1952'yi gösterirken sıcak bir temmuz ayında 67 yaşındaki Mary Reeser’ı oğlu Richard evinde ziyaret etti. Akşam saatlerinde gerçekleşen bu ziyarette Mary oğluna, uykuya rahat bir şekilde dalmak için kullandığı ilaçlardan iki tane aldığını söyledi. Bu ilaçlar Mary’ye reçete ile verilmese de Richard doktor olduğu için annesinin bu tür ilaçlar almasında herhangi bir sakınca görmüyordu. Richard bir süre daha annesinin yanında kaldıktan sonra evden ayrıldı. Mary ise oğlunu bir daha göremeyeceğinden ve son kez uyuyacağından habersiz olarak, sallanan sandalyesinde uykuya daldı.
Sonrasında yaşananlar korku filmlerini aratmayan cinstendi.
Mary’nin hemen yan dairesinde oturan Pansy, sabahın erken saatlerinde yani saat 05.00 gibi bir ses duydu ve korkmuş bir şekilde yataktan kalktıktan sonra odasının penceresinden çevreyi kolaçan etti.
Sokak her zaman olduğu gibi sessizdi. Kimsenin olmadığını gören Pansy, rüya gördüğünü düşünüp yatağına geri döndü. Tekrar uykuya dalmadan önce Pansy’nin burnuna yanık kokusu gelmeye başladı. Biraz daha zaman geçtikten sonra saat yaklaşık 8 gibi Pansy, Mary'ye gelen bir telgrafı teslim etmek için kadının dairesine gitti ve koridorda yoğun bir isin olduğunu fark etti. Daire kapısını açmak isteyince, kapı kolunun tutulamayacak derecede sıcak olduğunu gördü. Pansy yakınlarda oturan bir komşusundan yardım istedi. Kapıyı zar zor açan iki adamı korkunç bir manzara bekliyordu.
ALEVLER EVE HİÇBİR ZARAR VERMEDİ
Manzara tam olarak kemik ve kül yığını, küçülmüş bir kafatası, tüten dumanlar ve bir adet yanmamış bacaktı. Olay yerine hemen yetkililer çağrıldı ve yangın şüphesinden dolayı eve ilk gelen itfaiye oldu. İtfaiye yetkilileri, Mary’nin ayağındaki siyah terliğinin hâlâ durduğunu, yanmış kafatasının ise bir kahve fincanı kadar küçüldüğünü söyledi.
Böylesine küle dönmüş bir vücuda ne olduğunun anlaşılması için bir krematoryum uzmanı çağrıldı. Uzman, Mary’nin vücudunun bu hale gelebilmesi için 650 santigrat derecede, yaklaşık 3-4 saat boyunca yanması gerektiğini söyledi. Olay tam olarak burada tuhaf bir hal almaya başlıyordu. Çünkü Mary’nin oturduğu sandalye dışında evin hiçbir yeri yangından zarar görmemişti. Durum o kadar tuhaf ve anlamsız ki sanki biri Mary’i oturduğu sandalye ile evinden almış, 3-4 saat boyunca kadını aleve maruz bırakmış ve her şey bittiğinde evine tekrar getirmişti.
Evde lamba anahtarları ve masada duran mumlar tamamen erirken, prizlerin hepsinin sağlam olduğu görüldü. Daha sonra polisin yaptığı detaylı incelemede evin elektrik aksamında herhangi bir sıkıntı olmadığı ortaya çıktı.
Mary’nin yakınlarında bulunan bir gazete yığını da alevlerden hiçbir şekilde zarar görmemiş bir halde sapasağlam duruyordu. Eve gelen itfaiyecilerden biri, evin içinde durulamayacak kadar sıcak olduğunu ancak eve baktıkları zaman yanmaya devam eden herhangi bir alev tespit etmediklerini söyledi.
Bunun üzerine polis, olay yerinden topladığı külleri, halıyı, bir metal parçayı ve sandalyeden geriye kalanları FBI’ya gönderdi. Yangının başlama sebebini öğrenebilmek için bir soruşturma başlatan FBI, yaptığı incelemeler sonunda yanıcı hiçbir şey tespit edemedi ancak halının üzerinde eriyen yağ birikintisi buldu. Yangının neden çıktığına dair birkaç fikir yürüten FBI ve polisin ilk fikri, yangının elektrik aksamından çıkmış olmasıydı. Ancak polisin kendisi de evde elektrik konusunda herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını biliyordu. Ayrıca yangın elektrik yüzünden çıksa sadece Mary değil, bütün ev yanıp kül olurdu.
'VÜCUDUNDAKİ YAĞLAR YANDI'
İkinci fikir biraz daha gerçekçi görünse de hiçbir zaman kesin olarak kanıtlanamadı. Olaydan sonra komşulardan biri, camdan Mary’nin sigara içtiğini gördüğünü söyledi. FBI da Mary’nin elinde sigarayla sallanan sandalyesine gittiğini ve bu şekilde uyuyakalmış olabileceğini düşündü. Çünkü evden teslim edilen metal parça da bir çakmağa ait olabilirdi. Hazırlanan rapora göre, Mary’nin elinden sigarası düşünce kadının geceliği alev aldı ve halihazırda kilolu olan kadının vücudundaki yağlar, bu yangını körüklemeye yetti.
Ancak böyle bir şeyin yaşanabilmesi için Mary’nin sallanan sandalyesinde oturduğu sırada bir bacağını kalçasının altına alması, diğerini de sallandırması gerekiyordu. Belki de alevler sallanan bacağa ulaşana kadar gücünü yitirdi ancak Mary’nin vücudunun büyük bir kısmını küle dönüştürmeyi hatta kafatasını bir fincan kahvesi kadar küçültmeyi başaran alevler, nasıl oluyordu da bacağa gelince bir anda etkisini yitirebiliyordu. Durumun tam olarak böyle olduğu düşünüldüğünde bacağa ulaşana kadar 600 derece santigrat sıcaklığı geçen alevler, hemen yanda bulunan koltuğu pas geçerken (koltuğun süngerinin bir şekilde yanmaya karşı korunaklı olduğunu düşünelim,) gazetelerden oluşan yığına nasıl alev almıyordu. Maalesef FBI’ın hazırladığı rapor, Mary’nin ölümünden sonra akılda oluşan soruları yanıtlamaya yetmiyordu. Bu durum da o dönemde yaşayan insanların FBI’ın söylediklerinin dışında birçok teori ortaya atmasına neden oldu.
'YILDIRIM TOPU ÇARPTI'
Bu teorilerden ilki, yıldırım topuydu. Mary’nin ölümünü yıldırım düşmesiyle bağdaştıran birçok mahalle sakini bulunuyordu. Aslına baktığımız zamanda böylesine bir ölümün bir yıldırım sebebiyle olması çok da imkânsız değildi, tabii bu sırada Mary dışarıda olsaydı... Mary’nin ölümünü araştırmak için tutulan bir dedektif Cass Burgess’e gelen bir mektup, saçmala konusunda sınırları zorluyordu. Çünkü mektupta, “Bir yıldırım topu camdan içeri girdi ve kadına çarptı. Tüm bunlara kendi gözlerimle şahit oldum” yazıyordu. Mary’nin kafasının üzerinde betondan bir çatı bulunmasa, yıldırım çarpması ihtimalinin en olası teori olacağı söylenebilirdi ancak pencereden uzak bir sandalyede, yıldırıma yakalanma olasılığının sıfırın da altında olduğu bir durumda böyle bir ihtimalin olması mümkün değildi.
KENDİ KENDİNE ALEV ALARAK MI ÖLDÜ?
Ortaya atılan teorilerden bir diğeri Mary’nin bir cinayete kurban gitmesiydi. Söylenenlere göre Mary’nin evine termit bombaları atılmış ve yaşlı kadın kerosen, magnezyum ve fosfor içeren bu bombalar yüzünden acılar içinde ölmüştü. Metaloksitle reaksiyona giren, bulunduğu yerin sıcaklığını bir hayli yükselten ve etrafına kıvılcımlar saçan termit bombaların aslında olayla bir ilgisi olabilirdi. Ancak çevreye kıvılcım saçmaları demek, en azından sandalyenin hemen yakınında bulunan koltuğun ve gazete yığınının da alev alması demek olurdu. Hem bu unsur hem de FBI’ın olay yerinde patlayıcı madde bulamaması, termit teorisini ortadan kaldırmaya yetiyordu. Son teori ise Mary’nin kendi kendine alev alarak ölmesiydi. Son 300 yılda kendi kendiliğinden alev alarak ölen 200’e yakın kişi bulunuyordu. Aslında bu konu üzerine yapılan bilimsel çalışmalar bile bulunuyordu ancak hiçbir çalışma profili, çoğunlukla alkol bağımlısı ve yaşlı olan insanların neden bir anda alev alarak küle dönüştüğünü açıklamaya yetmiyor.