Enbiya suresi 107. ayeti Türkçe anlamı yoğun olarak araştırılıyor. Peygamber Efendimizin doğum günü olarak idrak edilen Mevlid Kandili'nde bol bol ibadet edilmesi tavsiye ediliyor. Mevlid Kandili dolayısı Enbiya suresi 107. ayeti gündeme geldi. Peki, Enbiya suresi 107. ayeti ne için okunur?
Enbiya suresi 107. ayeti Türkçe anlamı!
Enbiya suresi 107. ayetinin anlamı şu şekilde: “Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
ENBİYA SURESİ 107. AYET ARAPÇA OKUNUŞU:
Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne).
Enbiya suresi 107. ayet ne için okunur?
Ayetin tefsirinden yola çıkarak neden okunduğunu anlayabiliriz.
Hz. Muhammed bütün insanlığa gönderilmiş bir peygamber, dolayısıyla âlemlere rahmettir. Onun getirdiği Kur'an çağlar üstü, evrensel bir kitaptır; soy sop, ırk veya kültürel çevre farkı gözetmeksizin bütün insanlığa hitap etmekte, herkese doğru yolu göstermektedir; akıl ve sağduyuya hitap edip insanları birlik, beraberlik, kardeşlik, adalet, eşitlik ve yardımlaşmaya çağırmaktadır.
Âlemlere rahmet olmasının bir sonucu olarak insanlara birbirlerini, hayvanları, bitkileri sevmeyi; ekolojik dengeyi korumayı tavsiye etmiştir. İnsanlara kurtuluş ve mutluluğa erme yollarını öğreten yine odur. Onun vasıtasıyla insanlar dünya ve âhiret hayatı bakımından birçok iyilik elde etme imkânı bulmuşlardır. O geldiği zaman insanlık onuru çiğneniyor, insanlar tanrı diye elleriyle yaptıkları putlara tapıyor, kız çocuklarını diri diri toprağa gömüyorlardı.
Yüce Allah insanları bu bâtıl inançların kıskacından kurtarmak, onları düşüncede, inançta ve toplumsal hayatta özgürlüğe kavuşturmak amacıyla Hz. Peygamber'i göndermiştir. O getirdiği dinî ve ahlâkî prensipler sebebiyle insanlık için bir rahmet olmuştur. Nitekim kendisi de bir hadisinde, "Ben bir rahmet ve hidayet rehberiyim" buyurmuş (Dârimî, Sünen, "Mukaddime", 3); müşriklere beddua etmesini teklif edenlere, "Ben lânetçi olarak değil, âlemlere rahmet olarak gönderildim" diye cevap vermiştir (Müslim, "Birr", 87; Hz. Peygamber'in müminlere karşı şefkat ve merhameti hakkında bk. Âl-i İmrân 3/159; et-Tevbe 9/128).