MHP Grup Başkanvekili Muhammed Levent Bülbül TBMM Genel Kurulunda, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
MHP'li Bülbül'ün açıklaması şu şekilde;
Bugün Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü’dür. 29 Kasım 1978’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla kabul edilen dayanışma günü 2023 yılında ne yazık ki Filistin halkının soykırıma uğradığı, uluslararası sistemin çöktüğü, insan hakları ve insancı hukukun ayaklar alındığı günlere rast gelmiştir. Evet, Milliyetçi Hareket Partisi grubu olarak Filistinli kardeşlerimizle bu süreçte tam bir dayanışma içerisinde olduğumuzu, yaşanan hukuksuzluk ve katliamların son bulması için başkenti doğu Kudüs olan Filistin devletinin kurulmasıyla birlikte iki devletli çözümün kalıcı barışın teminatı olacağının altını çiziyor, yaşanan acıların çok kısa bir süre içerisinde son bulmasını yeniden temenni ediyorum.
Dünya tarihine bakıldığında millî kimlik ve kültürünü muhafaza ederek birlik ve beraberliğini sağlayabilen milletler maziden atiye varlıklarını sürdürebilmişlerdir. Yüz yıl evvel tüm imkânsızlıklara rağmen “Dilde, fikirde, işte birlik.” diyerek kutlu bir ülkünün parolasını veren büyük düşünür İsmail Gaspıralı, birleşmiş bir Türk dünyasının tasavvurunu ortaya koyduğunda bunu ham bir hayal olarak görenler, bugün bu hayallerin somut adımlarla hayat bulduğuna şahit olmaktadırlar. Türk Konseyi, adını 2021 tarihinde Türk Devletleri Teşkilatı olarak almış ve kurumsallaşma aşaması hız kesmeden başlamıştır. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan'ın üye olduğu, Macaristan, Türkmenistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gözlemci üye olduğu Türk Devletleri Teşkilatı 160 milyonu aşkın nüfus gücü, 4 milyon kilometreyi aşkın yüz ölçümü, kişi başı ortalama 9 bin doları aşan geliriyle birlikte özellikle KKTC’nin de yakın gelecekte tam üye olarak katılmasıyla Asya, Akdeniz ve Avrupa’da dünyanın yükselen gücü olarak siyasette kritik ve majör bir etkiye sahip olacaktır.
2020 yılında 2’nci Karabağ Savaşı’nda Azerbaycan'ın işgal edilen topraklarını geri alarak Zengezur Koridoru’nun açılacak olmasıyla birlikte Türk dünyası arasında kesintisiz kara ve demir yolu bağlantısının tesis edilmesi jeopolitik ve jeostratejik açıdan son derece önemli bir gelişme olacaktır. Yaşanan bu gelişmeler, şüphesiz, 300 milyonluk bir pazara, 1,5 trilyon dolarlık ekonomiye, 500 milyar doları aşan ticaret hacmine sahip olan Türk Devletleri Teşkilatı arasında çok boyutlu iş birliğini artıracak, refah seviyesini de yükseltecektir.
Türk Devletleri Teşkilatı arasında siyasi, kültürel, ekonomik, ticari alanlar başta olmak üzere, Türk dünyası 2040 vizyonu kabul edilmiş ve bu doğrultuda önemli kararlar alınmıştır. Türk Devletleri Teşkilatının bu yolda ortak alfabe komisyonu kurulmasına karar verilmiş, bununla birlikte, şimdiye kadar Türk Yatırım Fonu, Türk Devletleri Yüksek Mahkemeler Birliği, Türk Haber Ajansları Birliği, Türk Dünyası Noterler Birliği, Türk Dünyası Sendikalar Birliği gibi yeni fon ve birlikler oluşturulmuştur. Başbuğumuz Alparslan Türkeş, Türk birliği ülküsünü şöyle ifade etmiştir: “Türk birliği ülküsü yeryüzündeki bütün Türklerin bir millet ve devlet hâlinde bir bayrak altında toplanması ülküsüdür. Bunun tahakkuku bazı kimselere ilk bakışta imkânsız gibi görünebilir, birçok kimse bunu zararlı bir hayal olarak da vasıflandırabilirler fakat unutmamak lazımdır ki her hakikat önce hayalle başlar. Yine hatırlatmak gerekir ki 1919 yılında hür ve müstakil bir Türkiye kurmak için Anadolu’da dünyanın galiplerine karşı savaşa girişmek de ‘çılgınlık’ ve ‘hayal’ diye adlandırılmıştı fakat inanmış ve kendilerini bu ülkeye adamış olanlar, yurdu kurtarmaya ve müstakil bir Türkiye meydana getirmeye muvaffak oldular. Türk birliği de sistemli çalışmak, fırsat kollamak ve her şeyden önce Türkiye’yi korumak ve yükseltmeye çalışmak suretiyle bir gün elbet hakikat olacaktır.”
Bugün, o günleri idrak etmekteyiz; bugün, bu birlikteliğin adı Türk Devletleri Teşkilatıdır, altında buluştuğumuz bayrak da Türk Devletleri Teşkilatının bayrağıdır. Bu noktada, Türkiye’nin belirleyici gücü, inşallah, bu Devletler Teşkilatının, Türk birliğinin daha da güçlenmesine vesile olacaktır diyorum.
Avrupa Adalet Divanı, Avrupa Birliği bünyesindeki kamu kurumlarının, başörtüsünü yasaklayabileceğine dair bir karar vermiş ve bu karar kamuoyuna yansımıştır. Belçika’da bir belediyede çalışan bir işçinin başörtüsü takmasıyla alakalı olarak işten çıkarılması sonrasında başlayan süreç nihai olarak Avrupa Adalet Divanına intikal etmiş, Avrupa Adalet Divanı vermiş olduğu kararda kamu kurumlarının bu dinî inanç sembollerinin yasaklanması veya serbest bırakılmasıyla ilgili olarak karar verme özgürlüğünün, hakkının bu kamu kurum ve kuruluşlarında olduğunu ifade etmiştir. İnsan haklarının temelini, temel hak ve hürriyetlerin temelini teşkil eden din ve vicdan özgürlüğü konusunda dünyaya örnek olduğunu ve bu temel hakların kaynağı olduğunu iddia eden Avrupa, Müslümanlara karşı çifte standartlı bir politikayla bugün -yargı makamları da dâhil olacak şekilde- bu hususta İslam karşıtlığına, Müslüman karşıtlığına, yabancı düşmanlığının da bir parçası olarak yargı kararlarıyla da tevessül etmektedir.
Bu karar, Batı’nın çifte standardını, Batı’nın ikiyüzlülüğünü bir defa daha ortaya koymuştur. Bugün, Avrupa Birliği içerisinde azımsanmayacak bir nüfusa sahip olan Müslümanların bu hak ve hürriyetlerinden mahrum kalması, insan hakları ve hukuku açısından kabul edilemezdir. Bu noktada Türkiye olarak da gerekli teşebbüsleri yapacağımıza ve bu noktada dünyada gerçek manada din ve vicdan hürriyeti anlamında örnek ülke olarak gerekli mesajları vereceğimize inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.