Bir televizyon programına konuk olan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Libya'yla ilgili soruları da yanıtlayan Kalın, Libya'daki krizin devam ettiğini anlatarak, Türkiye'ye birçok defa gelen ve uluslararası toplumun tanıdığı Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez el Serrac'ın 27 Kasım ziyaretinde Türkiye ile iki anlaşma imzaladığını hatırlattı.
Erdoğan ve Merkel telefonda görüşecek
Kalın, BM'nin de yönettiği bir Libya sürecinin olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:
"Orada tarafları bir araya getirecek, siyasi sürecin önünü açacak, ateşkesi sağlayacak bir süreç var. Bunun için Almanya ev sahipliği yapmak istiyor. Onun hazırlık toplantılarına katıldım. Şimdi ocak ayının ikinci yarısına doğru bu zirvenin yapılması planlanıyor. Göreceğiz nasıl şekilleneceğini, Cumhurbaşkanımız da haklı olarak 'tabloyu tam görelim' dedi. Normalde BM'nin 5 daimi üyesi ve Türkiye, Almanya, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve İtalya'nın katıldığı, ayrıca Avrupa Birliği, Afrika Birliği ve Arap Ligi'nin katılması öngörülen bir zirve olacak. Berlin'deki toplantılarda da hep söyledim. Eğer (Libya'nın doğusundaki silahlı güçlerin lideri) Hafter saldırılarına devam ederse bizim Berlin'de toplanmamızın bir anlamı kalmayacak. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımız, bu soru işaretlerini de giderecek bir çalışmanın yapılması talimatını da verdi bize. Şimdi onunla ilgili de görüşmeler devam ediyor. Bugün Cumhurbaşkanımızın öğleden sonra (Almanya Başbakanı Angela) Merkel'le bir telefon görüşmesi olacak. Onların talebi üzerine. Onlar da bu konuyu tekrar istişare edecekler."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Libya'da ne işimiz var?" diyerek eleştirilerde bulunduğu bu konuyla ilgili görüşü sorulan Kalın, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Küreselleşme çağında Misak-ı Milli sınırlarının güvenliği sınırların ötesinde başlar. Yani Türkiye'nin güvenliği, bu çağda Misak-ı Milli sınırlarının ötesinde başlar. Siz hattı geniş çizmezseniz, bu küreselleşme çağında ülkenizin ulusal sınırlarını dahi koruyamazsınız. Biz bunun örneklerini defalarca gördük. Libya birilerine çok uzak gelebilir. Libya bizim deniz komşumuzdur. Libya bizim sadece tarihi bağlarımız olduğu bir yer değil aynı zamanda Kuzey Afrika'nın en belirleyici ülkelerinden biridir. Kuzey Afrika'da bir kriz olduğunda bütün Akdeniz ülkeleri bundan etkilenir Türkiye bundan etkilenir. Bu, 'Libya'da ne işimiz var?' sözü çok dar bir bakış açısının cümlesidir."
Kalın, değişik yerlerden, resmi, gayri resmi kanallardan bazı bilgiler geldiğini ifade ederek şöyle konuştu:
"Libya ile imzaladığımız bu deniz yetki alanları anlaşmasından aslında Mısır'da son derece memnun. Mısırlı yetkililer bunu söylediler. Onların sahası genişledi. Şu anda biz Mısır yönetimiyle bir temasımız yok ama uzun vadede baktığınız zaman bölgenin zenginliği açısından baktığınız zaman onların da Türkiyesiz bir Doğu Akdeniz planı yapmaları mümkün değil. Kendileri de biliyor bunu."
Kalın şöyle devam etti:
"Türkiye gidip Libya'yı işgal etmiyor, oraya gidip kimsenin toprağını ele geçirmek gibi bir güdüyle hareket etmiyor. Burada maalesef başkaları bu tür hamleler yaptığında ses çıkartmayanlar, Rusya'nın, İtalya'nın, İngiltere'nin, Fransa'nın ne işi var diye sormayanlar, Türkiye devreye girince 'Türkiye'nin orada ne işi var?' İçeridekiler 'Bizim orada ne işimiz var' diyorlar, dışarıdakiler de Arap milliyetçiliğini tekrar tahrik etmek için Türkiye karşıtı bir söylemle, 'Türkiye buraları işgal etmeye geliyor, Osmanlı mirasını yeniden canlandıracak.' Böyle bir güdüyle hareket etmediğimiz açık değil mi? Biz Suriye'nin hangi toprağını işgal ettik?"
Öte yandan Kalın "Türkiye, ABD'nin yaptırımlarına hazır mı?" sorusuna şu yanıtı verdi:
"(ABD Başkanı Donald) Trump yönetimi de bundan son derece rahatsız ama kongrede oluşan böyle bir hava var. 'Ne yapalım, ne edelim de Türkiye'yi cezalandıralım.' Son hazırladıkları yaptırım tasarısı henüz daha gündeme gelmedi, oylanmadı, ocak ya da şubat ayında oylanması öngörülüyor veya planlanıyor. Adeta bir bohça gibi her şeyi içine koymuşlar. S400 var, Doğu Akdeniz var, Türk akımı var, bir sürü şey var. Bunun merkezinde S400 olduğunu söylüyorlar. Biz onlara S400'lerle ilgili öneri götürdük, Cumhurbaşkanımız beni görevlendirdi. 'S400'le ilgili gelin teknik komisyon kuralım, bunlar çalışsınlar uzmanlar. Çünkü onlar F-35'lerin hassas bilgilerinin S400'ler üzerinden ele geçirileceği ile ilgili bir tezle ortaya çıktılar. Biz de uzmanlarımıza, hava kuvvetlerine, savunma sanayideki arkadaşlara sorduk, böyle bir riskin olmadığını, bunun rahatlıkla çözülebileceğini söylediler.
Dedik ki 'Gelin o zaman bunu uzmanlar paylaşsınlar. Bunu istiyorsanız ikili yapalım, istiyorsanız NATO şemsiyesi altında yapalım.' Çünkü F-35 programının bir ortağı olarak biz de F-35'lerin herhangi bir şekilde zarar görmesini istemeyiz. Daha da önemlisi S400'leri Türk askerleri kullanacak. Biz kullanacağız, biz istediğimiz zaman açacağız, biz istediğimiz zaman kapatacağız. Adı üstünde bu bir savunma sistemi, herhangi bir ülkeye tehdit oluşturması söz konusu değil. Bize bir saldırı olduğunda kullanacağımız bir sistem. Bu kapıyı kapattılar, orada muazzam bir ön yargı var. Bunun sadece S400'le ilgili olmadığı çok açık. Barış Pınarı Harekatı'ndan rahatsız olan, PYD'ye, YPG'ye, PKK'ya vurduğumuz darbeden rahatsız olanlar, Doğu Akdeniz'de bayrak göstermiş olmamızdan rahatsız olanlar, Libya'da bayrak gösteriyor olmamızdan rahatsız olanlar, FETÖ ile mücadeleden rahatsız olanlar, bütün bunlar bir paket halinde kongrede yaptırım söylemine ya da yaklaşımına dönüşmüş durumda. Tasarıya baktığınız zaman her şey var."
Kalın'dan ABD'ye cevap
Türkiye'nin Rusya ile yakınlaştığı eleştirilerine Kalın, şöyle karşılık verdi:
"Türkiye'yi buraya iten kim? Siz PYD, YPG, FETÖ konusunda adım atmayacaksınız, geleceksiniz bizim sınırımızda bir terör koridoru kurulması için adımlar atacaksınız, bölgedeki attığınız hiçbir adımda Türkiye'yi hesaba katmayacaksınız, Suriye'de, Irak'ta, Doğu Akdeniz'de diğer yerlerde, bütün Bunlarda Türkiye'yi dışarıda bırakan, Türkiye'yi alternatif aramaya mecbur bırakan adımlar atacaksınız ondan sonra dönüp de bize 'Siz niye Rusya'yla yakınlaşıyorsunuz, niye şurayla yakınlaşıyorsunuz?' diye soru soracaksınız. Bu yaptırım söylemi tam da o kaçınmak istediğiniz, 'Türkiye Rusya'ya yakınlaşmasın' gibi bir kaygınız varsa onu daha da hızlandıracak bu yaklaşımınız. Türkiye alternatif bakmaya devam edecek. Nasıl Türkiye enerji kaynaklarını çeşitlendirmek zorundaysa aynı şekilde savunma sanayi kaynaklarını da çeşitlendirecek."
"Yerli otomobil için bana da sipariş mesajları geliyor"
Bu arada Kalın, otomobil tanıtımında Türkiye'nin teknoloji ekonomi tarihinde yeni bir sayfa açıldığını dile getirerek, "İnşallah 2 yıl sonra kendi otomobilimize bineceğiz. O nasıl tarihi bir an ise 2 yıl sonra bu gerçek hale gelecek. 2 yıl hiçbir şeydir böyle bir teknolojinin üretilmesinde. 2 yıl sonra bu arabaya bineceğiz, inşallah. Bu nasıl tarihi bir dönüm noktası ise Doğu Akdeniz'de yaptığımız hamleler, Suriye'de attığımız adımlar da Türkiye'nin konumunu yeniden şekillendiren, tanımlayan tarihi adımlar olarak tarihe geçecek." dedi.
Türkiye'nin Otomobili projesinde yaklaşık 2 yıldır 100'e yakın Türk mühendisinin çalıştığını anlatan Kalın, şöyle devam etti:
"Çok başarılı bir iş yaptılar, iş çıkarttılar. Önemli olan burada yürüyüşün devam etmesi. Daha yürüyüşün bir fotoğrafını gösterdiler bize yani 2 yıllık bir çalışmanın sonucunda prototip üretildi. Şimdi inşallah bu devam edecek 2 yıl sona banttan ilk araç çıkacak, ondan sonra ilk yılda biliyorsunuz 175 bin araç üretilmesi öngörülüyor, planlanıyor. Muhtemelen zaten yetmeyecek. İhracata gideceğiz. Birkaç gündür bana da mesajlar geliyor İngiltere'den, Pakistan'dan, Katar'dan, başka yerlerden 'Biz ne zaman sipariş verebiliriz?' diye. Afrika dediğiniz 1 milyar insandan bahsediyoruz, Ortadoğu'da 250-300 milyon insandan bahsediyoruz."