Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın şu açıklamalarda bulundu:
"Sayın Devlet Bahçeli’nin Suriye ve rejim konusundaki açıklamalarının ne kadar isabetli olduğu ve hedefi tam on ikiden vurduğu, hem Rusya Dışişlerinin telaş içinde yaptığı açıklamadan, hem de Esad yönetiminin parlamentoda Türkiye aleyhine aldığı karardan ayan beyan anlaşılmaktadır.
1915 yılında meydana gelen ”mukatele” sırasında 500 bini aşkın Osmanlı Türk’ünün öldürülmesini yok sayıp Ermenilerin ölümünü soykırım olarak tanıyan kararın Suriye parlamentosunda onaylanması,bu köhne rejimin yıkılmasının ve halkının özgürleşmesinin zamanı geldiğini göstermektedir.
Beşar Esad döneminde alınan, “Biz onun babasını da bilirdik.” dedirten türden bu kararın arkasında Rusya’nın bulunduğunu ve bunun Türkiye’yi kendi coğrafyasına hapsetmek için oynanan kirli oyunun bir parçası olduğunu kim inkâr edebilir?
Sözde soykırım yavelerine yol açan olayların baş müsebbiplerinden birinin Rusya olduğu, 1.Dünya Savaşı sırasında hem cephe gerisinde kargaşa çıkararak savunmasız ve masum halkın üzerine saldıran, hem de Doğu Cephesindeki Osmanlıyı arkadan vuran Ermeni çetelerinin Rusya tarafından silahlandırıldığı, belgelerle ve dönemin Rus subaylarının itiraflarıyla sabittir.
Merhum İsmet Paşa’nın, “Büyük devletlerle ilişkiye girmek, ayıyla yatağa girmeye benzer.” şeklindeki değerlendirmesi, Rusya ile siyasi ilişkiler kurulmasının sonuçlarını ortaya oymak bakımından ne kadar da isabetli ve manidar bir sözdür.
Sayın Genel Başkanımız 2004 yılında yapığı bir konuşmada da, ABD’nin tek kutupluluk ısrarına ve AB’nin dayatmalarına karşı uluslararası alanda alternatiflerin arandığı bir dönemde, Rusya’nın davulunu çalanları, Avrasyacılığın “Avrusya”ya dönüşmemesi konusunda uyarmıştır.
Gelinen noktada Rusya’nın Suriye yanlısı ve Türkiye’nin vazgeçilmez bölgesel çıkarlarını hedef alan ısırgan politikaları, geleceği daha 16 yıl öncesinden öngörerek kamuoyunu uyaran Sayın Devlet Bahçeli’nin ne kadar haklı olduğunu göstermektedir.
Rus Dışişleri yetkilileri bilmelidir ki Türkiye’de milletimizin varlık azmini ve beka kararlılığını temsil eden MHP’nin esas aldığı jeopolitik, ne “Avrusya”ya, ne “Büyük Orta Doğu Projesi”ne, ne de AB’nin çapsız ve sığ küresel planlarına bağlıdır.
MHP Lideri Sayın Bahçeli’nin 9 Aralık 2004’de dile getirdiği üzere, “Üç hilalin bir jeopolitiği vardır. Üç hilal, her biri bir kıtaya bakmak suretiyle bütün yer küreye dönük jeopolitik oluşturmaktadır.”
MHP’nin jeopolitiği, Türk milletinin; özellikle kendi coğrafyasında bekasına yönelik bütün tehditleri kaynağında yok etmesi esasına müstenittir."
Genel Başkanımızın “Yansın Suriye, yıkılsın İdlib, kahrolsun Esad!” tarzındaki ifadeleri de bu çerçevede “provokasyon” değil, “millî operasyon” şeklinde anlaşılmalıdır.