zira bugüne kadar Türk bayrağına yönelik herhangi bir hassasiyet göstermemişlerdir.

“Terörsüz Türkiye” yolunda ciddi adımlar atılırken ve iç cepheyi Türk bayrağı altında güçlendirmeyi hedefleyen çağrılar yapılırken, bu tür tahrikler ve provokasyonlar yalnızca Türkiye düşmanlarının işine yaramaktadır.

Logosunda kalp içinde Türk bayrağı bulunan Türkiye Futbol Federasyonu’na bağlı olarak sportif faaliyetlerini sürdüren Amedspor’un yalnızca geçmiş sicili değil; adının kullanılış biçimi dahi bölücülüğe hizmet edecek şekilde araçsallaştırılmaktadır.

DEM Partisi’nin Türkiye partisi olma yolunda bir siyasi güzergâha girdiği bir dönemde, Amedspor’un bağlılık gösterdiği terör örgütü PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan dahi, “Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır” açıklamasında bulunmuş; kendi kurduğu örgüte “Devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir” çağrısını yapmıştır.

Bu durumda Amedspor, toplumda gerginlik yaratacak provokasyonları kim adına ve ne amaçla yapmaktadır?

Madem Amedspor, Ankara Kalesi görselindeki Türk bayrağının kaldırılmasının bilinçli bir tercih olmadığını savunuyor, o hâlde bu iddiasını somut bir adımla güçlendirmelidir. Ankaragücü maçına elinde Türk bayrağıyla ya da formasında Türk bayrağı logosuyla çıkarak hem oluşan gerginliği sona erdirebilir hem de geçmişteki siciline sünger çekebilir.

Peki, Amedspor bunu yapabilir mi? Yoksa spor maskeli provokasyonlarına ve tahriklerine devam mı edecek?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *