Konuşmasının başında bin yıldır Türk ordusunun İslam’ın ordusu olduğuna belirten Yıldırım, Türk milletinin Müslümanların ağabeyi, önderi ve lideri olduğunun altına çizerek günümüzde yaşanan bazı sıkıntılara dikkat çekti.
KAMPANYALARIN HEDEF İSLAM DİNİDİR
Algı operasyonlarıyla, beşinci kol faaliyetleriyle ve benzer propagandalarla İslam düşmanlığının bütün dünyada ve ülkemizde devam ettirildiğini belirten Yaşar Yıldırım, “Ülkemizde dinden sorumlu Başkanlık, din işlerini düzenleyen Başkanlık Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Kurumsal olarak muhatabımız orasıdır. Şimdi, bütçe yanaştıkça ve zaman zaman ‘Diyanet kapansın, camiler kapansın, imamlar fabrikaya gitsin. Müezzinler ne geziyor?’ diye bir kampanya başlar; şuurlu, sistemli, kendine göre akılcı bir kampanya. Buradaki kampanyanın amacı Diyanet İşleri değil, imamlar değil, İslam dinidir, hedef İslam dinidir. Her kim ki bilerek veya bilmeyerek, şu veya bu gerekçeyle Diyanete, camiye, imama, müezzine, müftüye laf söylüyor ise, saldırıyor ise bunun hedefi İslam dinidir, başka izahı yoktur” dedi.
HER VUKUAT İSLAM'A MAL EDİLMEKTE
Konuşmasının bir bölümünü çocuk evliliklerine ayıran Yıldırım, “Şimdi, günümüzde zaman zaman her hadise, her vukuat İslam'a mal edilmekte. Maalesef son günlerde de hep beraber yaşadığımız çok olumsuz bir durum var; çocuk evlilikleri. Her hafta sonu polis bir düğün salonunu basar. Niye? Çocuk evliliğinden dolayı basar. Bu, maalesef ki maalesef toplumumuzun kanayan bir yarasıdır. Şimdi bu cümleden olarak ve bu hadiseden olarak görüyoruz ki Meclisimiz dâhil olmak üzere, herkes Diyanete saldırıyor. Ağzını açan diyor ki ‘Diyanet şöyle yaptı.’ Ağzını açan ‘Diyanet böyle yaptı.’ Maksat, Diyanet değil, maksat, İslam'ı karalama, kötüleme, itibarsızlaştırmadır. Bilerek yapın, bilmeyerek yapın; sonuç orasıdır” dedi ve Diyanet İşleri Başkanlığının bu husus noktasında gerçekleştirdiği faaliyetlerden örnekler verdi.
DİYANET PERSONELİNDEN İSTEĞİMİZ VAR
Diyanet personelinden isteğinin olduğunu belirten Yaşar Yıldırım, “Din adamlığı zordur, imamlık peygamber mesleğidir. Her Diyanet mensubunun, her din adamının attığı adıma, yürüdüğü yola, giydiği
elbiseye, hâline, tavrına dikkat etmesi gerekir; o, temsil makamındadır, insanların temsil makamında olduğu zaman daha dikkatli davranmaktadır. Yapacağı en ufak bir hareket İslam'a mal olur ve düşmanı çoktur, hepsi de kenarda, pusuda beklemektedir” sözleriyle bu isteğe dikkat çekti. “Bununla birlikte, Diyanetten 2'nci arzumuz ve isteğimiz -her zaman söylüyoruz- merdiven altında ne idiği belirsiz, kimin kurduğu belli olmayan Kur'an kursları ve benzeri yapıları kontrol altına almasıdır. Bunlar kime hizmet ettiği belli olmayan yapılardır, bu çok önemlidir, her zaman İslam'ın ayağına dolanmaktadır” dedi.
BÜTÜN VEKİL İMAMLARA DA KADRONUN VERİLMESİ GEREKİR
Konuşmanın son bölümünde vekil imamlar konusuna değinen Yıldırım, “Önümüzdeki günlerde ve şu anda da yapılan çalışmalar var; işte, taşeronlara kadro var, sözleşmeli personelin kadroya geçmesi var. Diyanet personelinden vekil imamlar var, her zaman, ta başta, geçen senede söyledik: İmamın aslı, vekili olmaz; imam kulağımıza ezanı okur, en son da imam gelir, mezarlıkta bize talkın verir. Doğduğumuz gün imamla öldüğümüz gün imamla. Bunun aslı, vekili olmaz ve bütün vekil imamlara da kadronun verilmesi gerekir” dedi.