Türkgün Gündem Sıla bebek iddianamesinden kan donduran detaylar

Sıla bebek iddianamesinden kan donduran detaylar

2 yaşındaki Sıla bebeğin annesi tarafından komşusuna bırakıldıktan sonra maruz kaldığı cinsel istismar ve şiddet sonucu hayatını kaybetmesiyle ilgili iddianamenin detayları açığa çıktı. İddianame, olayın vahşiliğini ve failin suçlamalarını detaylı olarak ortaya koyuyor.

KAYNAK: İHA

Türkiye aylar önce Tekirdağ'da ortaya çıkan kan dondurucu bir olayla sarsıldı.

Küçük yaştaki annesinin ihmali ve cinsel istismar sonucu 2 yaşındaki Sıla Yeniçeri adlı bebek önce hastanelik oldu, günler süren yaşam savaşını kaybederek hayata gözlerini yumdu.

Türkiye'yi ayağa kaldıran bu olaydan sonra adli süreç devam ediyor.

Olay, "çocuk istismarı ve şiddet vakası" olarak kayıtlara geçti. Hazırlanan iddianamede şüphelilerden anne Bakiye Yeniçeri, komşu Kani A. ve sevgilisi Sanlı Ö.'nün ihmalleri ve eylemleri dolayısıyla Sıla bebeğin ölümüne neden oldukları ileri sürülüyor.

Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede; şüpheli anne Bakiye Yeniçeri’nin, Sıla Yeniçeri’nin koruma ve bakımından sorumlu olduğu belirtilerek, velayetin kapsamı ve anne-babanın yükümlülüklerini yerine getirmediği, buna rağmen şüphelinin çocuğunu defalarca istismar ve şiddete maruz kalacağı bilinen bir ortama bırakmış olduğu, cinsel istismara dair delil niteliği taşıyan kanlı bezi yok ederek suç delillerini gizleme ve bildirim yapmama suçlarını işlediği ifade edildi.

Bakiye Yeniçeri’nin ayrıca 8 Eylül 2024 tarihinde Sıla bebekte meydana gelen künt travma nedeniyle ölümüne neden olan olaylarda ihmali davranışıyla kasten adam öldürme suçunu işlediği iddia edildi.

Komşu Kani A.’nın, Sıla Yeniçeri’ye yönelik cinsel istismar suçlarına karışması ve çocuğu cebir kullanarak hürriyetinden yoksun bırakma eylemleriyle itham edildiği iddianamede ayrıca, DNA incelemeleri ve Adli Tıp raporlarıyla bu suçlamaların desteklendiği belirtildi. Olayda Kani A.'nın oğlu K.A.'nın ve komşu çocuğu G.K.’nin de istismar eylemlerine dahil olduğu ancak onun ayrı bir soruşturmayla ele alındığı bilgisi yer aldı.

Sanlı Ö. ise Sıla bebeğin cinsel istismara maruz kaldığını bilmesine rağmen yetkililere bildirimde bulunmamakla suçlandı. İddianamede, Sanlı Ö.’nün olayla ilgili gerekli sorgulamaları yapmamasının sorumluluğu arttırdığı belirtilerek "suçu bildirmeme" suçundan cezalandırılması istendi.

ÖLÜM SEBEBİ KAFAYA DARBE SONUCU GELİŞEN BEYİN KANAMASI

Adli Tıp Kurumundan alınan raporda, Sıla Yeniçeri’nin ölüm nedeninin kafasına alınan darbe sonucu gelişen beyin kanaması olduğu belirtilirken, olayla ilgili moleküler genetik incelemelerde de suçun failine yönelik delillerin bulunduğu açıklandı. Raporda ayrıca Sıla bebeğin anal bölgesinde travma bulguları tespit edildiği yer aldı.

BEBEĞİN KANLI BEZİNİ ÇÖPE ATTI

Şüpheli Bakiye Yeniçeri'nin Malkara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 2 ayrı ifadesinde; Sanlı Ö. ile dini nikahlı evli olduğunu, kendisi ile 2 senedir tanıştığını, iki hafta kendi rızası ile Sanlı'nın ikametine geldiğini, Kani'nin yakın komşusu olduğunu, işi olduğu zamanlar kendi çocuklarını Kani ve çocuklarına bıraktığını, 2 Eylül 2024 tarihinde Sıla’nın darp edilmesi sebebi ile G.K.'den şikayetçi olduğunu, 5 Eylül 2024 tarihinde çocuklarını makarna yemeleri için K.A.’ya teslim ettiği, akşam çocuklarını geri aldığında Sıla'nın bezinde kan gördüğünü, kimse görmesin diye bezi çöpe attığını, kızına zarar verildiğini anladığını ancak kimsenin bilgisi olmasın diye örtbas ettiğini, sonra Sanlı'ya anlattığını, Sanlı'nın da ‘Çocuk onlar ya’ dediğini, kendisinin herhangi bir şey yapmadığını, 8 Eylül 2024 tarihinde çocuklarını K.A.’ya verdiğini, çocukların o evde oynadıklarını, orada uyudukları için almadığını ancak R.’nin kendisine Sıla'nın kustuğunu söylemesi üzerine Sıla'nın yanına gittiği ve hastaneye götürdüğünü' belirtti.


İKİ FARKLI İFADE

Şüpheli Bakiye Yeniçeri'nin Malkara Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ikinci ifadesinde ise, Sanlı ile iki haftadır birlikte yaşadığını, kendisinin ondan misafir olmayı talep ettiğini, aralarında dini nikah olmadığını, çocuklarını Sanlı ile hiç tek başlarına bırakmadığını, Kani’nin kendisine kızması sebebi ile çocuklarını Kani yokken onun evine bıraktığını, 6 Eylül 2024 tarihinde Sıla'nın bezinde kan gördüğünü ve bezi çöpe attığını, daha sonra Sıla'nın durumu kötü olur ve ailesinin kendisine kızmasından korktuğundan bezi başka bir yerdeki çöp konteynerine attığını, Sanlı'ya Sıla’nın bezinde kan gördüğünü, 'cinsel bir şey olabilir mi' diye sorduğunu, Sanlı'nın da kendisine 'Çocuk onlar ya' dediğini, (komşu çocukları) K.A ve G.K.'den şüphelendiğini ancak onların da annesiz büyüdüğünü bilmesi sebebi ile acıdığını, G.K.'ye acımadığını, daha sonra olayı G.K.'ye sorduğunda G.'nin kendisine K. ve Kani'den şüphelen dediğini, 8 Eylül 2024 tarihinde Sıla'nın düştüğünün kendisine söylendiğini, çocuklarının bakımını ihlal ettiğini, kimsesi olmadığı için onları Kani'lere bıraktığını belirttiği ifade edildi.

"BENİ ZORLA KONSMATRİS OLARAK ÇALIŞTIRDI"

Şüpheli Bakiye Yeniçeri’nin Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadesinde ise, “Sanlı’nın kendisini zorla Malkara'ya götürdüğünü, zorla konsmatris olarak çalıştırdığını, çalışma saatlerinin 16.00-02.00 arası olduğunu, kendisinin barda bulunduğu sıralarda çocuklarını Kani'nin ikametine bıraktığını, 8 Eylül 2024 tarihinde barda bulunduğu sırada Sıla'nın düştüğünü kendisine bildirdiklerini, 5 Eylül 2024 tarihinde Sıla'nın bezinde kan görmediğini ve bezi çöpe atmadığını, önceki beyanlarında psikolojisi bozuk olduğundan o şekilde beyanda bulunduğunu, Sıla'nın darp edilmesi ve istismara uğraması neticesinde tekrar darp edilip, istismara uğrayabileceğini ve hatta ölebileceğini düşündüğünü ancak çalışmaya zorlandığı için çocuklarını Kani'lere bıraktığını belirttiği” öğrenildi.

BABASI OLMADIĞINI FAKAT 2 ÇOCUĞUN DA KENDİ ÜZERİNDE KAYITLI OLDUĞUNU İDDİA ETTİ

Bakiye’nin resmi nikahlı eşi Ü.Y.'nin alınan ifadesinde özetle, Sıla bebeğin annesi Bakiye Yeniçeri'nin resmi nikahlı eşi olduğunu, kendisi ile altı yıl önce Tekirdağ ilinde evlendiklerini, evlendiklerinde eşinin Sıla bebeğin ablası olan A.Y.'ye hamile olduğunu, eşinin bebeğin babasının öldüğünü söylediğini, kendisinin de bu durumu kabul ettiğini, altı ay evli kaldığını, daha sonra ayrı yaşamaya başladıklarını ancak nafaka vermemek için boşanma davası açmadığını, Kayseri iline gittiğini, Bakiye ve başka kimse ile irtibat kurmadığını, resmi olarak boşanmadığı için eşi Bakiye Yeniçeri'nin ikinci çocuğu Sıla bebek doğduğunda kayıtlara babası olarak geçtiğini ancak bildiği kadarı ile Sıla bebeğin biyolojik babasının B.K. isimli şahıs olduğunu öğrendiğini, Bakiye'yi beş senedir görmediğini, her iki çocuğun da biyolojik babasının kendisinin olmadığını, eşinden boşanmadığı için iki çocuğunda nüfus kayıtlarında babası olarak yer aldığını, biyolojik babası olmasa da Sıla bebeğe yapılan eylemler sebebi ile davacı ve şikayetçi olduğunu beyan ettiği öğrenildi.

Şüpheli Sanlı Ö.'nün alınan ifadesinde, üzerine isnat edilen suçlamaları kabul etmeyerek, kendisinin ikamete geldiği çoğu zamanlarda çocukların ikamette olmadığını, Kani'nin de böyle bir şey yaptığını düşünmediğini, bu eylemi yapsa yapsa Kani’nin büyük oğlu K.A. ile G.K. isimli çocukların yapmış olabileceğini, kendisine bu iftirayı Bakiye'nin babası ve ablalarının attığını, onlara para vermemesi ve Bakiye'ye de kendisinin bakması sebebi ile onu çalıştırıp para kazanamamaları sebebi ile kendisine iftira attıklarını, Bakiye'nin daha önceden birkaç Roman aileye çocuklarına bakmaları için bıraktığını bildiğini, Bakiye'nin kendisine Sıla bebeğin bezinde kan gördüğünü söylediğini ancak cinsel amaçlı gelip gelmediğini söylemediğini belirtti.

Şüpheli Kani A.'nın alınan ifadesinde özetle; üzerine isnat edilen suçlamaları kabul etmeyerek, Sıla veya ablası A.'ya hiçbir zaman cinsel amaçlı veya normal olarak temasta bulunmadığını, Bakiye ve çocuklarını 2-3 haftadır tanıdığını, Bakiye ile herhangi bir ilişkisinin olmadığını, Bakiye'nin çocuklarına bakmadığını, çocuklarını sürekli olarak kendi ikametine yolladığını, sürekli çocukları oğlu K.A.’ye bıraktığını belirtti.

30 GÜNLÜK YAŞAM SAVAŞINI KAYBETMİŞTİ

Gizlilik kararı alınan soruşturmada, Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü ekipleri anne Bakiye Yeniçeri, birlikte yaşadığı Sanlı Ö. (57), komşuları Kani A. (32) ve çocukları G.K. (14) ile K.A.'yi (13) gözaltına aldı.

Malkara ilçesinde annesi tarafından bırakıldığı komşu çocukları tarafından gördüğü şiddet ve cinsel istismar sonucu 2 yaşındaki Sıla Yeniçeri 7 Ekim 2024 hastanede gördüğü 30 günlük tedavinin ardından hayatını kaybetmişti.

ANNE İÇİN 67 YIL HAPİS CEZASI İSTENİYOR

Hazırlanan iddianamede, anne Bakiye Y.'nin çocuğu Sıla ile ilgili "ihmali davranışla kasten insan öldürme", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" ve "aile hukukundan doğan yükümlülüğün ihlali" suçlarından toplam 67 yıl hapis cezasına çarptırılması istendi.

Çocuklardan birinin babası olan komşu Kani A. için ise "çocuğun cinsel istismarı" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçlarından toplam 28 yıl 6 ay hapisle cezalandırılması talep edilirken, annenin birlikte yaşadığı Sanlı Ö. için "suçu bildirmeme ve gizleme" suçundan 1 yıl 6 ay hapis cezası talep edildi.

ÇOCUKLARA 66 VE 48 YIL

Suça sürüklenen çocuklardan G.K.'nin, "çocuğun nitelikli cinsel istismarı" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçlarından toplam 66 yıl, K.A.'nın ise "nitelikli cinsel istismar" ve "kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" suçlarından 48 yıl, "kasten öldürme" suçundan ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması talep edildi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün ÖZEL HABER Storytel’in en çok okunan isimlerinden ... Kitapları aylarca liste başı kaldı 500 bin okura ulaştı

Storytel’in en çok okunan isimlerinden ... Kitapları aylarca liste başı kaldı 500 bin okura ulaştı

Sesli kitap uygulaması Storytel’de romanlarıyla isminden sıkça söz ettiren Volkan Sönmez, yarattığı karakterlerle okuyucunun ilgi odağında olurken, film müzikleriyle de beyaz perdeye can vermeyi sürdürüyor. “Yenik ve Daha Yalnız” romanının sinema filmi olarak çekileceğini duyuran Sönmez, “Türk olmaktan ve bunu savunmaktan gurur duyuyorum. Eğer böyleyim diye popüler olamıyorsam, varsın olmayayım” dedi.

Kaynak: Tolga Polat

Volkan Sönmez son zamanlarda müzisyen kimliğinin yanı sıra, edebi yönüyle de dikkat çeken bir isim. Dizilerde ve sinemada yüzlerce projeye imza atan Sönmez, sesli kitap uygulaması Storytel’de yayımladığı kitaplarla da yüz binlerce okuyucuya ulaşıyor. Bu bilgiye geçtiğimiz hafta aldığım bir telefonla ulaştım. Arayan sanatçı Ahmet Şafak’tı.  Şafak ile, “Türk milliyetçiliğinin sanat hayatına etkileri” üzerine konuşacakken, “Tolga, beni şimdilik boş ver. Sana öyle bir isimden bahsedeceğim ki, kesinlikle yazmak isteyeceksin” dedi. Merakımı şu sözlerle giderdi:

Volkan Sönmez şu sıralar Storytel’de inanılmaz işler başarıyor. Uygulamanın en fazla okunan yazarları arasında. Kitapları yüz binlerce kişiye ulaşıyor ve çok beğeniliyor. 

Volkan Sönmez ismini yeni duymamıştım. Film ve dizi sektörüne yaptığı projelerle birlikte geçmişteki müzik çalışmalarından haberdardım. Birçok önemli ismin şarkılarını aranje eden Sönmez’in, kitap yazma konusundaki hünerlerini yeni öğrenmiştim. 

Bunca zaman böyle bir başarıyı fark etmemem benim ayıbım olarak bir kenarda dursun. 

SANAT HAYATININ ÖZNESİ: MANDOLİN

Volkan Sönmez’in küçük yaşlarda başlamış müzik sevdası. Dedesinin evinde, teyzesinin okul yıllarından kalma bir mandolinle... Üç-dört yaşlarında mandolinle oynarken tıngırdatmış telleri. Profesyonel müzik hayatına geçmesinin ardından ise işin mutfak kısmına yöneliyor. Aranjörlük, stüdyo müzisyenliği ve müzik yönetmenliği. Şu sıralar ise müzik yaşamından daha çok film müzikleri ve önemsediği sanatçı dostlarının albümlerinde aranjörlük yaparak ilerliyor. 

Volkan Sönmez ile gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbetle sizi baş başa bırakıyorum...

SİNEMAYA 100’ÜN ÜZERİNDE PROJE YAPTIM

Kaç çeşit müzik aleti çalabiliyorsunuz?

Yaylı enstrümanlar hariç çalamadığım müzik aleti pek yok. Ancak gitar ve bağlama ailesinin tüm üyeleri en iyi çaldıklarımın başında gelir.

Beyaz perdeye de bolca müzik yapıyorsunuz değil mi?

Ben sinemayı çok önemserim. Gençliğimde sinemaya çok giderdim. Gerçi artık pek gidemiyorum. Dijital dünya işimizi kolaylaştırdı. Her filme oturduğumuz yerden ulaşabiliyoruz. Sinemayı toplum sosyolojisi açısından anlamlı buluyorum. Profesyonel müzik hayatımın başlarında bu alanda çalışma isteği doğdu. Nasıl eğitim alabilirim diye araştırmaya başladım. O zamanlar bu alanda eğitim veren bir kurum yoktu. Ben de zayıf yabancı dilime rağmen, film müziği ve kompozitörlük eğitimi veren, kendi alanında çok önemli yabancı bir okulun sınavlarında başarılı olup, ‘yarı online’ ve sınav zamanlarında örgün olmak üzere ciddi bir eğitim sürecinden geçtim. Sonrasında film sektöründe ufak ufak adım duyulmaya başlayınca daha çok bu alana yöneldim. Neredeyse yirmi beş yıldır, sayısını tam bilmiyorum ama 100’ün üzerinde film ya da diziye müzik yazmışımdır.

Müzikleri filmi izledikten sonra mı, yoksa öncesinde mi yapıyorsunuz?

Önce senaryo gelir. Genellikle müzisyenler senaryo okurken sıkılırlar ama bende durum tam tersi. Okumayı çok sevdiğim için gelen senaryoyu her cümlesine kadar içime sindiririm. Bu durum daha filmi izlemeden bende farkındalık oluşturur. Filme besteleyeceğim temalar kafamda canlanmaya başlar. Böyle olunca, film bana gelmeden birçok tema bestelenmiş olur. Film bittikten sonra bana geldiğinde, eksik kalan yerler varsa o zaman bestelerim. 

Notalarla bu kadar iç içeyken yazarlığa geçiş zor olmadı mı?

Dışarıdan öyle bir geçiş var gibi görünse de aslında durum böyle değil. Çok okurum ve yazarım. Daha ilk bestemi yapmadan “ilk edebi eserimi” yazmıştım. Çok amatörce çalışmalardı. Ailem dâhil kimsenin haberi yoktu. Müzik, benim hayatımı kazanma yolunda da çıkış noktam olduğundan, edebiyat tarafı biraz arka planda duruyordu. Ancak bir kıyas yapmak gerekirse aslında benim için durum tam tersi. Yani yazarlık hep vardı ama son yıllarda film müziği yapma konusunda popüler olduğum için insanlarda böyle bir algı oluştu.

ANA TEMAM, İNSANIN İNSANLA OLAN İLİŞKİSİ

Birinde notaları, diğerinde kelimeleri birbiriyle arkadaş hâline getiriyorsunuz... Hangisi daha zor ya da meşakkatli?

Aslında sanatsal faaliyetler birbirleri ile kardeştirler. Müzik benim için her zaman çok daha kolay olmuştur. Yani bir beste yapmak ya da bir şarkıyı düzenlemek -ki buna profesyonel iş dilinde aranje etmek diyoruz- benim için çok daha kolay olmuştur. Benim için yazmak çok daha meşakkatli bir iş. 

Kitaplarınızın ana teması tek bir kategoriye mi dayanıyor? 

Ben roman türünde eserler üretiyorum. Genellikle toplum sosyolojisi, insan psikolojisi ve insanın insanla olan ilişkisini kara komik bir dramla anlatmaya çalışıyorum. Sert ve gerçekçi bir üslupla yazıyorum. Sanırım ve bu alanda eserler üretmeye devam edeceğim. 

“SON YAZDIĞIM ÜÇ ROMAN AYLARCA LİSTE BAŞI KALDI”

Biraz da Storytel’den konuşalım. Uygulamada tanınan bir isimsiniz...

Sesli kitap dünyası benim yazar olarak tanınmama vesile olan, çok önemsediğim bir dal. Başlarda çoğu yazar bu alana biraz soğuk baksa da şimdilerde durum değişti. Basılı olarak çıkan her kitap sesli kitap formatında da yayımlanıyor. 

Artık yazarlar ve yayımcılar için de en az basılı kitaplar kadar önemli bir yere sahip. 

Okurlara da farklı bir deneyim sunuyor. Açıkçası ben bu formatı çok seviyorum. Benim için önemli olan bilgiye nereden ulaştığım değil, bilginin kendisi. Nereden alırsam alayım fark etmez. Basılı kitap, sesli kitap, elektronik kitap, tablet ya da telefon… Toplam beş romanım var ve bunların hepsi de sesli kitap olarak yayımlandı. Son yazdığım üç roman ise aylarca liste başında kaldı. Yani onların deyimi ile “Bestseller” oldu. Toplamda 500 bine yakın bir okura ulaştı. 

Yazarken süreç nasıl işliyor? Karakterleri nereden buluyorsunuz?

Gözlem yeteneğim ve hafızam çok kuvvetlidir. Gördüğüm şeyleri kolay kolay unutmam. Bu bana yazarken fayda sağlıyor. İnsan gördüklerini ve bildiklerini yazar. Bilmediklerini ise okur. Bunu savunuyorum. Bilmediklerini yazanlar samimi gelmiyor. Üstelik okurlar bunu hemen anlar. O yüzden, 46 yıllık hayatımda ne gördüysem bilinç imbiğimden süzerek yazıya döküyorum. Kahramanlarım tamamen hayatın içinden. Sebebi bu olsa gerek kimi edebiyat çevrelerince gerçekçi edebiyat akımının temsilcileri arasında gösteriliyorum. Yazma sürecim böyle başlıyor. Yazdığım karakterlerin hayatın içinden oluşu, okuyucularda yabancılık yaratmıyor.

Yazacağım romanı önce kafamda bitiriyorum. Yazmadan önce o kitap aslında bitmiş olur. Güne yazarak başlarım. Her gün yazmaya özen gösteririm. Fakat bazen bu süreç uzayabiliyor. Bir ayda yazdığım kitap da var, bir yıla yayarak yazdığım da.

Popüler olmamaktan kasıt sanırım şarkıcılık dalında… Mustafa Kemal Atatürk’ün çok sevdiğim ve zaman zaman da kendime hatırlattığım bir sözü var:

“Ben her şeyden önce bir Türk milliyetçisiyim.” İşte ben de bu yolda ilerliyorum. Türk olmaktan ve bunu savunmaktan gurur duyuyorum. Eğer böyleyim diye popüler olamıyorsam, varsın olmayayım.

Beş romanımdan sadece ikisi basılmadı. Üç kitabımın basılı versiyonları var. Diğer ikisini de basacağız ama şimdilerde önemli bir gelişme var. “Yenik ve Daha Yalnız” romanım sinema filmi olarak çekilecek. Bu filmin çıkış tarihine denk gelecek şekilde kitabı da basacağız.

Romanlarımı 2022 yılından itibaren sesli kitap dinleyicisini de düşünerek iki farklı versiyonda kaleme aldım. Okur, kitaptan okuduğunda tüm sayfaya hâkim ve kolay kolay bir detayı kaçırmıyor. Ama sesli kitapta siz sadece bir dinleyici oluyorsunuz. Bazen dış faktörler odaklanma sorunu yaratabilir. Bunları düşünerek yazıyorum.

Son romanım ‘Şimdi De Aşk Yüzünden’ şu anda binlerce kitap arasında en çok dinlenen iki kitaptan biri oldu. En çok okunan kitabım ise ‘Yenik Ve Daha Yalnız.’ Okurlarım “Yenik Ve Daha Yalnız” ın devamını yazmam noktasında neredeyse bir kampanya başlatmış durumdalar. Ben de onları kırmayı düşünmüyorum.

Volkan Sönmez’in 

5 Yayımlanmış kitap adedi

350 bin ‘Yenik Ve Daha Yalnız’ın toplam dinlenme rakamı

4 saat Bir kitabın ortalama süresi  var.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *