HABER:MEHMET ARKAN
Kalyoncu yapmış olduğu konuşmada’’ Millî tarihimizin ayrılmaz bir parçası olan Doğu Türkistan'ın başşehri Urumçi yakınlarında yer alan iki bin beş yüz yıllık mühendislik harikasından bahsetmek istiyorum. "Turfanda" sözcüğüyle dilimizde var olan Turfan şehrinden, tarımın tarihinden, sulamadan ve günümüz için değerinden bahsedeceğim. Bu vesileyle, Doğu Türkistan'da soydaşlarımıza yapılan zulmü de kınıyorum.’’Dedi.
TURFAN ŞEHRİ ÖRNEK ALINMALI
Taklamakan Çölünde yıllar önce atalarımızın su sorunlarını nasıl hallettiğini ve Turfan Bölegesini nasıl tarım merkezi haline getirdiğini anlatan Kalyoncu’’ ’’Turfan şehri, Taklamakan Çölü'nün yanında yer almaktadır. Çölün sıcaklığı 40-50 santigrat dereceye çıktığı için bölge "Ateş Vahası" olarak isimlendirilmektedir. Bugün, küresel ısınma sonucu artan sıcaklıkla ilgili, ülkemizde ve dünyada sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunlara çözümün bir örneğini Turfan şehrinin karızları bize sunmaktadır. Turfan karızları, çölün altında 100 metre derinliğe ulaşan kanal ağı ve su kuyuları sisteminden oluşmaktadır. Turfan şehrinin su ihtiyacı, Tanrı Dağları'ndaki suyun 5 bin kilometreden daha uzun yer altı kanalları ve barajlarıyla taşınması sayesinde karşılanmıştır. Böylece Turfan bölgesi, kavunun ve üzümün efsaneleştiği bir tarım merkezi hâline gelmiştir.Günümüzdeki su ihtiyacının yaklaşık yüzde 40'ı hâlâ bu tarihî kanallarla sağlanmaktadır. ‘’İfadelerini kullandı.
YERALTI BARAJLARI VE KAPALI SU KANALLARI
Önümüzdeki yıllarda dünyada su sıkıntısı yaşanacağının altını çizen Kalyoncu,2500 yıl önce atalarımızın su sıkıntılarının nasıl üstesinden geldiğinden de bahsetti.Sözlerine Devam eden Kalyoncu’’Önümüzdeki yirmi yıl içerisinde tatlı su sıkıntısı, dünya çapında kendini gösterecektir. Türkiye, su fakiri durumuna düşen ülkeler durumuna gelmektedir. Sizin oylarınızla kalkınma planına giren yer altı barajları, tam da iki bin beş yüz yıl önce atalarımızın tecrübesinden alınan ilhamla gündeme getirilmiş ve güncel sorunumuza çözüm olabileceği düşüncesiyle Milliyetçi Hareket Partisi tarafından teklif edilmiştir. Yer altı barajlarıyla depolanacak ve kapalı su kanallarıyla taşınacak tatlı su, buharlaşma kaynaklı kayıp yaşamadan ihtiyaç noktalarına ulaştırılacaktır. Sayın Bakanın bu konudaki hassasiyeti ve Bakanlığın bu konuyu sahiplenmesi bizi ziyadesiyle memnun etmektedir. Ayrıca, DSİ tarafından bu mühendislik harikasının incelenmesinin de faydalı olacağı kanaatindeyiz. Bunun yanında, Türk tarım tarihî üzerine yapılacak bilimsel çalışmaların çok faydalı olacağını da düşünmekteyiz.’’Dedi.
SU KUYULARI KAYIT ALTINA ALINMALI
İleri yıllarda ülkemizde tedbir almazsak su sıkıntılarının yaşanabileceğinin altını çizen Kalyoncu su kuyularının kayıt altına alınmasıgerektiğini belirtti.sözlerine devam eden Kalyoncu’’su miktarının giderek azalacağını ve gelecekte su kıtlığı yaşayacağımızı bilerek uygulamalar titizlikle denetlenmelidir. Ülkemizde var olan bütün su kuyuları bir an önce kayıt altına alınmalı ve kaçak su kuyusu bırakılmamalıdır. Sadece Konya havzasında kaçak su kuyusu miktarı yüzde 80 civarındadır.’’Dedi.
DENETİMSİZ FOSEFTİKLER
Denetimsiz foseftikleri tarım arazilerini olumsuz etkilediğini belirten Prof.Dr.Hasan Kalyoncu’’Tarım topraklarının korunması açısından önemli durumlardan biri de denetimsiz foseptiklerin varlığıdır, hem toprağın hem de suların kirlenmesini engellemek açısından büyük önem arz eden bir konudur. Bugün, İzmir ilimizde kanalizasyon sistemine dâhil edilmeyen yaklaşık 87 bin foseptik yer almaktadır.’’Şeklinde konuştu.
HOBİ BAHÇELERİ İÇİN KANUNİ DÜZENLEME YAPILMALI
Kalyoncu’’Ayrıca, tarım alanlarının kâbusu hâline gelen hobi bahçeleri acilen düzenlenmelidir, hem tarım arazilerinin bölünmesine hem kirlenmesine sebep olan hobi bahçeleri için kanuni bir düzenleme yapılmalıdır.’’Dedi.
SUKANUNU BİR AN ÖNCE GÜNDEME ALINMALI
Suyla ilgili denetimlerde Tarım ve Orman Bakanlığına da denetim yetkisi verilmesi gerektiğini söyleyen Kalyoncu’’Tüm bunların yanında, özellikle, suyla ilgili konularda tüm hizmetleri sunan Tarım ve Orman Bakanlığının denetimde yer almaması, denetimin Çevre Bakanlığında olması işleyişte sorunlara sebep olmaktadır. Denetim işlerinde Tarım ve Orman Bakanlığının da olacağı bir düzenleme mutlak suretle yapılmalıdır. Millî politikalar çerçevesinde su kanununun bir an önce gündeme alınması ve aksaklıkların giderilmesi gerekmektedir. Ülkemizde, korunan alanlar konusunda yetki karmaşasının da giderilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığının tek yetkili olması gerekmektedir.’’Şeklinde konuştu.
YERLİ TOHUMU DESTEKLİYORUZ
Ziraat merkezlerinin oluşturulması Atatürk’ün bu konudaki çalışmaları ve yerli tohum konularına da değinen Kalyoncu’’Ziraat merkezlerinin oluşturulmasından ve geniş bir işletme kurumu meydana getirilmesinden bahsetmektedir. Bu tespit ve öngörü de tam olarak faaliyete geçirilememiş ve zamanla ziraat merkezleri olması planlanan kuruluşlar işlevlerini kaybetmiştir. Fakat havza bazlı destekleme sisteminin bugün gündeme alınması, seksen iki yıl önce Atatürk'ün öngörüsünün hem doğruluğunu hem de geç kalınmışlığını ortaya koymaktadır. Geç kalınsa da oldukça değerli bu girişimi destekliyoruz. Yine Atatürk'ün aynı konuşmasında stratejik ürünlerin miktarının, kalitesinin yükseltilmesinin, hastalık ve düşmanlar ile mücadele konusunda gereken teknik ve kanuni her tedbirin vakit geçirilmeden alınması gerektiğini ifade eden tespiti geçen zamana rağmen değerini korumakta ve tarım uygulamalarımıza ışık tutmaktadır. Bakanlığımızın bugün yerli tohum ve stratejik ürünleri geliştirmeye odaklı çalışmalarını da bu kapsamda değerlendiriyor ve destekliyoruz. Ayrıca istilacı türler ve patojenlerle mücadele eylem planının ne kadar değerli ve geç kalınmış olduğunu da buradan anlamaktayız.’’İfadelerini kullandı.
MİLLİ EKONOMİNİN TEMELİ ZİRAATTIR
Sözlerine devam eden Prof.Dr. Hasan Kalyoncu’’Tarım sektörünü genel olarak değerlendirecek olursak karşımıza öncelikle sorunlarla dolu bir manzara çıkmaktadır. Peşinen belirteyim ki, bu sorunların aşılması mümkün ve kolaydır. Bu konuyu irdelerken yine tarihî vesikalarla örneklendirmeler yapacağım. Ulu Önder Atatürk 1 Kasım 1937'de Mecliste yaptığı konuşmada "Millî ekonominin temeli ziraattır." diyor ve devamla memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalı, bundan daha önemlisi, tarım yapılan toprakların hiçbir şekilde bölünmemesi ve tarım topraklarının nüfusa ve verim derecesine göre sınıflandırılmasını söylemektedir. Fakat bu tespit o yıllarda yapılmasına rağmen günümüze kadar ihmal edilmiş bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bugün ise Tarım Bakanlığının tarım alanlarının toplulaştırılmasını öncelik olarak ele alması memnuniyet vericidir. Ayrıca Atatürk "Memleketi iklim, su ve toprak verimi bakımından ziraat bölgelerine ayırmak icap eder." tespitini yapmaktadır ve bunun yanında Sayın milletvekilleri, en son on beş yıl önce yapılan ve kasım ayında 3'üncüsü düzenlenen Tarım Şûrası yoğun bir katılımla gerçekleşmiştir. Ülkemizin tarım ve ormancılığı açısından önemli kararlar alınmıştır. Tarafımızca da takip edilip katkı sağlanan Tarım Şûrasının yapılmasında ve alınan kararlarda emeği geçen herkese teşekkürlerimi iletiyorum. Ülkemiz tarım ve hayvancılığının gelişmesi amacıyla 2024 yılına kadar planlamanın yapıldığı ve önümüzdeki yirmi beş-otuz yıla yön verecek kararların en kısa zamanda hayata geçirilmesini diliyorum.’’ dedi.
Sorunlara çözüm geliştiren bir siyasi hareketiz
Kalyoncu’’Tarım ve Orman Bakanlığının taşra teşkilatlarında, emeklilik ve hizmetin gereği olarak ziraat mühendisleri, gıda mühendisleri, su ürünleri mühendisleri, veteriner hekim, biyolog, tekniker, teknisyen, laborant ve genel idare ile destek personeli dâhil yoğun bir eleman ihtiyacı bulunmaktadır. Bu personelin alımı, istihdam alanı bekleyen genç meslek mensuplarının da beklentisidir.Bakanlığa bağlı Orman Genel Müdürlüğünde istihdam edilecek yaklaşık 5 bin personel oldukça memnuniyet vericidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz bugünün sorunlarına çözüm arayan bir siyasi hareket olmanı yanında, gelecekte oluşabilecek sorunları da öngörerek bu sorunlara çözüm geliştiren bir siyasi hareketiz. Ülke ve millet önceliğimiz olup faydalı her şeyin yanındayız, zararlı her şeye ise karşıyız. Bu durum, Sayın Genel Başkanımızın veciz ifadeleriyle Türk siyasi hayatına damga vurmuştur: "Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben." Bu anlayışla, 2020 yılı bütçesinin ülkemize ve Türk milletine hayırlı olmasını diliyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.’’ dedi.