Türkgün Gündem Türkiye'nin en yüksek 2. barajı, adrenalin merkezi olma yolunda

Türkiye'nin en yüksek 2. barajı, adrenalin merkezi olma yolunda

Artvin’deki 249 metre yüksekliğindeki Deriner Barajı, adrenalin severler için yeni bir cazibe merkezi oluyor. Barajda gerçekleştirilen iple yüksekten atlama (rope jumping) test faaliyetleri başarılı bir şekilde tamamlandı.

KAYNAK: İHA

Türkiye’de profesyonel olarak faaliyet gösteren jumping ekibi, geçtiğimiz yıllarda Artvin’de keşif yaparak Deriner Barajı’nın iple atlama için uygun olduğunu belirledi.

Artvin Valiliği ve 26. Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü’nden gerekli izinler alınarak test atlayışları için hazırlık yapıldı.

249 METREDEN ATLADILAR

Baraj gövdesine karşıdan karşıya halatlar çekildi ve tüm güvenlik önlemleri alındıktan sonra ekip üyeleri 249 metreden kendilerini boşluğa bıraktı.

Gün boyunca yaklaşık sekiz atlayış gerçekleştirildi.

Test atlayışlarını gerçekleştiren Rus ekip, Türkiye’nin farklı bölgelerinde güvenli atlayışlar düzenlediklerini belirterek Deriner Barajı’nın yüksekliği ve yapısal özellikleriyle dünya çapında eşsiz bir atlama noktası olabileceğini ifade etti.

"BUGÜNE KADAR 48 BİNDEN FAZLA GÜVENLİ ATLAYIŞ YAPTIK"

Ekip sağlık sorumlusu Hanife Vakhtin, "Ekibimiz Rusya’dan geldi. 2012 yılından beri Rope Jumping sporuyla ilgileniyorlar. Bugüne kadar 48 binden fazla güvenli atlayış yaptık. 5 kişilik kadromuz var. Bizler burada Artvin’imizin güzelliğini bütün dünyaya ve Artvin ilindeki insanlara, meraklılarına bu sporu sunmak için buraya geldik" dedi.

"ARTVİN'DE ÇOK DAHA DEĞİŞİK EKSTREM SPORLARI YAPILABİLİYOR"

Macera sporlarıyla ilgilenen Suat Çelik ise "Eskiden Çoruh vadisi ve Çoruh nehri raftingiyle ünlüydü. Artık barajlardan sebep rafting olmuyor. Bizde ekstrem sporlarına Artvin’in öne çıkartmak istiyoruz. Bugün de halatla yüksekten atlama sporu yapılacak. Artvin’de çok daha değişik ekstrem sporları yapılabiliyor. Bu şekilde Artvin’i tanıtmaya devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *
Türkgün Sağlık Günlük yaşamı etkileyen unutkanlıklar ciddiye alınmalı

Günlük yaşamı etkileyen unutkanlıklar ciddiye alınmalı

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Alparslan Şahin, "Herkes ufak tefek şeyler unutuyor. Bu günlük yaşamımızı olumsuz etkilemiyor. Ama etkilemeye başladığı zaman veya yakın çevremiz de bizim unutkanlığımızdan haberdarsa onlar da bunu gözlüyorsa muhakkak ertelenmeden hekime gidilmeli." dedi.

KAYNAK: AA

Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Alparslan Şahin, uzun yıllar demans, Alzheimer ve Parkinson hastalıkları konusunda çalışmalar yaptığını söyledi.

Belli bir yaş üstünde unutkanlığın normalleşmesinin doğru olmadığını belirten Şahin, "Yaşlı insanın bunamasının normal olduğu sanılıyor. Bu neredeyse tüm toplumlarda var olan bir durum. Son yıllarda Alzheimer derneklerinin de girişimiyle bu anlayış biraz azaldı. Ama hala varlığını koruyor." diye konuştu.

"Tanı konulan hastaların yüzde 30-40'ı ilacı sonuna kadar kullanıyor"

Unutkanlık konusunda sorunları olan insanların kliniklere başvuruyu ihmal ettiğini, tanı konulan hastalarda ise ilaç uyumsuzlukları görüldüğünü anlatan Şahin, şunları kaydetti:

"Sıklıkla ilaç kullanmıyorlar ya da kullansalar bile bırakıyorlar. Oysa bu ilaçlar ömür boyu kullanılması gereken ilaçlar. Bu da aşağı yukarı tüm toplumlarda böyle. Tanı konulan hastaların yüzde 30-40'ı ilacı sonuna kadar kullanıyor. Bir yerde de ilacı bırakıyor. Bu uygun bir şey değil. Korunma meselesine gelince yüzde 100 koruyucu bir faktör yok. Sosyal olmak, yiyeceğimize içeceğimize dikkat etmek, okuyup yazmak, hobilerinizin olması gibi şeyler koruyucu faktörler. Başka hastalıklar varsa hipertansiyon gibi diyabet gibi onların iyi yönetilmesi, ilaçların düzgün kullanılması bunlar hastalıktan koruyabilir ya da semptomların daha hafif geçirmesini sağlayabilir."

Şahin, Alzheimer hastalığının tedavisi konusunda 2000'li yılların başından bu yana bazı ilaçlar kullanıldığını ancak bu ilaçların etkilerinin sınırlı olduğunu söyledi.

Amerika Birleşik Devletleri'nde son olarak iki ilacın onaylandığını belirten Şahin, şöyle devam etti:

"Hastalığın doğrudan fizyopatolojisine yönelik olarak hastalığı durdurma potansiyeli ilaçlardı bunlar. Ama özellikle bu ilaçlar hayvan çalışmalarında çok iyi sonuçlar verdi ama insana uyguladığımızda o kadar iyi sonuç vermedi. FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) bu ilaçları onayladı. Etki oranları yüzde 30 gibi. Biraz pahalıca ilaçlar. Ama ilk olunca pahalı oluyor. Zaman geçtikçe başka ilaçlar da çıktıkça bu fiyatların düşeceği öngörülebilir. Bu konuda çok çalışma var yürütülen. Bizim de merkez olarak katıldığımız FAZ 2, FAZ 3 çalışmaları var. Bu çalışmaların ortasındayız. Yüzde 30 başarı oranı olan ilaç Amerika'da çıktı. Türkiye'de bir firma başvurdu Bakanlığa bildiğim kadarıyla. Onların sonucunu bekliyoruz. Tabii fiyat çok yüksek, etki de yüzde 30 civarında. Onaylanır mı bilmiyorum."

Aktif yaşam beyne de kalbe de iyi geliyor

Prof. Dr. Hüseyin Alparslan Şahin, Alzheimer hastalığından korunmak için önerilerde bulunarak, "En kestirmesi kalbimize iyi gelen şey beynimize de iyi geliyor. Kolesterol içeriği düşük yiyeceklerle beslenmek, Akdeniz tipi bir diyet yapmak, spor yapmak, sosyal olarak aktif olmak. Toplantıları katılmak, sportif faaliyetlere katılmak, konserlere gitmek gibi şeyler beyne çok iyi gelir. Bunu da en erken dönemde yaparsanız iyi olur. 60-70'li yıllarda başlarsanız çok fazla bir işe yaramıyor. Çok daha gençken 20'li yaşlarda daha erken hatta başlarsanız koruyuculuğunuz daha fazla oluyor. Omega 3, ginkgo biloba​​​​​​​, ceviz, birtakım baharatlar bunların hiçbir yararı yok. Bunlar çok çalışıldı binlerce insan üzerinde denendi." ifadesini kullandı.

"Ailede olması riski artırıyor"

Her unutkanlığın dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Şahin, şunları kaydetti:

"Her unutkanlık bir demans başlangıcı değildir ama her unutkanlık değerlendirmeye tabi tutulmalıdır, demans olabilir. O değerlendirmeden, incelemeden sonra demans diyebilirsiniz ya da diyemezsiniz. Ama her unutkanlık ciddiye alınmalı ve bir hekime gidilmeli muhakkak. Ailede olması riski artırıyor. Genetik geçiş aşağı yukarı yüzde 3-5 ama genlerle geçmese bile ailede bir Alzheimer hastasının bulunması özellikle anne babanızda, birinci derece akrabalarınızdan varsa sizin olasılığınız ailesinde Alzheimer hastası bulunmayanlara göre iki kat artıyor."

Unutkanlığın günlük yaşamı etkilemeye başladığında mutlaka hekime gidilmesi gerektiğinin altını çizen Şahin, "Herkes ufak tefek şeyler unutuyor. Bu günlük yaşamımızı olumsuz etkilemiyor. Ama etkilemeye başladığı zaman veya yakın çevremiz de bizim unutkanlığımızdan haberdarsa onlar da bunu gözlüyorsa muhakkak ertelenmeden hekime gidilmeli." dedi.

Şahin, kronikleşen uykusuzluk, kötü beslenme ve zararlı alışkanlıkların demans yapmadığını ancak riski arttırdığını sözlerine ekledi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *